Kırgız Türkçesinin Söz Varlığı
Tarih: 8 Mayıs 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Kıpçak grubu Türk lehçeleri arasında yer alan Kırgız Türkçesi, uzun zaman boyunca Türk soylu topluluklar tarafından çevrili bir alanda varlığını devam ettirdiği için temeli Eski Türkçeye dayanan söz varlığını daha iyi koruyabilmiştir. Akraba dillerle kuşatılan Kırgız Türkçesi, zengin ve çok renkli bir söz varlığına sahiptir (Bozkurt, 2002: 494). Sovyetler döneminde baskı altına alındığı hâlde kendi içindeki ayrılıkları aşan Kırgız Türkçesi, günümüzde bilim ve edebiyat dili olmayı başardığı için ciddi bir söz varlığına sahip olmuştur.
Oğuz grubundaki Türk lehçelerine göre Eski Türkçenin söz varlığını daha çok korumayı başaran Kırgız Türkçesinde, Orhun Yazıtları’nda geçtiği hâlde bugün Oğuz grubu Türk lehçelerinde yaşamayan “ökün-” (pişman olmak), “küñ” (kadın köle), “sıkta-” (ağlamak) ve “buluñ” (köşe, bucak) gibi kimi sözcükler yaşamaktadır.Kırgız Türkçesinin temel söz varlığında yabancı sözcük oranı çok azdır. Moğolcadan alınan “aga” (ağabey), “çeber” (eli uz, usta kadın), “daldala-” (örtmek) veya “uçura-” (karşılamak) gibi sözcükler, Kırgız Türkçesinde hâlâ yaşamaktadır. Fakat yaşayan Türk lehçelerinin birçoğunda, Eski Türkçe döneminde yapılan ödünçlemelerin izi bulunduğu düşünülürse, Kırgız Türkçesinde bu alıntı sözcüklerin yaşaması doğaldır.
Rusya’nın Türk Dilini Bölme Çabaları
Tarih: 16 Temmuz 2013 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Eğitim daha çok Komünist propaganda ve Ruslaştırmanın aracı olarak kullanılmıştır. Çarlık ve SSCB dönemlerinde Profesör Khun ve Nikolay Ilminski’nin (1822-1891) yöntemleri Türk kökenli halkları bölmek için kullanılmıştır. Ilminski Ruslaştırma için çeşitli önerilerde bulunmuştu; Hıristiyanlığa döndürme, Rus dilinin yaygınlaştırılması, ve Rusya’nın kontrolü altındaki diğer ulusların dillerini ve kültürlerini dejenere ederek bölmek.
İsmail Gaspıralı Türk lehçeleri arasındaki küçük farklılıkları ortadan kaldırmayı denemiş ve belirli bir yere kadar bunu başarmıştı. Diğer yandan, Ilminski ve Khun’un yöntemlerine göre, Türk lehçeleri arasındaki küçük farklılıklar abartılarak, farklı Türk dilleri yaratma çabasında bulunulmuştur. Bu politika yeterince başarılı olmuş, 1990’larda bir Azeri’nin yada Özbek’in Kazakça konuşan birini anlaması hayli güçleşmiş ve bu nedenle iletişim için insanlar Rus dilini kullanmayı yeğlemektedirler.
Bu gerçeklik, geçmişte Rusça’nın resmi dil olma konumunu pekiştirmiştir. Her ne kadar Rus dilini yaygınlaştırma politikasının başarıya ulaştığı, cumhuriyetlerin halklarının çoğunluğu tarafından bilindiği, konuşulduğu bir gerçekse de Rus dilinin kullanılması onların Ruslaştırıldığı demek olmadığı açıktır. Gerçektende, Gitelman’ın söylediği gibi Rusça konuşan Rus olmayanlar Ruslara karşı düşman olabilir ve bunlar Rus olmayan kimliklerini muhafaza etmekte direnebilirler, gerçekte de SSCB’nin dağılması bunun ispatı olmuştur.