Kutadgu Bilig Yazmaları ve Nüshaları
Tarih: 24 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: 1 Yorum var.
Kutadgu bilig’in 462 (1069/1070)’de yazıldıktan bir süre sonra, unutulmuş ya da çok dar bir çevre tarafından yararlanılmış olduğu anlaşılıyor. Eserin değerini takdir eden zümrelerce, Kutadgu Bilig iki kez tarihin karanlık perdesi arkasından aydınlığa çıkarılmıştır. Her iki defasında esere eklenmiş olan mukaddimeler, bunları yazanların fikir seviyelerini gösterdiği gibi, bu çevrelerin eser hakkındaki görüşlerini de içermektedir.
Esere ilk eklenen manzum mukaddimede (bk. B 1-77), bir yandan müellifi hakkında malûmat verilmekte, öbür yandan yazanın fikrine göre, eserin en mühim kısımlan tebarüz ettirilmektedir. Manzum mukaddimenin dili ve üslûbu eserinkine çok yakın olmakla birlikte, eserin esas fikrinin iyice kavranmamış bulunduğu anlaşılmaktadır. Burada Kutadgu Bilig bir nevi siyasetname telâkki edilmekte ve eserin asıl insanî ve içtimaî değeri arka plâna bırakılmakta ve kitapta çok talî bir yer işgal eden meselelerden bazıları (örn. askerlik v.b.; ön plana alınmaktadır.
Esere eklenen mensur mukaddime, manzum mukaddimenin eksik ve fena bir bulaşmasından ibarettir. Dil ve üslûp hususiyetleri bu mukaddimenin daha sonraki bir devire ait olduğunda hiçbir kuşkuya yer bırakmıyor (bu mukaddimelerdeki eksik ve yanlış malûmat son zamanlarda Kutadgu Bilig üzerinde uğraşanların bir kısminin da eserin asıl mahiyeti hakkında yanlış birtakım fikirler beyan etmelerine sebep olmuştur).
Bu mukaddimelerden Kutadgu Bilig’in ikinci ve üçüncü defa canlanmasının, eserin asıl yazılmış olduğu çevrenin dışmda ve birbirinden oldukça uzun fasılalar ile vuku bulduğu anlaşılıyor. Ancak bunları zaman ve mekân bakımından daha dar hudutlar içine almak kolay değildir. Mukaddimelerdeki tabirler de bunların Kâşgar’ın batısında yazılmış olduğunu belirtmektedir. Bu yerin Türk dünyasının bilim ve fikir merkezlerinden Semerkand olması pek muhtemeldir.
Vilhelm Thomsen
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Vilhelm Ludwig Peter Thomsen ya da Vilhelm Thomsen (25 Ocak 1842 – 12 Mayıs 1927) Danimarkalı dilbilimci. Danca’da Vilhelm olarak yazılmasına karşın Türkçe pek çok kitap ve çalışmada adı Wilhelm olarak geçmektedir. 1893 yılında, Rus Türkolog Friedrich Wilhelm Radloff (Vasili Vasilyeviç Radlof)’un yardımları ile Orhun Kitabeleri’ni çözümlemiştir.
Bo Wickman (1988:808) tarafından “Ural dilbilim tarihi” bir makaleye göre, Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen (1842-1927) tüm zamanların en büyük dilbilimciler biri oldu. O bir dil disiplinleri şaşırtıcı çok sayıda aktif olarak görev aldı, ve o hepsini eşit ustaca oldu.
O modern dilbilim, Rasmus Rask, NL diğer üç Danimarka öncüleri ile birlikte merkezi Kopenhag’da kurulan bir dikilitaş onurlandırıldı Westergaard, ve Karl Verner.
Türkoloji’nin Duayeni: “Wilhelm Radloff”
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
81 yıllık ömrünün büyük bir kısmını Türk Dünyasını araştırmaya adayan Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff, çalışmaları ile Türkolojide yeni bir çığır açmış ve bu alanının ne denli uçsuz bucaksız olduğunu ortaya koymuştur. Sayısız çalışmasıyla, alanında ilk sayılan eserleriyle Türkolojinin gelişimine hatırı sayılır bir katkıda bulunmuş ve yeryüzündeki en büyük Türkologlar arasına girmeyi hak etmiştir.
Onun çalışmaları, kendisinden sonra gelen araştırmacılara ilham kaynağı olmuş, Türkolojinin önünü açmış, Radloff isminin Türkoloji araştırmaları tarihine kazınmasını sağlamıştır. Radloff’un ve çalışmalarının ne denli önemli olduğunu anlayabilmek için onun hayat hikâyesine kısaca bir göz atmak yeterli olacaktır.
Hayatı
Prusya ordusunda yedek subay olan bir babanın tek oğlu olarak 5 Ocak 1837 tarihinde Berlin’de dünyaya gelen Radloff, ailesinin iyi olmayan maddî durumuna rağmen iyi bir eğitim almıştır. Lise yıllarından itibaren edebiyata ve dile ilgi duymaya başlamış, üniversiteye girdiği ilk yıllarda aldığı felsefe ve ilahiyat eğitimini yarıda bırakarak filolojiye yönelmiştir.
İlerleyen yıllarda Radloff; Türk, Moğol, Mançu ve Fin dilleri arasındaki ilişkileri ortaya koymaya çalışan hocası Wilhelm Schott sayesinde Doğu dillerine yönelmeye başlamış ve Orta Asya‘nın bilinmeyen dillerini kendisine çalışma alanı olarak seçmiştir. Bu yıllarda, Rus topraklarında araştırma yapabilmek amacıyla Rusça öğrenmeye başlamış; Rusların Merkezî ve Doğu Asya’daki Türk topraklarına doğru ilerlemesiyle birlikte Rusya’da kalmaya ve Türk dili, tarihi, kültürü üzerinde çalışmaya karar vermiştir.