Yabancı Dillerin Türkçeye Etkisi
Tarih: 9 Nisan 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 8 Yorum var.
Tarihin her döneminde, bütün dillerde olduğu gibi Türkçede de yabancı dillerin etkisi olmuştur. Bu etki her yüzyılda farklı düzeyde ve şekilde gerçekleşmiştir. Özellikle çokça etkileşimde bulunduğumuz milletlerin dilleri ile Türkçe arasında ciddi söz varlığı alıntıları yaşanmıştır. Türk dilinin yazılı kaynaklarla takip edilebilen ilk zamanları olan Göktürkler çağında Çince, Sanskritçe ve Moğolca; Selçuklu, Karahanlı ve takiben Osmanlı döneminde Arapça ve Farsça; Tanzimat döneminde Fransızca; yirmi birinci yüzyıl Türkiye’sinde ise genellikle İngilizce, dilimiz üzerinde büyük etki yapmıştır.
Türklerin binlerce yıllık tarihsel süreçte geniş bir coğrafyaya yayılıp nice ulusla iletişim kurmuş olması, kuşkusuz ki tek taraflı bir etkilenmeye neden olmamıştır. Türkçe yabancı dilleri etkilediği kadar, o dillerden de söz varlığı ve dil bilgisi alıntıları yapmıştır. Bunlar sırasıyla Fransızca, Arapça ve Farsça diye gitmektedir.
Türk ulusunun yaşamında meydana gelen bazı değişiklikler, yeni sözcükler kullanmayı gerekli kılmıştır. Din değişiklikleri, yerleşik yaşama geçme, teknolojik gelişmeler veya ticaret gibi yaşantı değişiklikleri, Türkçenin söz varlığında bu alana ilişkin sözcük gereksinimini doğurmuştur. Bu ihtiyaç kısmen Türkçe kökenli sözcüklerden yeni türetmeler yapılarak karşılanmıştır. Fakat çoklukla o alana ilişkin hazır bulunan sözcükler Türkçenin ses yapısına uydurularak ödünçlenmiştir.
Türkçenin Yabancı Dillere Etkisi
Tarih: 8 Şubat 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 2 Yorum var.
Türkçe, Türklerin yaşadıkları coğrafyada komşu oldukları veya türlü nedenlerle karşı karşıya geldikleri uluslarla iletişim kurmalarının sonucu olarak birçok dünya diline sözcük vermiştir. Türk tarihini yazılı kaynaklarla takip edebildiğimiz dönemden beri etkileşimde bulunulan Çinliler, Moğollar, Farslar, Araplar, Rumlar, Latinler, Ruslar ve Balkan ulusları gibi birçok toplulukla Türkler, dilsel alışveriş de yapmışlardır.
Türkçenin etkilendiği ilk diller Çince, Soğdca, Sanskritçe ve Moğolcadır. Özellikle Türk – Çin ilişkileri oldukça derin olmakla beraber, bu döneme ait yazılı belgelerin yetersizliği nedeniyle karanlıktır. Türkçenin en eski izlerini de içeren Çin kaynaklarında, Çin transkripsiyonlu –Alimcan İnayet adlı Uygur Türk’ünün yaptığı çalışmaya göre 307 sözcük– (Karaağaç, 2009: 6) Türkçe sözcüklerin varlığı görülmektedir. Türklerin Çinlilerden sonra en çok Farslarla etkileşimde bulunması nedeniyle, Türkçe Çinceden sonra en etkili alışverişi Soğdca ile yaşamıştır. Türklerin, İranî toplulukların devlet yönetiminde bulunması ve Farslarla yakın komşuluk ilişkileri geliştirmeleri, Soğdcada ödünç Türkçe sözcüklerin varlığını beraberinde getirmiştir.
Hint-Avrupa dil ailesindeki Sanskritçe ve Urduca ile etkileşim, Türklerin Budizm’i kabul etmeleriyle başlamıştır. Ayrıca bazı Türk boylarının Hindistan’a göç etmeleri ve Hindistan’daki devletlerin yönetiminde Türklerin bulunması gibi nedenler de Urducaya Türkçe sözcüklerin geçmesine neden olmuştur. Türkçenin Moğolcaya söz varlığı ögelerini aktarması, Çince ve Farsçaya göre biraz daha geç dönemde olmuştur.
Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar
Tarih: 25 Temmuz 2012 | Bölüm: Yazım Kuralları | Yorumlar: 18 Yorum var.
Dil, bir milletin bel kemiğidir. Dilini kaybeden milletler, millî benliklerini de kaybedeceklerinden, bugüne kadar Türkçenin yalın hâle getirilmesi, yabancı dillerin etkisinden arındırılması ve en doğru / güzel biçimde kullanılması üzerine çokça sözler söyledik, söylemeye devam edeceğiz.
Yabancı dillerden dilimize alınan sözcükler iki yönlüdür: Bunlardan birincisi “özenti” alıntıları, diğeri ise “zorunlu” alıntılardır. Zorunlu alıntılar genellikle bilim, teknik veya teknolojik gelişmelerle alakalı olarak ortaya çıkan, bazı eşya veya kavramları karşılamak üzere dilimizde eksikliğini hissettiğimiz sözcükleri başka dillerden alarak karşılamaktır. Kuşkusuz bu alıntıları da dilin öz becerisi içerisinde yaratmak daha anlamlı ve doğrudur. Fakat özenti alıntılarına nazaran hak verilebilir, anlamlı karşılanabilir alıntılardır.
Özenti alıntılarına gelince, bunlar üzerimizde büyük baskı ve etkisini hissettiğimiz emperyalist güçlerin kendi millî değerlerini başka milletlere benimsetmek amacıyla ortaya çıkardıkları düşünce akımlarından etkilenen genellikle Türk gençlerinin veya aydın (!) gibi görünmek adına yabancı sözcük kullanma meraklısı olan entel aydınların eğilimini karşılamaktadır. Dilimizde kullanılan sözcüğü karşılayacak en az bir kelime bulunduğu hâlde, o sözcüğün yabancı kökenlisini kullanma meraklısı olan insanların dile verdiği zarar, aşikârdır.
Bir Dildeki Sözcük Sayısının Önemi
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Bir dildeki sözcük sayısı ne denli büyük olursa olsun, biz bu sözcüklerin ne kadarını bilirsek bilelim, günlük konuşmalarda kullandığımız sözcüklerin sayısının, sanıldığından çok küçük olduğu, en çok birkaç bin sözcük içinde döndüğü görülmektedir. Kullanılan öğelerin sayısında, elbette, kişinin öğrenim düzeyi, okumaya olan eğilimi ve kişisel yetenekleri etkili olur. Yalnız, şurası da bir gerçektir ki, yapılan incelemelere göre kimi ünlü yazarların bile söz dağarcıkları 5000 sözcük dolayındadır. VERLEE adlı bilgin, basit kimselerin 2000’den biraz çok, eğitim görmüşlerin ise en çok 4.000-5.000 dolayında sözcük kullanıldığını ileri sürer. Ancak hemen ekleyelim ki, sözcük sayısı, yazarların niteliklerine ve işledikleri konulara göre değişir.
Çeşitli konu ve kavramlara değinen, sözvarlığı geniş olan kimi yazarlarda bu sayının çok yükselmesi doğaldır. Elimizde, sayımlara dayanan sonuçlar olmamakla bitlikte, ünlü Türk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın sözvarlığındaki zenginliğin ilgi çekici olduğunu belirtmeliyiz. Romancının, özellikle ruhbilim ve felsefe konularına uzandığı kimi yapıtlarında, kişi ve topluma ilişkin betimlemeler yaptığı kimi yerlerde sözvarlığı olağanüstü genişlemekte, çeşitlenmektedir. Aynı durum kimi fıkra yazarlarında, öykücülerde de göze çarpar.