Aşık Oyunu: “Tarihi TÜRK Eğlencesi”
Tarih: 6 Kasım 2014 | Bölüm: Eğlence | Yorumlar: 3 Yorum var.
Türk tarihinin en eski dönemlerinden bugüne ulaşan birçok oyundan biri olan “aşık oyunu“, bugün hâlâ Orta Asya’nın muhtelif bölgelerinde benzer adlarla oynanmaya devam eden, Türkiye gibi bazı ülkelerde de değişik şekillere bürünen millî bir oyundur. Bu oyun, ismini koyun, kuzu ve keçilerin arka bacaklarındaki diz ekleminde bulunan aşık kemiğinden almaktadır. Dört köşesi bulunan aşık kemiği, oldukça dayanıklıdır ve eski zamanlarda insanlar tarafından oyun aracı olarak kullanılmıştır. Bu oyun bugün hâlâ en eski şekliyle Kırgızistan ve Kazakistan gibi Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde oynanmaktadır. Bununla birlikte, Anadolu’daki misket, bilye, gülle gibi adlarla anılan bazı oyunlara ilham kaynağı olduğu düşünülmektedir.
Aşık oyunları, kemiğin yüzleri dikkate alınarak, oynama şekillerine göre, taş sayısına göre veya en basit usullerde olmak üzere çeşitlidir. Bütün oyunlarda aşık kemikleri, oyunu oynayacak kişinin sermayesidir ve oyunun sonunda kemiği kaybetme veya yeni kemikler kazanma ihtimali vardır. Bu oyunlardan bir tanesinde, oyunu oynayacak kişiler, birer veya oyunun türüne göre birden fazla aşık kemiğini hizalı biçimde yatay olarak dizerler. Sonra dizilen kemikleri vurmak için kullanacakları kemikleri en uzağa fırlatarak sıralama yaparlar. Birinci gelen ilk atar, sonuncu gelen ise kaleyi belirler. Kale, dizilen kemiklerin sol veya sağ başından biri olabilir. Sonra kemiklere yaklaşık beş metre uzaktan bir çizgi çizilir ve o çizgiden sırayla yerdeki kemiklere atış yapılmaya başlanır. Kaleyi vuran bütün kemikleri alır, kaleye ne kadar yakın vurabilinirse o kadar kemik alınır.
Bilgisayar Bağımlılığı
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: Teknoloji | Yorumlar: 22 Yorum var.
Bilgisayarın yaşantımıza girmesiyle birlikte kuşkusuz onun işlevleriyle birçok şey daha kolay hâle geldi. Özellikle devlet dairelerinde bilgisayarların kullanımıyla hem zamandan tasarruf ediliyor hem de bazı kayıtlar artık bilgisayar belleklerine kaydedilerek gereksiz kağıt israfı yapılmamış olunuyor.
Devlet dairelerindeki kolaylıklar, toplumuzun yaşam biçimini de olumlu yönde etkiliyor. Her ne kadar gün geçtikçe gereksinimlerimiz artıyor ve buna bağlı olarak bilgisayar teknolojisinin imkânları zorlanmaya çalışılıyorsa da, bugün LYS, SBS, KPSS ve ALES gibi sınav kayıtlarının bile ağ ortamından yapılması, bilişim ortamındaki gelişmelerin yaşamımızı olumlu yönde etkilediğini tartışılmaz kılmaktadır.
Bilgisayarın yaşamımızı ne kadar kolaylaştırdığı tartışılmazken; bunun kişi bazındaki etkileri korkunç düzeydedir. Bilgisayarın gerçekten ucuzlaması ve artık televizyon gibi her eve girebilecek duruma gelmesi, gününü onunla geçiren insanların da artmasına neden olmuştur. Yaşamını “bilgisayar” temelinde biçimlendiren insanların artması da, toplumumuzda “bilgisayar bağımlılığı” diye bir hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Bilgisayara gerçekten gereğinden çok vakit ayıran biri olarak, toplum içerisinde bilgisayara bağımlı insanların arttığını rahatlıkla görebiliyorum. “Hakkımda” adlı yazımda belirttiğim biçimde, yaşamını benim gibi “bilgisayar öncesi” ve “bilgisayar sonrası” olarak ayıran binlerce insana rastlamak günümüzde mümkün. Fakat bilgisayara çok vakit ayıran veya internete çok sık bağlanan insanların hepsini “bilgisayar bağımlısı” olarak nitelendirmek bence doğru değildir. Bilgisayar kullanımının “bağımlılık” olarak görülebilmesi için; tıpkı “uyuşturucu” ve “sigara“da olduğu gibi “yaşamını onsuz idare ettirememe” düşüncesinin kişide yerleşmiş olması gerekmektedir. Kişi bilgisayarsız ortamlarda kendini mutsuz hissediyorsa, başka şeylerle meşgulken bile bilgisayarı düşünüyorsa bağımlılık süreci içerisine girdiği kabul edilmektedir. Hatta ileri düzeyde bilgisayar bağımlılarının, bilgisayardan bir süre uzak kalınca tıpkı uyuşturucu bağımlıları gibi “titreme“ye başladıkları bile görülmüştür.