Osman Turan / 2
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Prof. Dr Osman Turan’ın ilmi araştırmaları ile fikri mücadelelerini birbirinden ayırmaya imkân yoktur. Çünkü, her ikisi de aynı gayeye müteveccihtir: O, nasıl, ilmi çalışmalariyle son defa 900 yıldan beri Türk vatandaşı olmuş Anadolu’nun tarihini ve medeniyetini ortaya koyarak, bağımsız tek Türk milletinin, kendi deyimiyle, buhranlardan kurtularak sağlıklı, ileri bir toplum olması gayesini güdüyordu. Onun fikir hayatı, Türk toplumunu buhrandan buhrana sürükleyen menfi kuvvetlerle mücadele ile geçmiştir. Onun bu mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu bugün Türkiye’nin gösterdiği manzara gözler önüne sermektedir.
O, mücadelesini karşısındaki menfi güçlerin durumunu hiç dikkate almadan sürdürdü. Başka bir ifadeyle, o, muarızları ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, mücadelesinin yürütüyordu.
Prof. Osman Turan’ın ilmi çalışmalarında ve fikri mücadelelerinde gaye birliği olduğu gibi, gerek ilmi çalışmalarında, gerekse fikri ve siyasi mücadelelerinde uyguladığı metodda da bir birlik vardır. Daha doğrusu Prof. Osman Turan, fikri ve siyasi mücadelelerinde ilim adamlığı vasfını hiç gözden uzak tutmamıştır. O, hakiki ilim adamlığının değişmez vasfı olan << eğilip – bükülmezliği>> bir prensip olarak almıştır. Esneklik ve taviz onun bilmediği şeylerdi.
Onun bir vasfı daha dikkati çekmektedir: Prof. Osman Turan, kimden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun, haksızlığın karşısına dikilidir. O, bu vasfıyla, karşımıza yalnız eğilip – bükülmeyen hakiki bir ilim adamı olarak değil, aynı zamanda her haksızlığa, nereden gelirse gelsin – hele devlete ve millete olan – haksızlığa karşı isyan eden hakiki bir aydın olarak çıkmaktadır.
O fikri mücadelelerini yalnız ders verdiği Fakülte’de değil, Fakülte dışında, gazete sütunlarında da sürdürdü. Meselâ, o, uzun süre Yeni İstanbul Gazetesi’nin başyazarlığını yaptı.
Prof. Osman Turan’ın başına gelen şu iki hâdise, fikri mücadelelerinin bir nevi neticesi olması bakımından zikre değer. Türk toplumunun menfi güçler tarafından nereden nereye getirildiğini gelecek nesillerin ibretle ve dehşetle okumaları için bu iki hâdiseyi kısaca naklediyoruz.
Prof. Osman Turan’ın Fakülte’ye Alınmaması Hâdisesi
27 Mayıs 1960 İhtilâli neticesinde kurulan Yassıada Mahkemesi’nden beraat ederek dönen Osman Turan, bir zamanlar Profesör olarak bulunduğu Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nde tekrar vazife almak istedi. Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Dekanlığı’na yaptığı muhtelif müracaatlar, kadro bulunamadığı gerekçesiyle reddedildi. Bu satırların yazarı olan Prof. Mehmet Altay Köymen, Prof. Osman Turan’ı kayıtsız – şartsız destekleyen birkaç kişiden biriydi. Prof. Mehmet Altay Köymen’in gerekçesi şu idi: “Eserleriyle, hem de Türk tarih ve medeniyetine ait eserleriyle – adını Türk ilim ve fikir tarihine yazdırmış bir bilim adamını desteklemek yalnız ilmi değil, aynı zamanda milli vazifedir.”
Jean Paul Roux
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Yazar, öğrenimini Paris şehrinde yaptı. Eğitimine Doğu Dilleri Okulunda başladı ve daha sonra sırasıyla École de Louvre Tarih Bilimleri Akademisini bitirdi. Doktorasını ise doğubilim ve edebiyat üzerine verdi.
1952 yılında CNRS yani Fransız Ulusal Araştırma Merkezi’nde çalışmaya başladı ve 1990 yılında Araştırma Birimi Başkanı olarak emekli oluncaya kadar burada çalıştı. Yine bu dönemde 1957 ve 1990 arasında École de Louvre de akademisyen olarak da çalıştı ve Profesörünvanını aldı ve Orta-Asya ve Türk kültür tarihi üzerine yaptığı alan çalışmaları sonucunda hazırladığı temel çalışmalarla tanındı.
Çalışmaları
Türkiye ile 1950’li yıllardan itibaren ilgilenmeye başladı. La Turquie: Géographie. – Économie. – Histoire. – Civilisation et Culture adlı çalışmasını 1953 yılında yayınladı. bundan sonra peş peşe Türkiye ve Orta-Asya tarihi ve Türk örf ve adetlerini kapsayan çalışmalar yaptı.
Ahmet Kabaklı
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
1924 yılı mayıs ayında Elazığ Harput’un Göllübağ’ında doğdu. Harput Sarayhatun Camii imamlığı yapan Ömer Efendi ile Münire Hanım’ın oğludur. Çocukluğu Harput yakınlarında Göllübağ denilen bölgede geçti. Elazığ Numune Mektebi’nde ilk tahsiline başlayan (1931) Kabaklı, orta ve lise tahsilini Elazığ’da yaptı. 1944 yılında İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu parasız yatılı imtihanını kazanarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde yüksek tahsilini tamamladı.
Diyarbakır ve Manisa Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. 1956 sonbaharında bir yıllık eğitim stajı için MEB tarafından Paris’e gönderildi. Dönüşünde İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü edebiyat öğretmenliğine tayin edildi (1958-1969). Bu arada Aydın’da iken başladığı Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi (1955-1960). 1969’dan itibaren İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğretim üyesi olarak çalıştı.
1974’de emekliye ayrıldı. Daha sonra Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda edebiyat dersleri verdi (1975). Türk Edebiyatı Cemiyeti Başkanı ve Türk Edebiyatı Dergisi’nin yönetmenliğini yaptı. MEB ve sivil toplum kuruluşları tarafından Ahmet Kabaklı’ya 1997 yılında Şeyhül Muharririn payesi verildi.
1956 yılında Tercüman gazetesinin fıkra yarışmasını iki kişiyle birlikte kazandı ve aynı gazetede yazı hayatına başladı. 1957’den 1990 yılına kadar Tercüman gazetesinde, 1990’dan bu yana da Türkiye gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 8 Şubat 2001 tarihinde İstanbul’da öldü.
Eserleri: Kültür Emperyalizmi, Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Mehmet Akif, Yunus Emre, Mevlana, Bizim Alkibiaadis, Ecurufya, Sohbetler 1-2, Temellerin Duruşması, Güneydoğu Yakından, Şiir İncelemeleri, Doğudan Doğuş, Türk Edebiyatı 1-3
Şeyhü’l Muharririn Ahmet Kabaklı
Mahmut Çetin
1924 yılı Mayıs ayında Elazığ Harput’da doğdu. Harput Sarayhatun Camii imamlığı yapan Ömer Efendi ile Münire Hanım’ın oğludur. Çocukluğu Harput yakınlarında Göllübağ denilen bölgede geçti. Hep bir Harput hasretlisi olarak yaşadı. Elazığ Numune Mektebi’nde ilk tahsiline başlayan (1931) Kabaklı, orta ve lise tahsilini Elazığ’da yaptı. 1944 yılında İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu parasız yatılı imtihanını kazanarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde yüksek tahsilini tamamladı.
Prof. Dr. Saadet Çağatay
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
(28 Temmuz 1907- 24 Haziran 1989): Yazar, dilci. Kazan’da doğdu. Kazanlı meşhur yazar ve siyasetçi Mehmet Ayaz İshakî İdilli’nin kızıdır. Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesinde Türkoloji okudu. Doktorasını da Türk dili sahasında burada verdi. Beş yıl süreyle Millî Yol dergisinin yayınını yürüttü. 1939’da Türkiye’ye geldi. A.Ü. Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesine asistan olarak girdi. 1943’te doçent, 1953’te profesör oldu. Çalışmalarının ağırlığı Türk lehçeleri üzerinedir.
Eserleri: Denominale Verbbildungen in den Türkspachen (Dissertation) (Roma, 1953), Çorabatır (1935), Altun Yaruk’tan İki Parça (1945), Türk Lehçeleri Örnekleri (VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar yazı dili, C. I, 1963), Kazakça Metinler (1961), Türk Lehçeleri Örnekleri (Yaşayan ağız ve lehçeler, C. II, 1972).
Saadet Çağatay, 27 Temmuz 1907 tarihinde İdil-Ural bolgesinin Yaushirme (Kutlushkino-rus.) isimli bir Tatar köyünde dünyaya gelmiştir.Idil-Ural (Tatar) Milli hareketinin lideri Ayaz Ishakiâ’nin kizi olan Saadet Çağatay, Berlin Universitesinde Türkoloji alaninda bilim almıştır.