Hayali Bey
Tarih: 9 Ocak 2012 | Bölüm: H | Yorumlar: Yorum yok.
Asıl adı Mehmed, lakabı “Bekâr Memi”dir. Selanik vilâyetinin 40 kilometre kuzeydoğusundaki Yenice gölünün doğu sahilinde bulunan Yenice’de doğmuştur. Edirne’de metfun bulunduğu Vize Çelebi Mescidi’nin dedeleri tarafından inşa edildiğine bakılırsa köklü bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Âşık Çelebi onun çocukluğunda Gülistan ve Bostan gibi eserler okuduğunu belirtir.
Gençliğinde oraya gelen Baba Ali Mest-i Acemî adlı bir Kalenderi şeyhinin cezbesine kapılarak bu tarikata intisap etmiş ve onlarla birlikte seyahate başlamıştır. Bu şeyhin ona verdiği tasavvuf bilgilerinin yanı sıra Hayâlî’yi şiirde ilerlemesi için teşvik ettiği ve şairin henüz on dört yaşlarındayken ustaca şiirler yazmaya başladığı bilinmektedir. Bu topluluğun İstanbul’a gelişlerinden birinde o sırada İstanbul kadısı bulunan Sarı Gürz Nûreddîn Efendi onu fark ederek böylesine eli yüzü düzgün bir gencin Kalenderîler arasında dolaşmasının uygun olmayacağı gerekçesiyle onu alarak devrin emniyet müdürü diyebileceğimiz Şehir Muhtesi-bi Uzun Ali’ye teslim etmiştir.
Nûreddîn Efendi 1519-1522 yıllarında ikinci olarak İstanbul kadılığında bulunduğundan şairin Kalenderlerden bu yıllarda ayrıldığı tahmin edilebilir. Nitekim kendisine ulufe bağlanması üzerine mensubu bulunduğu tarikatın alâmeti olan “tavk” ve “kullâb” denen kol ve ayaklardaki halkalarla beldeki zincir kemeri çıkartmasına tarih olmak üzere Kandî’nin söylediği “Ey Hayalî geçmez oldı halka” (926/1520) tarihi bu yılları göstermektedir. Bu mısrayı duyunca Hayâlî’nin, esas mesleği şekercilik olan Kandî’nin dükkânını taşa tuttuğu rivayet edilir.Şiirlerinden birinde geçen bir ifadeden onun bu devrede Sultan Bayezid Vakıflarından birini mesken ettiği anlaşılıyor.