Avrupa’ya Göç Eden Orta Asya Türkleri
Tarih: 30 Kasım 2012 | Bölüm: Ön Türkler | Yorumlar: Yorum yok.
V-VIII. asırlarda Batı Göktürk Devleti’ne tâbi olan Peçenekler, Göktürklerin dağılması, 751 yılında Araplarla Çinliler arasındaki Talas savaşında Çinlilerin yenilmesi ve Arapların müttefiki olan Karlukların güçlenmesi üzerine, onların baskısıyla yurtlarını terk eden Uzların tazyiki ile Çu ve Talas havalisinden ayrılarak Emba-yayık kıyılarına gelmiş, Hazar Denizi civarı, Emba-Yayık-İtil boylarında yaşamaya başlamışlardır.
Akdes Nimet, Peçeneklerin IX. asrın ikinci yarısına kadar yaşadıkları İtil ve Yayık boylarındaki yurtları hakkında şu bilgiyi vermiştir: “…İtil ve Yayık boyları Peçeneklerin hayatına uygun olan, sürülerini beslemek için kâfi derecede ot yetiştiren bir sahadır. Burası İtil’in, vaktiyle Saray şehrinin bulunduğu mevkiden başlayarak, Samar Nehri’ne kadar gider; Samar Nehri’nden de Yayık Nehri’nin ortalarına kadar varan, bugünkü Orenburg’a yakın, bol otlu nehir ovalarını -mesela Sakmar, İlek gibi- ihtiva eder. Yalnız sıcak mevsimde Ural Dağları eteklerinin yaylak vazifesi gördüğünü kabul edebiliriz”.
Peçenekler, çeşitli siyasi sebeplerden dolayı 860-889 yılları arasında Don nehrini geçerek, Dinyeper’in batısına kadar Deşt-i Kıpçak sahasını işgal ettiler. Don boylarında Sarat ve Burat’dan aşağı Tuna ve Seret’e kadar olan geniş bir sahaya hükmettiler.
XI. asrın ortalarına kadar Deşt-i Kıpçak’ın hakimi olarak yaşadılar ve güney Rusya bozkırlarında Rus knezleri ile 1036 yılına kadar mücadele ettiler. 1026 ve 1035-36 senelerinde Tuna’yı geçerek Balkanlar’a doğru akınlara başladılar. Bunu sonucunda Bulgaristan, Makedonya ve Trakya’yı tahrip ettiler. Bu arada Bizanslı tarihçi Kedrenos (XI. asır), Peçeneklerin, Dinyeper Nehri’nden Pannonia (Batı Macaristan)’ya kadar Tuna’nın kuzey sahasını işgal ettiğini kaydetmiştir.
29 Nisan 1091 yılında Bizans’la Meriç Nehri kenarında Lebunium (Omurbey mevkii)’da yaptıkları ve hezimetle neticelenen savaşla siyasi varlıklarını kaybeden Peçenekler, Rus, Bizans ve Macarlarla yaptıkları mücadeleler neticesinde Doğu Avrupa tarih ve coğrafyasında, her ne kadar tam bir devlet kuramamışlarsa da mühim izler bırakarak tarih sahnesinden silinmişlerdir.
Orta Asya’dan Avrupa’ya Türk Göçleri
Tarih: 28 Kasım 2012 | Bölüm: Ön Türkler | Yorumlar: Yorum yok.
Anadolu seferinden bahsettiğimiz Hunların, dönüşte 396 yılında Sâsaniler ile mücadeleler yaptığı görülmektedir. Sâsanilerin merkezine yakın bir yerde görülmeleri ahaliye bir korku yaşattı ve Sâsani Kralı IV. Behram Hunlarla şiddetli bir mücadeleye girişti. Prikos bu olaylar hakkında şu bilgileri vermektedir: Priskos, Batı Romalı elçi Romulus ile konuşurken onun anlattıklarına istinaden şunları nakletmektedir:
“…İskit ülkesinden İranlıların ülkesine nasıl gidilir diye sorulması üzerine Romulus, İranlıların ülkesinin İskit ülkesinden çok uzak ve İskitlerin bu yolda acemi olmadığını, bir zamanlar memleketlerinde kuraklık olduğundan ve Romalılar o zaman devam eden harplerinden dolayı onlarla savaşamadıklarından, İskitlerin Medlerin ülkesine girdiklerini söyledi.
İskit kral soyundan Basich ve Cursich idaresindeki İskitler, İran’a kadar giderek buralarda büyük bir kalabalığa hakim olmuşlar. Roma’ya gelmişler ve ittifak etmişlerdir. Onlarla birlikte gidenler anlatıyorlar ki, çölden geçtikten sonra bir gölü de geçerek -Romulus Maeotis’i (Azak Denizi) düşünüyor- on beş gün dağlık bölgelerden gidip İran’a bu suretle gelebilmişlerdi. Etrafı yağma ettikleri bir sırada İran ordusu gelerek gökyüzünü oklarla kaplamış olduklarından, başlarının üzerinde bulunan tehlikeden korkarak pek az ganimet ile geri çekildiler.
Bu felaket önünden geri çekilirken, dağlar aşmak mecburiyetinde kalmışlar ve ganimetin pek çoğunu da İranlılar geri almışlar. Düşmanların hücumundan kurtulmak için başka yola saparak bir deniz kenarındaki kayalıklardan ateş çıktığı yerden ilerlemişler, günlerce yolculuk yaptıktan sonra ülkelerine geri dönmüşlerdir…”
Orta Asya’dan Avrupa’ya Göç Eden Türkler
Tarih: 27 Kasım 2012 | Bölüm: Ön Türkler | Yorumlar: Yorum yok.
Aral Gölü’ne kadar bütün batı bölgesini hakimiyet altına alan Tan-hu Çi-çi, atası Mo-tun zamanındaki imparatorluğu yeniden ihya etti. Devletin ağırlık merkezini Çu-Talas nehirleri arasına kaydırarak, elde ettiği topraklar dolayısıyla İran, Afganistan, Hindistan, Doğu ve Orta Avrupa bölgeleri bakımından Asya tarihinin sonraki gelişiminde devamlı tesiri olacak olan Türkistan sahasına Türk kavminin iyice nüfusunu sağlamış oldu.
Fakat Çi-çi’nin hakimiyeti uzun sürmedi. Çin; Vusunlar ve Kang-kü Devleti’nin yardımıyla büyük bir ordu oluşturarak, Talas civarındaki Hun başkentini kuşattı. Tamamen tahrip olan başkenti müdafaa eden Hunlar, başta tanhuları Çi-çi olmak üzere ağır kayıplar verdiler ve müstakil devletlerini de kaybettiler (M.Ö. 36).
Çin tâbiliğini kabul eden Ho-han-yeh’e (ölm. M.Ö. 31) bağlı Hunlar, onun evlatları tarafından toparlanmağa başlanmışlardır. Kuvvetli bir devlet adamı olan Yu Tanhu zamanında (M. 18-46) ise, Çin’e karşı bağımsızlıklarını elde ederek, doğuda Mançurya’ya, batıda Kaşgar’a kadar olan geniş bölgede hakimiyet tesis etmişlerdir. Fakat Tanhu Yu’nun ölümünden sonra iç huzursuzluklar ve iktisadi darlık Hunları oldukça müşkül duruma sokmuştur.
Bunun neticesinde, Yu’nun oğlu olan Tanhu P’u-nu’ya karşı mücadele ederek kuzeydeki Hunların arasına çekilen P’u-nu’nun yeğeni Pi’nin, M. 48 yılında kendini tanhu ilan etmesi Hunları bir daha birleşmemek üzere ikiye ayırmıştır. Ayrı ayrı siyasi nitelik taşıyan iki Hun devletinden Güney Hunları (Güney Moğolistan’da) Çin tâbiiyetini devam ettirirken, Kuzey Hunları (Kuzey Moğolistan) bağımsızlıklarını muhafaza etmişlerdir. cümlenin öğeleri
Güney Sibirya, Çungarya ötesine kadar batı ve İç Asya’da iktisadi önemi büyük şehirlerin Kuzey Hun Devleti’nin idaresi altında olması, onları Çin saldırılarının odak noktası haline getirmiştir. Hunlar, bir yandan Çinliler ile uğraşırken, doğudan da Sien-pi hücumlarına maruz kalmışlardır. Hakimiyetlerini Güney Sibirya ve Çungarya’ya kadar genişleten Sien-piler, Kuzey Hunlarının topraklarını işgal etmişlerdir. Bunun üzerine kalabalık kitleler halinde batıya çekilen Hunlar, Güney Kazakistan bozkırlarındaki Çi-çi Hunlarının bakiyeleri olan soydaşlarına katılmışlardır (2. asrın ortaları).
Avrupa’daki Türkistanlılar
Tarih: 17 Kasım 2012 | Bölüm: Ön Türkler | Yorumlar: Yorum yok.
Batıya göçleri Doğu ve Orta Avrupa tarihinde mühim neticeler doğuran, Batı Türkistan, Kuzey Kafkasya arasında, Don-İtil boylarındaki Ogur Türklerine komşu olarak yaşayan diğer bir Türk boyu Avarlar ise, Var ve Hun adlı iki kabileden meydana gelmişlerdir. 350 yıllarında bağlı oldukları Juan-juan idaresinden ayrılıp batı istikametine ilerleyerek, Kazakistan bozkırından güneye dönerek Seyhun ve Ceyhun boyunca Sogdiana’ya ve Toharistan’a girerek, Batı Türkistan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da kurulan Akhun (Eftalit) Devleti’ne katıldılar.
350 yıllarına kadar bu bölgede kaldıkları tahmin edilmektedir. Daha sonra Hazar ile Aral sahasına geldiler. Priskos’un verdiği bilgilere dayanılarak Avarların, 465 yıllarında Barköl havalisinde olduğu ileri sürülmektedir.
552 tarihinde doğuda Göktürk Devleti’nin kurulmasıyla batıya doğru kaçan Juan-Juanların baskısı neticesinde Türk kavimlerinde göç dalgası başladı. Bu sırada Avarlar, uzak batıya doğru harekete başladılar. Sabarları mağlup ederek Kafkaslar’a doğru ilerlediler. Bizans ile diplomatik münasebet kurup 558 yılında İstanbul’a elçi gönderdiler. O sırada Balkanlar ve Dalmaçya’daki Ogur tehlikesinden dolayı Bizans ile anlaştılar.
Bu sayede Avrupa yolu Avarlar’a açılmış oldu. 562’de Tuna bölgesine gelerek burada yerleştiler. Buradan Avrupa içlerine, İstanbul önlerine, Galya’ya uzanan akınlar yaptılar. Karpat bölgesini ele geçirerek Macaristan’a yerleştiler. Pannonia bölgesine hakim oldular. Avrupa’da Don Nehri’nden Galya’ya, kuzey Slav bölgelerinden İtalya’ya kadar uzanan büyük ve kuvvetli bir devlet teşkil ettiler.
Hazarlara, Türkistan’dan çıkarak Hazar Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeye göç ederek buralara yerleşen bir Türk boyudur. Bu göçün ne zaman olduğu bilinmemektedir. Milattan önceki devirlerden başlayarak M.S. VI. yüzyıla kadar Hazarlar hakkında bilgi veren kaynaklardaki bilgilerin karışık ve muğlak olmasından dolayı, bu sürenin aydınlatılması tarihçiler için büyük bir problem oluşturmuştur. Gürcü kaynaklarına göre Hazarlar, Hazar ülkesine milattan önceki devirlerde gelmişlerdi.
Gürcü Hükümdarı Mirvan (M.Ö. 167-123) Hazarlara karşı savaşmıştır. Hazarlar hakkındaki daha net bilgiler M.S. II. yüzyıl sonlarına doğru olmuştur. M.S. 198 yılında Ermenistan’a saldırmışlar ve M.S. 363 yılında Bizans İmparatoru Julian’ın, Ermenistan’da bulunan Perslerle yaptığı savaşta Hazarlar Bizans’a yardım etmişlerdir. Kafkas bölgesinde Attila’ya tâbi olarak yaşayan Hazarlar, Hunların dağılmasından sonra 457 yılında Kafkasya’daki Pers savunmasını kırarak Kur ve Aras bölgesini ele geçirmiş, İberya, Gürcistan ve Ermenistan içlerine doğru ilerlemişlerdir.