Türkçe ve Yazın (Edebiyat)
Tarih: 15 Eylül 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Türkçe ve yazın (edebiyat) kavramları arasındaki anlam ayrımını hiç düşündünüz mü? Bu da nereden çıktı şimdi? diyebilirsiniz. Gençlerimizin çoğunun bu kadar vurdumduymaz, davranış inceliğinden yoksun oluşları, iletişimde birbirlerini aşağılayan hitap ve sözleri kolayca söyleyebilmeleri, burunlarının önüne bile bakmak istememeleri, umutsuz ve karamsar oluşları, edebi eserleri okumaya olan ilgisizliklerinden; edebiyatı, okumayı sevmemelerinden olabilir mi dersiniz?
Birçok dil gibi dilimiz Türkçe’de binlerce Türkler kurmalarını anlaşmalarını sağlarken bunu kelimelerin belirlenmiş olan sözlük anlamlarının sınırlılığı içinde yapmıştır. Bu, dilimizin “Türkçe” adıyla ifade edilen sınırlı boyutudur. Bu boyut bizim hayatla nesnel ve daha çok somut ilişkilerimizi gösterir. Ama bu, bir ulusa ait bireyin mutlu olabilmesi için yetersizdir. Bireyi mutluluğa ve yaşama ülküsüne taşıyacak olan Türkçe’nin yazın (edebiyat) boyutudur ki bir Türk , Türk olmanın coşkusunu ve heyecanını bu boyutta fark eder, daha sonra da insan olmanın erdemiyle tutarlı bir duruşu yakalayabilir. Buradan çıkacak sonuç şudur ki “Ben Türkçe’yle düşüncelerimi sözlü ve yazılı olarak anlatıyorum“ diyebilen bir Türk çocuğu henüz yarım Türk’tür. En eski çağlardan günümüze doğru uzanan edebi eserlerimizi okuyup atalarının duygusal boyuttaki ulaşmak için ömürlerini tükettikleri ülkülerini fark ettiklerinde , dünya uluslarının değerleriyle kendini karşılaştırarak içinde yaşadığı süreçte bu ülküye yürümesi gereken rotasını çizip , Türk Ulusu’nu ve insanlığı mutlu edecek ülküye adım adım yaklaştıkça tam bir Türk olacaktır.