Zati
Tarih: 16 Ocak 2012 | Bölüm: Z | Yorumlar: Yorum yok.
Asıl adı Sehî ve Latîfî’ye göre Bahşî, Âşık Çelebi ‘nin halk arasında yaygın rivayetten nakletmesine nazaran Satılmış’tan bozularak Satı olup, bu ismi “Zatî” şeklinde mahlas edinmiştir. Ancak kendi ifadesine göre asıl adı ivaz olup bu da Ebced hesabıyla doğum tarihini (876) vermektedir.
Gençlik yıllarında Balıkesir’de geçimini çizmecilikle sağlayan Zatî, II. Bayezid’in saltanatı yıllarında İstanbul’a gelmiş ve burada şiirde ilerlemek için gerekli bilgileri edinmeye çalışmıştır. Bu arada Müneccim-zâde’den remil kaidelerini öğrenen Zâtî’nin şairliği yanında remmallik de ömrü boyunca geçimini sağladığı ikinci mesleği oldu. Aynı dönemde Hadım Ali Paşa’nın divan kâtibi Mesîhî ile tanışarak onun vasıtasıyla paşanın himayesine girdi.
Ali Paşa aracılığı ile padişaha biri nevruz ve diğeri de bayramlarda olmak üzere yılda üç kaside sunmaya ve bu arada zamanın devlet ve bilim adamlarının sohbet meclislerine girmeye başladı. Zamanla Hacı Hasanzâde, Hersek-zâde veTâcî-zâde’nin ihsanlarına nail oldu. Bu arada Sultan II. Bayezid, kendi isteği üzerine zamanın şairlerinin gönderdikleri gazeller arasında Zâtî’ninkini çok beğenerek ona bir mansıb verilmesini emretmişse de, sağırlığı buna engel olduğundan kendisine Bursa ve diğer yerlerden otuz akçelik tevliyetler verildi. Fakat padişahın şairlere dağıttığı “sâlyâne” 1= yıllık) ve diğer şiirlerinden elde ettiği gelir daha iyi olduğundan, İstanbul’daki dostlarını da bırakmama düşüncesiyle buna rağbet etmedi.
Hadım Ali Paşa’nın şehadeti ve taht kavgasıyla geçen karışık yıllar ardından Yavuz’un tahta geçmesi üzerine ona bir cülu-siye sunarak karşılığında Bursa ve Balıkesir’de iki köyün geliri kendisine bağlandı. Kanunî ve şairleri himaye eden İbrahim Paşa devrinde de saraydan fazla bir ilgi göremedi. Kanunî’nin oğlu Şehzade Mehmed sancağa çıkarken, kendisine Dîvân’ım sunduysa da beklediğini bulamadı.