Dağları Eriterek Ergenekon’dan Çıkış
Tarih: 18 Şubat 2013 | Bölüm: Efsane | Yorumlar: Yorum yok.
Bu dağların arasında sıkışarak çoğalmağa başlayan halklar, artık bu dağ ve ormanlıklar içinde yaşayamaz hale gelmişlerdi. Çünkü buralar, onlara çok dar geliyordu. Yaşamak da, artık çok güçleşmişti. Dağlar arasındaki tek geçitten geçmek de yine çok zor idi. Hepsi bir araya gelip, bu dar geçitten nasıl geçeceklerini düşündüler ve kurtuluş için bir yol aradılar.
Hemen bu geçitte bir demir madeni vardı. Bu madeni işletir ve onları eriterek, daima demir çıkarırlardı. Başka bir yol bulamayınca, bu demir kapıyı eritip, oradan çıkmağa karar verdiler. Hepsi bir araya gelip, ormandan odunlar topladılar ve eşeklerle, yük yük kömürler getirdiler. Ayrıca da körükler yaptılar.
Bu körükleri yapmak için de, yetmiş baş at ve öküz kestiler. Bunların derilerini soyup sepilediler. Topladıkları dağ gibi odun ve kömürleri geçidin önüne yığdılar. Körükleri öyle dizdiler ki, ateş yanıp da körükler üflenmeğe başlayınca, dağ hemen eriyip, delinecekti. En sonunda, ateşler yandı, körükler işledi ve geçit de eriyip parçalandı.
Moğolların Ergenekon Efsanesini Uyarlaması
Tarih: 13 Şubat 2013 | Bölüm: Efsane, Ergenekon | Yorumlar: Yorum yok.
Söylediklerine göre bu körükleri, en soylu ve baş boy olan Kıyan boyuna bağlı olan kişiler üflemişlerdi. Körüklerin başında onlar vardı. Bununla beraber, Negüs ve Uriyangkat boylarının da, körüklerin işletilmesi işinde onlara yardım ettikleri söylenir. Başka boylar da, Ergenekon’da körük çektiklerini iddia ederler ama; onların bu iddialarına kimse değer vermez. Bilhassa adı geçen bu boylar, onların bu sözlerini yalanlarlar.
Ergenekon’da yaşarlarken, Negüs ve Kıyan boylarından ayrılma yolu ile bazı başka boylar da meydana gelmişti. Mesela bunlardan birisi Kongkrat boyu idi. îleride bu boy hakkında çok geniş bilgi verilecektir. Yine söylediklerine göre bu boy, herkesten önce ileri fırlamış ve kimseye sormadan, danışmadan, öbür boyların ocaklarını, ateşlerini de çiğneyerek dışarı çıkmış imiş. Böyle hiç kimseye sormadan, pervasızca herkesin ocağını çiğneyerek çıkan bu boyun Tanrı da cezasmı vermiş ve onların ayakları ile bacakları, bir hastalıktan dolayı ağrır olmuş.
Herkes, Kongkratların ayak ağrılarının bundan ileri geldiğini söyler ve buna böyle inanırlar. Şimdi, Ergenekon adlı bu yerde, bir Moğol kabilesi oturmaktadır. Kurasını görenler, o yerin o kadar sarp bir yer olmadığını söylerler, öyle anlaşılıyor ki, “geçidi parçalayıp, açtık” demelerinden maksat “kendimize yeni bir yol ve çığır açtık” demek sureti ile, kendi kendilerine göre bir fikir savunuyorlardı.
Türk Mitolojisinde “Demir Dağ” Motifi
Tarih: 1 Şubat 2013 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: 1 Yorum var.
Göktürk’lerin dişi kurtlu menşe efsanesinde, Demir-dağdan pek söz açılmaz. Fakat tam mânâsı ile, Ergenekon efsanesinin daha güzel bir prototipidir.
Güney Sibirya ve Altay’daki Türk mitolojisinde Demir-dağlara çok rastlanır. Meselâ çocuklar kutsal bir taya biniyorlar. Tay çocukları aldığı gibi Demir-dağa götürüyor. Tann, Ak-Han’ın çocuklarına fenalık gelmesin diye atın ayaklarını kılıç yapıyor. Bu sırada, Kalay-Han’ın, “40 boynuzlu boğa” sına rastlıyorlar ve boğayı öldürüp, geri dönüyorlar.
Bazılarına göre bu demir dağ, Ak-Deniz’in ötesinde bulunuyordu 2. Bazı masallar ise dağdan bahsetmeyip, yalnızca “Çelik-bozkır” dan söz açarlar. Onlara göre, Çclik-Bozkırı da büyük bir denizin ötesinde imiş. Bazı masallarda ise, Demir-dağ’daki halkları yenmek için ordu gönderilir. Meselâ bunlardan birisi çok enteresan bir masaldır:
“Vaktiyle bir ülkede büyük bir Han varmış. Tanrı bu Han’a, büyük denizi geçerek, Demir-dağ’daki insanlarla harbelmesini emretmiş. Han da. Tanrının bu emrini yerine getirmek için asker göndermiş. Askerler binbir güçlükle denizi geçip, Demir-dağ’a varmışlar ve onlara savaş için geldiklerini söylemişler. Fakat onlar hiç oralı bile olmamışlar ve “savaş nedir?” diye de sormuşlar.
Kız Kalesi Efsanesi / Saim Sakaoğlu
Tarih: 27 Nisan 2012 | Bölüm: Yazım Kuralları | Yorumlar: 60 Yorum var.
Kız Kalesi efsanesi, Mersin‘deki Kızkalesi’nde yaşanmış veya ortaya çıkmış olmakla birlikte, farklı anlatılışları bulunan bir efsanedir. Kız Kalesi efsanesinin farklı anlatıma sahip şekline “buradan” ulaşabilirsiniz. Ayrıca Kız Kulesi efsanesine de “buradan” ulaşabilirsiniz.
Yurdumuzda pek çok Kız Kalesi vardır. Bunların hepsinin, hemen hemen birbirini hatırlatan hikâyeleri halk arasında nesilden nesile anlatılagelmektedir. Bunlardan biri de Silifke sahillerinde, kıyıdan birkaç yüz metre uzaktadır. Uzaktan bakıldığı zaman deniz içindeki heybetli duruşu ile dikkatleri üzerine çeken bu Kale’nin şöyle bir hikâyesi anlatılır.
Vaktiyle bugünkü İçel ilimizin bulunduğu bölgede hâkim olan bir Bey varmış. Bu Bey’in bir kızı olur. Baba da devrin âdetine uyarak kızını bir kâhine götürür ve onun geleceği hakkında bilgi edinmek ister. Kâhin, kızın on dokuz yaşına girince bir yılan tarafından sokulmak suretiyle öleceğini söyler. Buna çok üzülen baba derin derin düşünmeye başlar. Ne yapsa da kızını bu kötü gelecekten kurtarsa diye. özlü sözler
Bey’in aklına güzel bir fikir gelir. Denizin ortasına bir kale yaptıracaktır. Kızını da oraya yerleştirecektir. Yılan sudan geçemeyeceğine göre de kızı kurtulacaktır. Hemen bu fikrin gerçekleşmesi için planlar hazırlar ve bugünkü Kız Kalesi’nin bulunduğu yerde binanın yapılmasına başlanır. Aradan günler, aylar, yıllar geçer; sonunda Bey’in istediği kale ortaya çıkar. Artık kızını daima orada oturmakta, karşı tarafa hiç geçirtmemektedir.