Hoca Mesud
Tarih: 8 Ağustos 2012 | Bölüm: H | Yorumlar: Yorum yok.
Bu asrın önemli şairlerinden olan Mes’ûd b. Ahmed’in hayatı hakkında fazla bilgimiz yoktur. İsminin Mes’ûd olduğunu Ferheng-nâme-i Sa’dî isimli mesnevisinin “Sebeb-i tercüme sahten ve ta’yîn-i târih” bölümünde zikreden şair, babasının adının Ahmed olduğunu yine bizzat kendisi Süheyl ü Nev-bahâr’mda belirtmektedir. Mes’ûd bin Ahmed’in öğrencilerinden olan Şeyhoğlu, Kenzü’l-küberâ ve Mehekkü’l-ulemâ isimli eserinde onun şiirlerinden alıntı yaparken “Hoca Mes’ûd buyurur”, “Hoca Mes’ûd buyurdı” ve “üstâd Hoca Mes’ûd buyurur” şekillerinde ondan bahseder.
Kâbûs-nâme çevirisinde ise “Hoca Mes’ûd buyurur”, “emlahe’ş-şu’arâ Hoca Mes’ûd buyurur” ve “efsahe’ş-şu’arâ Hoca Mes’ûd buyurur” biçiminde zikredilir. Şeyhoğlu’nun her iki eserinde üstadı Mes’ûd bin Ahmed’e özel bir değer vererek ondan “Hoca” diye bahsetmesi onun ulema sınıfına mensup olduğunu gösterir. Kenzü’l-küberâ’da ise “üstad” diye söz etmesi bu görüşü desteklemektedir. Hoca Mes’ûd’un nereli olduğu, yahut nerede yaşadığı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüş olup, onun Germiyan Beyliği sınırları içerisinde yaşadığı veya doğduğu düşüncesi rağbet görmüştür.
Hoca Mes’ûd‘un eserlerinde vezin ve kafiye kusurları bulunmakla birlikte klâsik nazım tekniğini iyi bilen, klâsik edebiyatın estetik anlayışı içerisinde şiirler yazabilen bir şair olduğu görülmektedir. O tercümenin yaratıcı bir sanat yeteneği gerektirdiği sırrını kavrayan bir sanatkârdır. Türkçeye tercümeler yaparken sadece sözcük ve kavramlar aktarmamış, kendi yaratıcı gücünden birçok ilavede bulunmuştur.
Nefi’nin Hayatı / 2. Sayfa
Tarih: 6 Ağustos 2012 | Bölüm: Kim Kimdir? | Yorumlar: Yorum yok.
Nef’î’yi Nef’î yapan en önemli özellik, şiirlerinde ahengi yani müzikaliteyi başarılı bir şekilde kullanmasıdır. O, şiirlerinde özellikle de kasidelerinin nesib-teşbib bölümlerinde çizmiş olduğu manzarayı kendine mahsus bir ses tonu, muhteşem bir ahenk ve şiirin muhtevasına uygun bir musikîyle okuyucuya yansıtmasını başarmıştır.
Bunda o manzaraya ve âhenge uygun kelime seçimindeki titizliği de etkili olmuştur. Nitekim savaş manzarasının çizildiği bir şiirinde, ahengin yardımıyla ondaki kılıç şakırtılarını, Allah Allah nidalarını ve uzaktan duyulan kös seslerini hissetmek mümkündür. Bu özelliğinden dolayı Nef’î özellikle edebiyatımızda kaside şairi olarak şöhret bulmuştur. Nitekim Nedîm, Nef’î’nin bu alandaki başarısını şu şekilde dile getirmiştir:
Nef’î vâdî-i kasâidde suhan-perdâzdır Olamaz amma gazelde Bakî vü Yahya gibi
Ayrıca kasideyi fahriye ile başlatarak onda bir yenilik meydana getirmiştir. Çoğu tasavvufî imajlarla yüklü gazelleri kasidelerine göre daha sade bir üslûpla kaleme alınmıştır. Kaynaklar onu esmer tenli, mağrur edalı, Mevlevî tarikatına mensup biri olarak gösterir ve çok zengin bir kadınla evli olduğunu naklederler. Türkçe ve Farsça olmak üzere iki divanı bulunan şairin, bir de Sihâm-i Kaza adlı hiciv mecmuası vardır. Türkçe Dîvân, bizzat Nef’î tarafından tertip edilmiştir.
Nefi’nin Hayatı
Tarih: 6 Ağustos 2012 | Bölüm: N | Yorumlar: Yorum yok.
Asıl adı Ömer olup, doğum yeri Erzurum Pasinler’in Hasankale’sidir. Babası Mehmed Beğ, dedesi ise Mirza Ali Paşa olarak kabul edilir. İlk mahlası zarara mensup’ anlamında “Darrî” iken, genç yaşlarında Gelibolulu Âlî’nin tavsiyesi ile ‘fayda ve menfaate mensup anlamında Nefi’ye çevirmiştir. Nef’î henüz İstanbul’a gelmeden, babası onu küçük yaşlarda bırakıp Kırım Hanı’nın yanına gitmiş ve hana nedim olmuştur. Bu yüzden Sihâm-i Kaza adlı meşhur esenne babasını hicveden bir şiirle başlamıştır.
Babasının nedim ve musahip olacak ‘dar hoş sohbetli ve nüktedan oluşu, şairdeki zekâ ve kabiliyetin aileden gelme ihtimalini güçlendirmektedir. Onun önce aile çevresinden iyi bir temele sahip ‘olunduğu ve ardından da güçlü bir medrese eğitimi aldığını öne sürmek yanlış olmasa gerektir. Muhtemelen Sultan I. Ahmed’in tahta çıktığı yıllarda ve bir vasıta ile İstanbul’a gelen şair, kabiliyeti ile kısa zamanda kendini tanıtarak, devrini idrak ettiği I. Ahmed, II. Mustafa, II. Osman ve IV. Murad gibi dört hükümdara ve devlet ileri gelenlerinden bir çoğuna birbirinden güzel kasideler sunmuştur.
Bir zaman Sultan I. Ahmed’in maiyetinde, bir aralık da Muradiv mütevellisi olarak Edirne’de bulunan şairin kendi ifadesinden, üç kere Gürci Mehmed Paşa tarafından azledildiği anlaşılmakla birlikte, bu vazifelerin nele olduğu bilinmemektedir. Riyâzî onun Dîvân-ı Hümâyûn’da maadin mukataacıs olduğunu bildirir. Sultan IV. Murad devrinde de bir aralık cizye muhasebeciliğin de bulunmuştur. Şairin şöhretinin zirvesine eriştiği devresi, Sultan IV. Murad’m saltanat yıllarına denk gelir. Katı, çabuk öfkelenen ve biraz da ihtişama düşkün bir mizaca sahip bu padişah, sert ve taşkın karaktere sahip Nef’î’nin övgü ve yergilerinden hoşlanıp şairi takdir etmiş, onu meclislerinde bulundurmuştur. Hatta şairi öven şu beyitlerin ona ait olduğu öne sürülür: