Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
1949 yılında Adana’nın Kozan kazasında doğdu. 1967’de liseyi, 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden “Fırka-i İslâhiye ve Kozan” isimli lisans tezini hazırlayarak mezun oldu. 1974 yılında aynı üniversitede Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nde asistan, 1978 yılında “XVIII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda İskân Siyâseti” konulu doktora tezi ile doktor oldu. 1982’de Yardımcı Doçent, Nisan 1983’te de “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Teşkilâtı ve Yol Sistemi” isimli doçentlik tezini hazırlayarak doçentliğe yükseldi.
1983-84 öğretim döneminde bir yıl süreyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 41. maddesi uyarınca Elâzığ Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yaptı. 1986 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü’ne geçti. 20 Mart 1989’da “XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlar’da Bazı Osmanlı Şehirleri” konulu takdim tezi ile profesörlüğe yükseldi. Aynı tarihlerde Türk Tarih Kurumu asıl üyesi seçildi.
1989 yılında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’na tayin edildi ; 17 Aralık 1990’da da Genel Müdür Yardımcılığına getirildi. Bu sırada, Osmanlı Arşivi’nin otomasyonunu başlattı. Bu görevinden 2 Mart 1992’de istifa etti ve Marmara Üniversitesi’ndeki görevine döndü. 26 Ağustos 1992 tarihinde Rektör yardımcısı oldu. 23 Ekim 1992’de Rektör vekili ve Kasım 1992’de tekrar rektör yardımcılığında bulundu. Bu görevdeyken 21 Eylül 1993’de Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’na getirildi. Bu görevi 23 Temmuz 2008 tarihine kadar sürdürdü.
28 Ocak 2011 tarihinde törenle MHP‘ye katıldı. Halen Gazi Üniversitesi’nde Strateij Araştırmalar Merkezi Müdürü olarak görev yapmaktadır.
BİLİMSEL ÇALIŞMALARI
a) Basılmış Kitapları:
1- Ahmed Cevdet Paşa, Ma‘rûzât, İstanbul 1980, V-XV+270 s., 16 belge, 3 harita.
2- XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyâseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, VII-XX+179 s., 2 harita (İkinci baskı).
3- Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), PTT Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara 2002.
4- Osmanlı Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991 (Dördüncü baskı).
5- Başlangıçtan 1774’e Kadar Osmanlı Tarihi, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi ( Bir heyetle beraber), İstanbul 1982.
6- 90 Numaralı Mühimme Defteri, İstanbul 1994 (Bir heyetle beraber).
7- Türk Tarihinde Ermeniler, Ankara 2001 (Prof.Dr. A. Süslü, Prof.Dr. F.Kırzıoğlu, Prof.Dr. R.Yinanç ile beraber).
8- Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2001.
9- Facts On The Relocation of Armenians. 1914-1918, Ankara 2002.
10- Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2004.
11- Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2009.
Prof. Dr. Osman Turan
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Trabzon ili, Çaykara İlçesi’ne bağlı Soğanlı adlı bir köyde 1914 yılında doğduğundan, kendisi küçük yaşta iken babasının Erzurum – Kandilli’de şehid olduğundan, annesiyle ağabeysinin (Mehmet Nazım Turan) yardım ve teşvikiyle ilk ve ortaokulu yokluk ve sıkıntı içinde bitirdiğinden ibarettir. Kendisi ilkokulu Çaykara’da ortaokulu ise Bayburt’ta okumuştur. Köyde ailesi Kuranoğulları lâkabıyla meşhur idi. Osman ise, Turan soyadını almıştır.
Son derece çalışkan olan Osman, liseye Trabzon’da başladı, bugünkü ihtisas hastanesinin yerinde olup, Ankara’lılarca “Taş Mektep” adıyla tanınan liseden mezun oldu. Atatürk tarafından 1935 yılında kurulmuş olan Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi yatılı imtihanını kolaylıkla kazandı. Ulus’taki Evkaf Apartmanında faaliyete geçen Fakülte’nin Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başında, buraya Atatürk tarafından getirilen, dünyaca tanınmış büyük âlim Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü bulunuyordu.
Bu apartmanın Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne tahsis edilmiş olan zemin katındaki loşça bir salona girenler, orta boylu büyük başlı, iri elâ gözlü bir gencin, uzun bir masanın başında, gece – gündüz çalıştığını görürlerdi. Bu genç, burada hayatını ve eserlerini sözkonusu ettiğimiz Osman Turan’dan başkası değildi.
Osman Turan, Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü’nün başında bulunduğu Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün ilk öğrencilerindendi. Osman, daha ilk andan itibaren çalışkanlığı ve gayretiyle hocasının dikkatini çekti. Onun Anadolu çocuklarına has çekingenliği ve tevâzuu yanında içten hürmeti ve sarsılmaz bağlılığı da Fuad Köprülü’nün gözünden kaçmadı. Nitekim, o, bütün bu meziyetleriyle, aradan çok geçmeden, bu büyük ilim adamının, herkesçe bilindiği gibi, son derece kıt olan takdir ve teveccühünü kazandı. Gerçekten, Köprülü, kendisine öğrenci muamelesi değil, adetâ asistan muamelesi yapardı. Nitekim, Ortaçağ Tarihi Seminer Kütüphanesi’ni Osman idare ederdi.
Osman Turan’ı ilk defa işte bu salonda tanıdım. Ben Prof. Mehmet Fuad Köprülü’nün derslerine ve son derece faydalı olan seminerlerine muntazam olarak devam etmekle beraber, yatılı olduktan sonra, yani üçüncü sınıftan itibaren – elime geçen fırsatı kaçırmamak için – Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne geçerek, onun esas öğrencisi oldum. Bu andan itibaren Osman Turan ile her zaman beraberdik.
Büyük âlim Fuad Köprülü seminerlerinde ve derslerinde, tatlı bir Karadeniz şivesiyle konuşan Osman’ın ileri sürdüğü fikirleri, mütalâaları dikkatle ve sabırla dinler, bazen tasvib eder; bazen da tamamlar veya düzeltirdi.
Osman Turan, yazı yazmağa çok erken başladı. Nitekim, ilk yazılarını ilk öğrencilerini daha öğrenciliği sırasında yazmıştır.1 Kendisi 1940 yılında Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun olunca aynı kürsüye asistan oldu.
Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü, Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başına getirildikten sonradır ki, öğrencilerine doktora yaptırmaya başladı. Kendisinin doktor payesini verdiği öğrencilerinin sayısı dördü geçmedi: Prof. Dr. Fuad Köprülü’den ilk doktor unvanını alan öğrencisi, Osman Turan (1941), son doktor unvanını alan öğrencisi de, bu satırların yazarı Mehmet Altay Köymen idi (1943). Prof. Dr. Fuad Köprülü, Mehmet Altay Köymen’in doktora imtihanını jüri başkanı olarak idare ettiği sırada, ilim hayatını çoktan bırakıp, siyaset hayatına atılmış bulunuyordu, (Prof. Dr. Fuad Köprülü’den doktor unvanını alan öteki iki öğrencisinden biri, halen Ankara Üniv., İlâhiyat Fak. İslâm Tarihi Profesörü olan Neşet Çağatay, biri de M. Eğ. Bak. Lığının muhtelif kademelerinde genel md. Mv. Olarak vazife yapan Selâhattin Çetintürk’tür).
Osman Turan, Doktor unvanını öğrencilik yıllarından itibaren malzeme toplayarak yazmağa başladığı – daha ziyade İslâmdan önceki kültür tarihiyle ilgili “12 Hayvanlı Türk Takvimi” adlı basılmış eseriyle aldı.
1 Kasım 1956 yılında II Abdulhamit’in torunu Emine Satia hanım ile evlendi. 17 Ocak 1978’de rahmete kavuştu.
OSMAN TURAN’IN İLMİ HAYATI
Osman Turan’ın ilmi hayatı, doktor ünvanını aldığı 1941 yılından itibaren başlamıştır denebilir. Fakat, kendisinin asıl orijinal araştırmaları 1944 yılında elde ettiği doçentlik unvanından itibaren başlar. Onun için bir formaliteden ibaret olan doçentlik unvanını alarak hareket serbestliğine kavuşan Osman Turan, ilmi çalışma plânında da büyük bir değişiklik yaptı: Türkler, nasıl Orta – Asya Türk Tarih ve medeniyetinden Türklerin bu yeni vatanının tarihine geçti ve Anadolu’da karar kıldı. Gerçekten, Anadolu Selçukluları tarihi, hayatının sonuna kadar Osman Turan’ın ilmi çalışmalarının ağırlık noktasını teşkil etti.
Osman Turan, yine çok doğru bir kararla, işe el yazması ana kaynakları neşretmekle başladı. Meselâ, Anadolu Selçukluları tarihinin en mühim iki yerli kaynağından biri olan Aksarayi’nin Farsça eserini geniş bir önsözle o yayınladı.
Osman Turan / 2
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Prof. Dr Osman Turan’ın ilmi araştırmaları ile fikri mücadelelerini birbirinden ayırmaya imkân yoktur. Çünkü, her ikisi de aynı gayeye müteveccihtir: O, nasıl, ilmi çalışmalariyle son defa 900 yıldan beri Türk vatandaşı olmuş Anadolu’nun tarihini ve medeniyetini ortaya koyarak, bağımsız tek Türk milletinin, kendi deyimiyle, buhranlardan kurtularak sağlıklı, ileri bir toplum olması gayesini güdüyordu. Onun fikir hayatı, Türk toplumunu buhrandan buhrana sürükleyen menfi kuvvetlerle mücadele ile geçmiştir. Onun bu mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu bugün Türkiye’nin gösterdiği manzara gözler önüne sermektedir.
O, mücadelesini karşısındaki menfi güçlerin durumunu hiç dikkate almadan sürdürdü. Başka bir ifadeyle, o, muarızları ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, mücadelesinin yürütüyordu.
Prof. Osman Turan’ın ilmi çalışmalarında ve fikri mücadelelerinde gaye birliği olduğu gibi, gerek ilmi çalışmalarında, gerekse fikri ve siyasi mücadelelerinde uyguladığı metodda da bir birlik vardır. Daha doğrusu Prof. Osman Turan, fikri ve siyasi mücadelelerinde ilim adamlığı vasfını hiç gözden uzak tutmamıştır. O, hakiki ilim adamlığının değişmez vasfı olan << eğilip – bükülmezliği>> bir prensip olarak almıştır. Esneklik ve taviz onun bilmediği şeylerdi.
Onun bir vasfı daha dikkati çekmektedir: Prof. Osman Turan, kimden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun, haksızlığın karşısına dikilidir. O, bu vasfıyla, karşımıza yalnız eğilip – bükülmeyen hakiki bir ilim adamı olarak değil, aynı zamanda her haksızlığa, nereden gelirse gelsin – hele devlete ve millete olan – haksızlığa karşı isyan eden hakiki bir aydın olarak çıkmaktadır.
O fikri mücadelelerini yalnız ders verdiği Fakülte’de değil, Fakülte dışında, gazete sütunlarında da sürdürdü. Meselâ, o, uzun süre Yeni İstanbul Gazetesi’nin başyazarlığını yaptı.
Prof. Osman Turan’ın başına gelen şu iki hâdise, fikri mücadelelerinin bir nevi neticesi olması bakımından zikre değer. Türk toplumunun menfi güçler tarafından nereden nereye getirildiğini gelecek nesillerin ibretle ve dehşetle okumaları için bu iki hâdiseyi kısaca naklediyoruz.
Prof. Osman Turan’ın Fakülte’ye Alınmaması Hâdisesi
27 Mayıs 1960 İhtilâli neticesinde kurulan Yassıada Mahkemesi’nden beraat ederek dönen Osman Turan, bir zamanlar Profesör olarak bulunduğu Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nde tekrar vazife almak istedi. Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Dekanlığı’na yaptığı muhtelif müracaatlar, kadro bulunamadığı gerekçesiyle reddedildi. Bu satırların yazarı olan Prof. Mehmet Altay Köymen, Prof. Osman Turan’ı kayıtsız – şartsız destekleyen birkaç kişiden biriydi. Prof. Mehmet Altay Köymen’in gerekçesi şu idi: “Eserleriyle, hem de Türk tarih ve medeniyetine ait eserleriyle – adını Türk ilim ve fikir tarihine yazdırmış bir bilim adamını desteklemek yalnız ilmi değil, aynı zamanda milli vazifedir.”
Jean Paul Roux
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Yazar, öğrenimini Paris şehrinde yaptı. Eğitimine Doğu Dilleri Okulunda başladı ve daha sonra sırasıyla École de Louvre Tarih Bilimleri Akademisini bitirdi. Doktorasını ise doğubilim ve edebiyat üzerine verdi.
1952 yılında CNRS yani Fransız Ulusal Araştırma Merkezi’nde çalışmaya başladı ve 1990 yılında Araştırma Birimi Başkanı olarak emekli oluncaya kadar burada çalıştı. Yine bu dönemde 1957 ve 1990 arasında École de Louvre de akademisyen olarak da çalıştı ve Profesörünvanını aldı ve Orta-Asya ve Türk kültür tarihi üzerine yaptığı alan çalışmaları sonucunda hazırladığı temel çalışmalarla tanındı.
Çalışmaları
Türkiye ile 1950’li yıllardan itibaren ilgilenmeye başladı. La Turquie: Géographie. – Économie. – Histoire. – Civilisation et Culture adlı çalışmasını 1953 yılında yayınladı. bundan sonra peş peşe Türkiye ve Orta-Asya tarihi ve Türk örf ve adetlerini kapsayan çalışmalar yaptı.