Tanrısal Bakış Açısı Nedir?
Tarih: 10 Mart 2017 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: Yorum yok.
Edebi metinlerde, anlatıcının olayın ne kadar içinde ve anlatılanlara ne kadar hâkim olduğu ile ilgili bakış açıları vardır. İlahi veya tanrısal bakış açısı da bunlardan biridir. Bu bakış açısında yazar olayı yaşayan değil, dışarıdan gözlemleyen kişidir. Yani bu bakış açısında anlatıcı vardır ve bu tür edebi metinler üçüncü ağızla yazılır.
Tanrısal bakış açısında yazar (yani anlatıcı), metindeki yaşanmış veya yaşanacak olan her şeye hâkimdir. Tıpkı Yaratıcı gibi her şeyi bilir, görür ve hatta olaydaki kahramanların iç dünyasına bile girebilir. Kahramanların davranışlarının sebeplerini, hangi duygu ve düşünceler içinde olduklarını da cümlelerine yansıtır.
İlahi veya Tanrısal bakış açısı, adından da anlaşılabileceği üzere insan gücünü ve yeteneklerini aşan bir bilgelikle ele alınan metinlerde kullanılır. Bu bakış açısında yazar, anlatılan olayların içinde yoktur. Yani başka insanların başından geçen olaylar kaleme alınır. Bununla birlikte yazar, kahramanların tamamının iç dünyasını ve psikolojilerini bilir, neler yapmak istediklerini açıklar. Zaman ve mekân bu bakış açısında sınırsızdır. Yazar sonsuz bir bilgi ve deneyime sahiptir.
Birinci ve Üçüncü Ağızdan Anlatım
Tarih: 30 Temmuz 2015 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 42 Yorum var.
Hikaye veya roman gibi olay yazılarında birinci (1.) veya üçüncü (3.) ağızdan anlatım, olayların yazarın başından geçip geçmemesine göre yapılan bir sınıflandırmadır. Özellikle son yıllarda Türkçe ve edebiyat sorularında çok yerde karşımıza çıkan bu kavramlar, aslında çok basit bir şekilde çözümlenebilir. Bunun yolu, metinde anlatılan olaylarda yazarın var olup olmadığını kontrol etmektir.
Daha kapsamlı bir şekilde tanımlayacak olursak; “birinci ağızdan anlatım” yazının olay örgüsünde yazarın bizzat bulunduğu ve genellikle fiillerin “gördüm, yaptık, başlıyoruz” gibi yazarın da içinde bulunduğu kiplerle çekimlenen anlatım türüdür. Bu anlatım türünde yazar, anlatılan olayın bizzat kahramanlarından biridir. Yani yazar kendi başından geçen olayı anlatmaktadır.
Örnek: “Kapıdan çıkarken soluk yüzlü, sert bakışlı, iri yarı bir adam karşımda dikildi ve gözleri benden hesap sorar gibiydi. Aldırmadan yoluma devam etmeye çalıştım. Çirkin suratını aklıma kazıdım ve onun bakışlarındaki derin anlamı çözme gayretiyle saatlerce yürüdüm.”
Hikaye Etme (Tahkiye) Anlatım Biçimi
Tarih: 23 Aralık 2011 | Bölüm: Kompozisyon | Yorumlar: Yorum yok.
Gerçek veya tasarlanmış bir olayın söz veya yazı ile anlatımına hikâye etme (tahkiye) denir. Roman; hikâye, hatırat, seyahat (gezi), biyografi ve otobiyografi gibi edebî türlerde temel anlatım biçimi olarak kullanılan “hikâye etme” üç ana unsur üzerine kurulmuştur:
A. Olay (hadise)
a) Giriş (serim)
b) Gelişme (düğüm)
c) Sonuç (çözüm)
B. Kişiler
C. Yer ve zaman
A. Olay: Genellikle, söylemek istediklerimizi bir olaya bağlayarak anlatır;
bu olayın meydana geliş sebebini, oluşmasını ve sonucunu, bir plân içerisinde hi
kâye ederiz. Hikâye etmede olaylar üç bölüm içinde gelişir:
a) Giriş (serim): Hikâyemizde olayın ortaya konduğu, yani yazının başlangıç, giriş bölümüdür. Anlatılmak istenen olay, olayın geçtiği yer ve zaman ile kişiler genellikle bu bölümde tanıtılır. “Giriş bölümü “gelişme” blümüne göre kısa “sonuç” bölümüne göre uzun olur.