İpek Yolunun Önemi / Konu Özeti
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: 1 Yorum var.
Doğuda barışın hüküm sürdüğü zamanlar, Batı bir savaş alanı idi. Romalılar ile Partlar arasında uzun zamandan beri yaşanan sorunlar, birinci Roma İmparatoru Augustus’un diplomatik başarısı ile son bulmuş, iki taraf arasında bir barış süreci başlamıştır. Bu barış süreci, İpek Yolu’nun batı bölümünün daha güvenli olmasını ve Uzak Doğu ile yapılan ticaretin canlanmasını sağlamıştır. Geç Antik Çağ döneminde Doğu Roma, yani Bizans ile Sassani İmparatorluğu arasındaki ticaret Roma-Pers Savaşları nedeniyle büyük ölçüde engellenmiştir.
İpek Yolu, bir diğer yükselme dönemini, Perslerin İpek Yolu üzerindeki hâkimiyetine son veren Tang Hanedanlığı döneminde yaşamıştır. İkinci Tang İmparatoru Taizong, Orta Asya’nın büyük bir bölümünü ve Tarım Vadisini kontrolü altına almıştır. Bizans İmparatorluğu, 7. yy.da Asya’daki bazı topraklarının Müslümanlar tarafından ele geçirilmesiyle İpek Yolu ile bağlantısını ara sıra koruyabilmiş ve uzun süre Doğu’dan gelen malların ana aktarma yeri olarak işlev görmüştür. Tang döneminden sonra İpek Yolu üzerindeki ticaret trafiği azalmaya başlamıştır. Bunun nedeni, Beş Hanedanlık döneminde Tang Hanedanlığı’nda iç istikrarın korunamaması ve ticaret yollarının güvenliğinin azalmasıdır. Avrupa ile Asya arasındaki ticaret veba salgınları nedeniyle de uzun süre askıya alınmış ve gerçekleşmemiştir.
Asya ile Avrupa arasında doğrudan bağlantı kurulmasında, 13. yy.da Moğollar’ın büyük katkısı olmuştur. Moğol istilaları sık ve geniş iletişim çağının başlamasında etkili olmuştur. Bu durum, Moğollar’ın ele geçirdikleri yerlerde sistemlerini kurduktan sonra, yabancılarla iletişim kurarak yönetime devam etmeleri ile gerçekleşmiştir. Bu dönemde Moğollar’ın yabancılara olan misafirperverlikleri sayesinde ticaret yeniden artmıştır.
İpek Yolu’nun Türk Tarihindeki Yeri
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
İpek, resmî armağanlar şeklinde değil, hediye, satın alma veya vergi ödeme yollarıyla da giriyordu. Han İmparatorluğu, daha M.Ö. II. yy.da “ipek diplomasisi”ne başvurmuş, o zaman Hunların kudretli şanyü’sü Mo-de, Çin’den bu tür zengin hediyeler arasında “astarlı bir kaftan, sim kumaştan uzun bir kaftan, altından bir saç tacı, altınla kaplanmış bir kemer, kemere takılan altınla kaplanmış bir burun şeklinde boynuzlu levha”, ayrıca “10 parça işlemeli ipek mal, 30 parça çeçekli ipek kumaş ve, koyu leylak ve yeşil renkte 40 parça ipekli mal” almıştı. L.N. Gumilev, bu hediyeleri, tamamen kastî olarak, “kamufle edilmiş bir vergi türü” olarak değerlendirmiştir.
Çinlilerin, Mo-de’nin halefi Lao-shang shan-yü’ye de M.Ö.162 yılında, ülkedeki soğuk iklime karşı “merhamete gelerek” Hunlara, yıllık olarak mısır ve beyaz pirinçden başka simli kumaş ve ipek gönderme sözü vermeleri de aynı şekildedir. Hun liderlerinin (ve genel olarak da Hun asılzadelerinin) bu şekilde “hediyelere boğulmaları”ndan Çin yıllıkları o zamandan beri defaatle bahsediyor.
Mesela, M.Ö. 90 yılında bir çin ordusunun yenilgiye uğratılmasından sonra şanyü Hu-lu-ku, Han İmparatoru’ndan, evlenmek üzere Çinli bir prenses ve “10 daney iyi cins şarap, 50 hu pirinç”den başka bir de “10.000 parça muhtelif ipekli mal” talep etmişti. Gumilev’in yazdığına göre, bundan sonra sınırda tahribat olmayacaktı. M.S. 1 yılında ise, Han sarayında bulunan Shan-yü Wuchu-lu, imparatordan “370 elbise, desenlerle süslenmiş 30.000 parça ipekli mal, işlenmiş gerek basit ve gerekse düz ipekli mal, 30.000 giney ipekli pamuk” almıştı.
Günümüzde İpek Yolunun Durumu
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
“Büyük İpek Yolu” tabiri, daha önce kaydedildiği gibi, ilim âlemine ilk defa 1877 yılında F. Richthofen tarafından sokulmuştur. O zamandan beri onun anısı daima muhafaza edildi. Bilhassa, XX. yy.ın 80’li yıllarında, kanlı savaşlar ve yangınlardan başka Dünya Gezegeni takvimimizin 2000 yılının ve Gezegen’in sakinleri, sulh münasebetleri, dünya ticareti, insanların, elde edilen başarıların, kültürel ve manevî değerlerin barış içerisinde değiş-tokuşunu da farketmiş olmasının aktüel olarak hatırlandığı bir zamanda Büyük İpek Yolu’na ilgi bilhassa arttı.
Orta Asya sanatının meşhur araştırıcısı G.A. Pugaçenkova’nın haklı olarak ifade ettiği gibi: “Dünya, düşmanlık ve savaşın tahripkâr güçlerine karşı koymak için muhtelif ülkelerin ve milletlerin, siyasî sistemlerin ve ideolojilerin barış içerisinde inkişafı yolunda bütün insanlığı ilgilendiren bir entegrasyonun gerekli olduğuna kanaat getirdi.”
Büyük İpek Yolu’na sinema ve televizyon gösterileri, sergiler, kitaplar, ilmî konferanslar tahsis edilmeğe başlandı. UNESCO’nun 1988 yılındaki kararıyla, 9 yıllık bir “Büyük İpek Yolu-Milletlerin Dialog Yolu” adıyla bir program ortaya atıldı; bu program çerçevesinde 1989-1991 yıllarında İpek Yolu’nun deniz ve kara güzergâhı boyunca bilhassa, milletlerarası geziler düzenlendi.
İpek Yolunun Tarihi / Konu Özeti
Tarih: 29 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: 2 Yorum var.
Orta Asya bölgeleri ile her zaman bağlantılar var olmuştur. Örneğin; Çin ile Avrupa arasında en eski zamanlardan beri, en az Tunç Devrinden beri bağlantılar vardı. İlk zamanlarda maden elde etme ve işleme konusunda bilgi alışverişine ve ticari malların değişimine dayanmış olan bu bağlantılar, diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve iki kültürün birbirini tanımasını da sağlamıştır.
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında kısa ve özlü bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların daha geniş ve ayrıntılarıyla ele alındığı yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Ancak, arabulucular yolu ile gerçekleştirilmiş olan bu bağlantılar bir süreklilik göstermemiş, uzun süreli kopukluklar yaşanmış, ticaret ve bilgi alışverişinin uzun bir süre gerçekleşmediği dönemler de olmuştur.
Çin’in batıya doğru genişlemesi, İpek Yolu’nun doğu sınırının tamamen açılmasında önemli bir etken olmuştur. İmparator Vudi (M.Ö. 142–87) döneminde Han İmparatorluğu sınırlarını nerdeyse iki katı kadar genişletmiştir. Sınır tehditlerine karşı düşman bölgelerini istila ederek karşılık veren İmparator Vudi, ordularını kuzeye, güneye ve batıya göndererek birçok devleti boyunduruk altına almış, Hiung-nu zaferi ile de Orta Asya’nın tüm kontrolünü ele geçirmiştir.