Necati Bey
Tarih: 2 Ocak 2012 | Bölüm: N | Yorumlar: 2 Yorum var.
Ahmed Paşa’dan sonra bu asırda yetişen en büyük şair Necâtî Bey’dir. Asıl adı îsâ, bir rivayete göre de, Nuh’tur. Latîfî onun Edirne’de Sâ’ilî namında bir şairin, Âşık Çelebi ise Edirneli bir kadının kölesi ve oğulluğu olduğunu bildirir. Bundan dolayı; babasının adı kaynaklarda Abdullah olarak zikredilmektedir. Dolayısıyla Necâtî’nin çocukluk ve gençlik yıllarının önemli bir kısmı bu şehirde geçmiş bir devşirme veya yetim olduğu kuvvetli bir ihtimaldir. Latîfî ve dedesi Mîrî Çelebi’den rivayetle Kınalı-zâde Hasan Çelebi, onun Kastamonu’da şöhret bulduğunu öne sürerler.
Kastamonu’ya hangi sebeple gittiği bilinmeyen Necâtî Bey’in burada hattatlık ile uğraştığı ileri sürülmektedir. Necâtî Bey, Fâtih döneminde İstanbul’a gelerek sultana bir “şitâiyye” ve ardından gelen baharda da bir “bahâriyye” sunarak Fâtih’in hayranlığını kazanmış ve ona divan kâtibi olmuştur. Necâtî Bey’in asıl şöhret kazandığı ve takdir gördüğü dönem II. Bâyezîd dönemine rastlar. Bizzat Sultan Bâyezîd tarafından korunan şair, sultana 8 kasîde sunmuştur. Necâtî Bey, daha sonra Şehzade Cem‘in yerine Karaman valiliğine getirilen Bâyezîd’in büyük oğlu Abdullah’ın yanına divan kâtibi olarak Konya’ya gönderilmiş, onun 1483’te ölümü üzerine ardından yazdığı yedi bentlik mersiye ile ona olan bağlılığının samimiyetini göstermiştir.
Necâtî, İstanbul’da yüksek devlet mensuplarına kasîdeler sunarak geçen yaklaşık yirmi yıllık bir zamandan sonra, 1504’te Manisa sancağına çıkarılan Şehzade Mahmud’un yanına nişancı olarak gönderildi. Kendisinin “beğ“lik sıfatını bu vazifesinden dolayı kazandığı tahmin edilmektedir. O güne kadar hayatı sıkıntı ile geçtiği anlaşılan şair, bu vazife ile kısmen refaha kavuştu. Şehzadenin maiyetinde zamanın önde gelen şairlerinden Tâli’î defterdar, Sun’î ve Şevkî ise divan kâtibi idiler. Şâirin bu şehzadeye yazılmış yedi kasîdesi ve 1507’de ölümü üzerine kaleme aldığı yedi bentlik mersiyesinden, onun himayesinden çok memnun kaldığı anlaşılmaktadır.