Beş Hececiler
Tarih: 20 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
1917’den sonra genç şairler, şiirlerinde Türkçe ve hece ölçüsünün en güzel örneklerini vermişlerdir. Bir kaç yılı kapsayan çok kısa süre içinde ulaşılan bu başarıda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da şiir yazmayı sürdüren ve Beş Hececiler ya da Hecenin Beş Şairi olarak adlandırılan şairlerin etkisi büyüktür. Bir topluluk oluşturmayan, aynı özellikleri taşıdıkları için bu adla adlandırılan şairler “Halit Fahri (Ozansoy) (1891-1971), Enis Behiç (Koryürek) (1892-1949), Orhan Seyfi (Orhon) (1890-1972), Yusuf Ziya (Ortaç) (1895-1967) ve Faruk Nafiz (Çamlıbel) (1898-1973)“dir.
Balkan Savaşı’ndan başlayarak Birinci Dünya Savaşı yılları Türkçe ve hece ölçüsüyle şiir yazma eğilimini güçlendirmiş, Beş Hececi şairlerin kimileri ulusal duyguları kamçılayan şiirler yazarken kimileri de Anadolu’ya yönelmişlerdir. Bu yönelmede genel olarak Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında başlayan Anadolu edebiyatının etkisinden söz edilebilir. Bu şairler arasında değişik yanlarıyla dikkati çekenler Faruk Nafiz ve Enis Behiç’tir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında adını duyuran Faruk Nafiz aruzdan heceye kolayca geçen şairlendendir. 1915’te yayımlanan ilk şiir kitabı Şarkın Sultanları’nda toplanan şiirleri aruz ölçüsüyle yazılmış olmakla birlikte bir yıl sonra yayımladığı Dinle Neyden’deki bütün şiirleri hece ölçüsüyledir. İki ölçüyü de başarılı olarak kullanan şairin hece ölçüsüne bağlılığı sürekli olmamış, şiirde müziğe önem verişi onu zaman zaman aruz ölçüsüne döndürmüştür. Lirizmin ağır bastığı şiirlerinde aşkla birlikte değişik temalar işlemiş Anadolu’ya olan sevgisini dile getirmiştir. Konuşulan Türkçenin bütün özelliklerinin egemen olduğu şiirlerinde seçtiği temaya uygun bir söyleyiş göze çarpar. Han Duvarları adlı şiiri Anadolu’yu en güzel yansıtan şiirlerden biridir.
Son Dönem Türk Şiiri
Tarih: 20 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
1960’tan sonra İkinci Yeni dışında dikkati çekenler arasında Türkçeye yeni ifade imkânları sağlayanlar bulunmaktadır. Can Yücel (1926-1999), Kıbrıslı Osman Türkay (1927-2001), Talât Sait Halman (d. 1931) –aruzla rubaî denemeleri vardır-, Turan Oflazoğlu (d. 1932), Ahmet Necdet (Sözer) (d. 1933), Özdemir İnce (d. 1936), Hilmi Yavuz (d. 1936), Hüsrev H. Hatemi (d. 1939), Yüksel Pazarkaya (d. 1940) -Almanya’da bulunan yazar hem Türkçe hem Almanca şiir yazmakta ve çeviriler yapmaktadır-, Ataol Behramoğlu (d. 1942), Refik Durbaş (d. 1944), İsmet Özel (d. 1944) kendi yollarında devam etmekte olan şairlerdir.
Kıbrıs’ın sesini hamasî tonda duyurmuş olan Özker Yaşın’dan (d. 1932) farklı olarak Osman Türkay bütün zamanları ve mekânları uzayın sonsuzluğunda yakalamak ister. Şiirdeki sonsuz dağılıp birleşmeler, bol sıfatlı imajist üslûp, şiirinin özelliklerindendir. Sonsuzluk içinde çok somut sahneler, okuyucuyu zapteder. Gülten Akın (d. 1933) Halk edebiyatı geleneğinden başarıyla yararlanmış, eserlerinde kadının savunmasına da ağırlık vermiştir. İlk şiirlerinde kendi duyguları ve duygulanmalarına ağırlık verirken sonraları toplumsal konulara yönelmiştir.
1970’lerden sonra şiirimiz, adlarını daha önce andıklarımıza eklenen çok daha gençlerle (1950 doğumlular) birlikte, bu çizgilerde devam etmektedir Çok açık seçik ifadeden sonra, kapalılık arzusu, hattâ kelimeleri redde kadar giden yeni bir letrizm, anlaşılmazı çözmekten usanınca, vuzuh merakı şiirimizde sırasıyla birbirini takip etmektedir. Günümüz şiirinde geniş bir kitlenin, adı etrafında heyecanla birleştiği bir şair adı zikredemeyeceğim. 1920’lerin memleket şiirleri anlayışını günümüzde de devam ettirenlerin yanında, didaktik, ihtilâlci, dinî, bütünüyle anlamsız veya son derece kaba ve müstehcen yazıları şiir olarak sunanlar bir arada görünmektedir. Bunların dar okuyucu zümreleri vardır.
Maviciler
Tarih: 19 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
Garip hareketine ilk karşı çıkanlardan biri de Attilâ İlhan’dır (d. 1925). Mavi dergisinde “Sosyal Realizmin Münasebetleri yahut Başlangıç” adlı yazısında (sayı 21, 1 Temmuz 1954) Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet’i “bobstiller” diye nitelemiştir. Aynı derginin yazarlarından Ahmet Oktay (d. 1933) “Orhan Veli’nin Yeri” (sayı 26, Ocak 1955) adlı yazısında “Orhan Veli eksik bir öncü ve eksik bir şairdi” hükmüyle, Garip akımının sığlığını anlatmıştı. Daha sonraları Mavi dergisindeki bu yazılardan hareketle bir “Mavi Akımı” oluşturulmak istenmiş; Birinci Yeni hareketine karşı çıktıkları için İkinci Yeni’nin öncüleri olarak değerlendirilmişlerse de Attilâ İlhan, İkinci Yeni’yi “yozlukla” itham ederek karşı çıkmıştır.
Attilâ İlhan, Türk şiirinin “Batılı ve Türk olabilen esthétique bir bileşime varabilme sorunu” içinde olduğunu, ancak önce Garip sonra İkinci Yeni hareketinin şiirimizi “yozlaşmaya” götürdüğüne inanır. İmlâ kurallarını bütünüyle reddetmiş veya kendisine has bir imlâ tarzı geliştirmiş olan Attilâ İlhan (Büyük harf kullanmaz ama özel isimleri ek almaları hâlinde (‘) ile ayırır.) dil konusunda çok keyfidir. Günlük dilden kaybolan çok eski kelimeleri, Fransızca veya Almanca kelimelerle beraber kullanır.
Bunlar, hem yazarın dikkati çekme çabasını, orijinal olma merakını yansıtır, hem de karmakarışık bir dünyada yaşadığımızı okuyucuya hissettirme amacına bağlıdır. Sinema tekniğini kullanan Attilâ İlhan âdeta kamerasını kalabalıklar üzerinde gezdirir, zaman zaman belirli noktalarda uzunca durur. Renkli, ıslak, ürperiş ve korku dolu bu şiirlerde bazen büyük bir ferahlık bazen de melankoli gizlidir.
Hisarcılar
Tarih: 19 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
1950’den itibaren Hisar dergisi fasılalarla 1950-1957 ve 1964-1980 arasında çıkmıştır. Derginin kurucuları ve idarecileri arasında bulunan Mehmet Çınarlı (1925-1999), Gültekin Samanoğlu (d. 1917), İlhan Geçer (d. 1917) ve Nevzat Yalçın (d. 1916) dergide memleket edebiyatının bir devamı olarak belirli kavramları savunan; yozlaşmaya karşı mücadeleci tavırlarıyla dikkati çekmektedirler. Dergi pek çok yazarı etrafında toplamıştır. Bu yazar ve şairlerin çoğu ortak görüşlere sahip olmakla birlikte bir kısmı onlardan ayrılır.
Batı’nın taklidiyle yetinilmesine karşı çıkan; sanatın zarurî şartı olan değişmeyi reddetmemekle birlikte, bu değişmenin geleneklerin reddi anlamında olmasını istemeyen, belirli bir siyasî görüş veya ideolojinin aracı, propagandası olan sanatı reddeden, dil konusundaki aşırılıklara karşı, günlük dilin kullanılmasını savunan bu yazarlar, ortak bir görüş etrafında birleşmişler ve “Öztürkçe” akımına karşı çıkmışlardır. Onlar “öztürkçe” akımının, dilde ifade gücünü azalttığını savunmuşlardı. Bu dergide yazan şairlerin hepsi gelenekle bağlarını sürdürmekten yanadırlar. Vezin ve şekil konularında da gelenekten yararlanırlar. Dergi eski şairlere de yenilerle birlikte sayfalarını açmıştır.
Hisar şairlerinden özellikle Munis Faik Ozansoy, Salâhattin Batu, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, İlhan Geçer, Gültekin Samanoğlu, Nevzat Yalçın, Bekir Sıtkı Erdoğan, Feyzi Halıcı, Yavuz Bülent Bakiler isim yapmıştır. Mustafa Necati Karaer’in halk edebiyatı kaynaklarını başarı ile kullanışı ve yeni arayışları dikkati çeker. Millî konulardaki tavizsiz tutumu ve gür sesiyle hamasî havayı devam ettiren Yavuz Bülent Bakiler (d. 1936) Türkiye dışındaki Türkleri de içine alan geniş bir dünyayı kucaklamak ister.