Fıkra Örnekleri / Fıkralar
Tarih: 28 Ekim 2011 | Bölüm: Fıkra | Yorumlar: 15 Yorum var.
Örnek: 1)
Arkadaşlık Üzerine
Bugünkü çok değerli yazımızda takdir edersiniz ki son derece önemli bir konuya değineceğim: Arkadaşlık dünyasına! Bu son derece korkunç konuda yazmaya başlamadan önce dostluk ve arkadaşlık arasındaki farklara değinmeyeceğimi de ısrarla belirtmek isterim sevgili dostlar.
Benim için dost ile arkadaş aynı şeylerdir zira. Bir insan dost olmadığı biriyle arkadaş olmamalı kanımca sevgili arkaaşlar. Çünkü bu ayıptır, içten pazarlıktır, terrrbiyesizliktir, şerrrefsizliktir, aşşşağılık bir harekettir. Şaka şaka sevgili okur. Mübalağa etmemdeki sebep öncelikle şimşekleri üzerime çekip bütün adrenalinizi toplayarak dikkatinizi yoğunlaştırmaktır.
Efendim, dün tanıdığım en enteresan insanlardan biriyle eşine az rastlanır bir gün daha geçirdim. Zaten onunla geçirilen her günün bir benzeri daha yoktur. Sizi kıskandırmamak için kim olduğunu söylemeyeceğim. Ancak onun arkadaşlık anlayışını hazmetmek de her babayiğidin harcı değildir. Mesela dün telefondaki bir arkadaşına yaptığı şakayı duyunca ‘Eyvah dedim, adam ya intihar edecek ya bir daha gün yüzü görmeyecek.’
Dedi ki, “İstersen sen de bize katıl. Ne, önce spora gidip oradan da erkenden yatman mı gerek?! Sen eğer Kızılderili olsaydın adın ne olurdu biliyor musun; Mazbut Köpek”dedi.Telefonu kapatınca bunu duyduğunda nasıl davrandığını sordum, “Galiba biraz alındı”dedi. Ama ben şahidim, hakikaten tamamen samimiyet, sevgi ve makara olsun diye söylenmiş bir laftı.
Arkadaşlar arası samimiyetin çok sert olması gerektiğine inanırım. Mesela Denizle birbirimizi hep’salak’diye çağırırız. Elbette bu hiç de hoş bir şey değil. Ama salaaaak. Şaka şaka tabii ki salak değil, o bana daha fena salak diyor diye küçük ve tatlı bir intikamdı.
Biz mesela birbirimize salak deyince çok mutlu oluyoruz. Bir insanın en büyük vazifelerinden biri de, kendisine kötü söz söyleyen bir arkadaşına sevinmek ve boynuna sarılmak olmalıdır.
Öz Yaşam Öyküsü (Otobiyografi) Nedir?
Tarih: 24 Ekim 2011 | Bölüm: Biyografi | Yorumlar: 7 Yorum var.
Öz yaşam öyküsü (otobiyografi), bir kişinin kendi yaşamını kendisinin yazılı olarak anlatmasıdır. Kişinin kendisiyle ilgili vermek istediği bilgilerin yanı sıra belge ve fotoğrafları da içerebilir. Yazınsal öz yaşam öykülerinde edebiyat, sanat, siyaset, spor vb. alanlardan ünlü bir kişi kendi yaşamını bir kitap veya kısa bir yazı biçiminde kaleme alır. Öz yaşam öyküleri, kişinin diğer insanlar tarafından bilinmeyen yönlerinin, ünlü olduğu alan dışındaki yaşamının tanınmasını, geçmişinin –en doğru kaynaktan– öğrenilmesini, hakkında söylenen ya da bilinenlerin bir kez de bizzat kendisi tarafından aktarılmasını, alanındaki başarısını nelere borçlu olduğunu ve nasıl kazandığını ifade etmesini sağlar. Kişinin gelecek kuşaklar tarafından tanınmasına fırsat yaratır. Alanının önde gelen kişilerinin öz yaşam öykülerini yazmaları, onların diğer insanlara olumlu örnek olması bakımından son derece önemlidir.
Öz yaşam öyküsel metinlerde çoğunlukla birinci tekil kişi anlatımı benimsenir; bu nedenle özneldir. Bununla birlikte gerçekleri yansıtmalıdır. Anı ve yaşantılara dayanır. Yazarın eklemek istediği belge ve fotoğraflarla desteklenebilir.
Öz yaşam öyküsü, sıklıkla öz geçmişle karıştırılır; çoğu zaman birbiri yerine geçerek adlandırılır. Öz geçmiş ya da İngilizceden aktarılarak son günlerde sıklıkla kullanılan haliyle CV, kişinin iş yaşamını, uzmanı olduğu konudaki deneyim ve birikimlerini resmi bir dil ve biçimle aktardığı; daha çok iş başvurularında kullanılan bir metinlerdir. Öz geçmiş, yazınsal bir değere ve özelliğe sahip değildir, dilekçe gibi günlük yaşamın kulanımsal/işlevsel değere sahip yazı biçimlerinden biridir ve herkes tarafından (bir öğrenci, yeni işe başlayacak biri, uzun zamandır iş yaşamının içinde yer alan biri, bir akademisyen vb.) yazılabilir. Öz geçmiş sayesinde o kişi hakkında resmi bilgilere (doğum yeri ve tarihi, okuduğu okullar, iş deneyimi, alan bilgisi, o alandaki yayınları vb.) kısa ve açıkça ulaşabiliriz. Öz yaşam öyküsüyse resmi bir metin değildir; yazınsal bir türdür ve o kişi hakkında sadece resmi bilgilere değil, yaşantısını belirleyen birçok olaya, o olayların yarattığı duygulara, farklı yaşantı ve kişilerin bıraktığı izlere, yani o kişinin yaşamıyla ilgili duygusal, düşünsel, izlenimsel birçok ayrıntıya dair bilgiye erişilir.
Öz Yaşam Öyküsü Türleri ve Örnekleri
Tarih: 24 Ekim 2011 | Bölüm: Biyografi | Yorumlar: 2 Yorum var.
Belgesel Öz Yaşam Öyküleri
Edebiyat, sanat, bilim dergilerince ya da kurum ve kuruluşlarca istenen öz yaşam öykülerine sanatçıların verdiği yanıtları içeren metinlerdir. Uzun ya da kısa bir anlatı biçimindedir. Yazan kişinin sanatsal kaygısından çok bilgi aktarma, kendini tanıtma kaygısı öndedir.
Öz Yaşamım ve Kendim’den:
1982’de bir yıl önce tanıştığım ABD’ye bu kez öğrenci olarak uçuyordum. University of Michigan’ın Public Health Okulu’nun Çevre ve Su Kirliliği Bölümü’ne “Joint Doktora” öğrencisi olarak kabul edilmiştim. Amerika’da gözlemlediğim ilk şey, Avrupa’nın aksine, insanın nereli olduğu yerine, ne başardığının daha önemli oluşuydu.
1984’te ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Bu dönemden anımsadığım en güzel şey, çevre mühendisliği son sınıf öğrencilerine verdiğim ekoloji dersiyle ilgilidir. Can sıkıcı, yer yer üzücü akademik sorunlar baş gösterdi.
1985’te bu kez aşk projesi nedeniyle yola çıktım. Yolculuk Kuzey Afrika’yaydı. O yıl yazı Kuzey Sahra’da geçirdim ve çölde ay’a sevdalandım. Bu arada sıcak iklimi ne benim ne de bedenimin sevmediğini ve böylece kuzey sevgimin fiziksel bir yanı olduğunu da ayrımsadım. Ben sonbahar ve kışı sevenlerdenim. Doğru kuzeye yollandım. Kışı geçirmek için Helsinki’ye indiğimde cebimde on dolarım vardı.
Zor, çok zor bir yıldı. Finlandiya bir yabancının yaşayacağı en zor ülkelerden biridir. Buna karşılık Finlandiya ve Finlilerin yüreğimde özel bir yeri vardır.
(…)
Bir yazarın okuması ve çalışması kadar, “yaşaması” ve “görüp geçirmesi” gerektiğine inananlardanım. Gözleyebilmek, hissedip bütün bunlar arasında bir ilişki kurabilmek, ancak “yaşamakla” pratik edilebilecek yetenek özellikleridir. Bunlar da içsel dürtülerin şiddetli baskılarıyla oluşur ancak. Maço olması dışında yazarlığına pek dil uzatamayacağım Hemingvvay, yazdıklarını oturduğu yerden kurarak oluştursaydı, asla aynı yere ulaşamazdı, işte bu yüzden olmalı, farklı işlerde çalışmış ve kendi kuşağımın en gezgin kadın yazarlarından olmak beni mutlandırıyor.
Anlatım Biçimleri
Tarih: 21 Ekim 2011 | Bölüm: Anlatım Biçimleri | Yorumlar: 4 Yorum var.
İnsanlar gördüklerini, duyduklarını, düşündüklerini, tasarladıklarını başkalarına anlatma gereği duymuşlardır. Bu aktarmalarda insanın belli bir amacı vardır. Söyleyeceklerimizi amacımıza göre yönlendirir, biçimlendiririz. Amacımız, söyleyeceğimiz değiştikçe anlatım biçimimiz de değişir. Çeşitli amaçlara yönelik olarak gerçekleştirilen anlatımın etkileyici olması için çeşitli yöntemlere başvurulur. İşte, anlatımı gerçekleştirirken başvurulan bu yöntemlere “anlatım biçimleri” diyoruz.
Anlatım biçimleri, anlatılacak olay veya kavramların nasıl anlatıldığını belirten edebiyat terimidir; yazarın anlatımını yaparken kullandığı üsluba, başvurduğu yöntemlerdir. Anlatılacakların türüne ya da amacına göre değişik anlatım biçimleri kullanılır. Örneğin romanda kullanılan anlatım biçimi ile bir makalede kullanılan anlatım biçimi birbirinden farklıdır.
Bir olay anlatımı ile, düşünce anlatımı aynı yöntemle olmaz. Düşünce yazılarında ve resmi mektuplarda anlatım daha ciddi; özel mektuplarda, anılarda daha içten; olay yazılarında sürükleyici, heyecan doludur.