İlk Yazılı Tarihimiz: “Orhun Yazıtları”
Tarih: 9 Ağustos 2012 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 35 Yorum var.
Türk yazı dilinin ilk örneklerinin ortaya konulduğu, eşi bulunmayacak değerde bilgiler içeren Orhun Yazıtları, her Türk’ün hakkında bilgi sahibi olması ve onu okuyup hakkıyla benimseyerek Atalarımızın verdikleri uyarıları dikkate alması gereken büyük bir abidedir. Çünkü o kutlu yazıtlarda bilge, alp, inançlı ve pek yürekli atalarımızın, binlerce yıl önce dünyaya düzen vermek ve Türk soyunu, kültürünü, ulusunu… bengi (ebedî) kılmak için yaptığı çalışmalar neticesinde oluşan Türk tarihi yazılmaktadır. Orhun Yazıtları’nın değerini anlatabilmek için “Çünkü…” ile başlayan tümceler arka arkaya dizilebilir. Ben, yazıma yazıtların değerini ustalıkla dile getiren büyük Türkolog Muharrem Ergin‘in Orhun Abideleri adlı yapıtındaki bir paragraflık alıntıyla başlamak istiyorum:
“Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası. Türk askeri dehasının, Türk askerlik sanatının esasları. Türk gururun ilâhi yüksekliği. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği. Türk içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı…” [1]
Türk yazı dilinin ilk örneklerini gördüğümüz bengü taşlar, bugün hâlâ yaşayan Orkun Irmağı’nın [2] çevresine dikildiği için onlara “Orhun Yazıtları (Abideleri)” denmiştir. Aynı zamanda yazıtlara, Göktürkler döneminde dikildikleri için “Göktürk Yazıtları” da denmektedir. Ayrıca bir de “Yenisey Yazıtları” vardır ki, bunlar Orhun Yazıtları ile aynı değildir. Kesin olarak bilinmese de, Yenisey Yazıtları’nın Orhun Yazıtları’ndan daha önce dikildiği tahmin edilmektedir. Orhun Yazıtları, yaklaşık olarak 720 – 735 ‘li yıllar arasında dikilmiştir. Dikili taşlardan önemli olan üç tanesi “Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk Yazıtları” dır. Kül Tigin ve Bilge Kağan, 2. Göktürk Devleti‘nin kurucusu olan İlteriş (Kutlug) Kağan’ın çocukları; Tonyukuk da dönemin veziridir.
Türk Dilinin Yaşı Sorunu
Tarih: 12 Eylül 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 2 Yorum var.
Türklük bilimi konuları içinde, birçok farklı görüşün ve tezin ileri sürüldüğü konulardan biri de Türkçenin kaç yaşında olduğudur. Ortaya atılan görüşler içinde, kuşkusuz dikkate değer olanlar vardır; fakat biz, bu alanda çok önemli bir gelişme sağlayarak Türkçenin tarihi gelişimi hakkında farklı bir ivme kazandırmayı başaran Osman Nedim Tuna’nın çalışmasını temele alarak, siz değerli araştırmacılarımızı bilgilendirmeye çalışacağız.
“Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ve Türk Dili’nin Yaşı Meselesi” adlı eserinde, Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, 168 sözcükteki türlü ses denklikleri çerçevesinde ele almakta ve “Sümerlerle Türkler arasında dil bakımından tarihi bir ilgi bulunduğu konusu bu 168 sözcük ve gerekli açıklamalarla kanıtlanmıştır.” demektedir. Bu konuya daha önce yayımladığım “Türkçe – Sümerce İlişkisi” adlı yazımda, bu konuya değinmiştim. Türk dilinin yaşı hakkındaki çalışmalarıyla Tuna, yaptığı belirlemelerin sonucu olarak, “Bugün yaşayan dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgeye sahip olan dil, Türk Dili’dir. Bunlar Sümerce tabletlerdeki alıntı sözcüklerdir.” biçiminde çok önemli bir yargıya varmıştır.
Tuna, söz konusu eserinde Türklerin M.Ö. 3500’lerde Türkiye’nin doğusunda bulunduklarını ve Türk Dili’nin zamanımızdan 5500 yıl önce ayrı ve iki kollu bir dil olarak yayıldığını iddia etmekte ve “Eğer doğuştan Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabitse, İlk Türkçe veya Ana Türkçenin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Türk Dili’nin arkeoloji araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm yaşı 8500’dür.” demektedir. Tuna’ya göre Türklerin ana yurdu da, bu konudaki yaygın görüş olan Tanrı Dağları ve çevresi değil; Anadolu’nun doğusudur. Eğer Türkler, Sümerlerle bir bağlantı kurabilmişlerse, bunu coğrafi yakınlık olarak da aramak gerektiğini düşünen Tuna, böylece Türklerin ana yurdu hakkında da üzerinde nice çalışmalar yapılabilecek bir konu ortaya atmıştır. Osman Nedim Tuna’nın dışında, birçok dil bilimci Türkçe ile Sümerce arasındaki benzerliklere dikkat çekmiştir. Ünlü Kazak bilgini Olcas Süleyman’ın “Az İ Ya” adlı eseri de bu konuda adı anılması gereken eserlerdendir.