Anı (Hatıra)
Tarih: 1 Ekim 2011 | Bölüm: Anı (Hatıra) | Yorumlar: 3 Yorum var.
Anı (Hatıra) Nedir? – Tanımı ve Özellikleri
Tarih: 1 Ekim 2011 | Bölüm: Anı (Hatıra) | Yorumlar: 8 Yorum var.
Anı, Arapçada “hatıra” sözcüğünün karşılığıdır. Terim anlamı olarak “bir kimsenin başından geçen ya da kendi döneminde ortaya çıkan olay ve olguları gözlemlerine, bilgilerine dayanarak anlattığı yazı türüdür“. Anıyı, “kişinin özel ya da toplumsal yaşamı için yazdığı yazılar” olarak değerlendirmek de mümkündür. Anılar, yaşanan olayların insan belleğinde bıraktığı izlerdir. Anı yazan, yaşanmakta olanı değil, yaşanmışı yansıtmaya çalışır.
Anıda önemli olan, görülen ve bilinenlerin bütün çıplaklığı ile anlatılmasıdır. Ancak çoğu yazar buna uymaz. Bazı yazarlar kendileri ile ilgili gerçekleri örtmeyi yeğler ama başkaları ile ilgili gerçekleri açıklığıyla dile getirirler; bazıları görüp işitmediği şeyleri de anılarına katar, kimileri ise Tolstoy gibi, anılarını romanlaştırmayı tercih eder. Anı kitaplarında, yazarların dünyaya bakış açılan ve olayları hangi pencereden gördükleri kolayca anlaşılır.
Anı yazarları, gerçeğe bağlı kalabilmek için zaman zaman mektuplardan, günlüklerden, dergi ve gazetelerden, görgü tanıklarından yararlanabilirler. Anılar iki şekilde yazılabilir: Bazı anı yazarları, anılarını bir sıraya göre yazmayı tercih ederler. Bazıları ise akıllarına estiği gibi yazar. Gerçeğe uygunluk ve içtenlik, anı yazarının dikkat etmesi gereken özelliklerdir.
Anı (Hatıra) Türünün Özellikleri
Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri
Tarih: 1 Ekim 2011 | Bölüm: Anı (Hatıra) | Yorumlar: Yorum yok.
Bilim, sanat, politika alanında ün yapmış kişilerin başlarından geçen önemli olayları yahut yaşadıkları dönemin önemli olduğunu düşündükleri özelliklerini gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları edebi türdür. Anı’nın eski karşılığı ‘hatıra’dır. Edebî bir tür olarak anı, bir kişinin aklının erdiği dönemden itibaren görüp yaşadığı, kendisi ve toplum için önemli gördüğü olayları ve durumları belli bir sistem içinde yazıya döktüğü, genellikle, otobiyografik metinlerdir.
Otobiyografi, kişinin yalnızca kendisiyle ilgili bilgileri verirken anı, hem bireysel hem de sosyal anlamda bilgi içerir. Günlük tutan yazar, sıcağı sıcağına o günün olay, yaşantı ve düşüncelerini aktarırken; anı yazarı, tarih olmuş eski zamanların olaylarını belleğe ya da belgelere dayalı olarak ortaya koyar. Bu bakımdan anı metinleri yalnızca hatırlanabilen, unutulmayan, kaydedilebilen olayları içerdiği için tarihi aynen aksettirmekten uzaktır, büsbütün objektif olması beklenemez. Toplumların sosyal hayatlarında anı aktarmak önemli bir gelenektir. Özellikle yaşlı insanlar kendilerinden daha genç kimselere daha önce görüp geçirdiklerini, yaşadıkları ilginç olayları anlatırlar.
Anılarda insan hayatının tamamının eksiksiz olarak yazılması şart değildir. Zaman süreci olarak hayatın tamamını içine alabileceği gibi bir bölümünü bir zaman dilimini yahut bir olayın geçtiği zaman sürecini içine alabilir.
Anıya konu olan olaylar ve kişiler gerçek olduğu için yazar bunları değiştiremez.Ancak anıyı sıkıcı bir anlatımdan yüzde yüz objektiflikten ve belgesel bir kimlikten kurtarmak için araya yeri geldikçe izlenime dayalı yorumlar da katmak gerekir.Bunu yaparken yapmacığa kaçmadan geçmişe ait hatırlananlar kişisellik niteliğini korumak şartıyla olabildiğince yansız ve içten anlatılmalıdır. Bütün bu özelliğiyle anı türü eleştiriden biyografiye, romandan şiire kadar pek çok türe kaynaklık eder.
Batı Edebiyatında Anı (Hatıra) Türü
Tarih: 1 Ekim 2011 | Bölüm: Anı (Hatıra) | Yorumlar: 1 Yorum var.
Edebiyat türü olarak anının başlangıcı ilk çağlara kadar dayanır. Birçok araştırmacı, ilk yazan olarak Kseneohon’u kabul eder. Milattan önce II. yüzyılda Romalıların da anı türünde eser yazdıkları görülmüştür. Buyurgan Silla’nın anıları bunlardan biridir. 13. ve 14.yüzyılda bazı tarih olaylarını saptayan kitaplar da anı türünde kabul edilmişlerdir. Bu tür kitaplarda genellikle savaşlardan söz edilir. Anı, Ortaçağ ve Rönesans boyunca Avrupa’da gittikçe gelişen bir tür haline gelir. Söz konusu dönemlerde Avrupa’da yazılan anı kitaplarında, ya savaşlardan ya da saray hayatından söz edildiği görülmektedir.
17. yüzyılda sayısı artan anıların roman biçiminde yazılmaya başlandığı göze çarpar, Antoine Hamilton’un (1646-1720) Gramont Kontu’nun Anıları, Daniel Defoe’nun (1660-1731) Bir Atlının Anıları, Fluabert’in (1821-1880) Bir Delinin Anıları, Dostoyevski’nin (1822-1881) Yer Altında Yazılan Anılarroman biçimindeki anılara örnek olarak verilebilir.
18. yüzyıldan itibaren ise anıların öz yaşam öyküsü niteliğinde olduğu dikkat çeker. Rousseau’nun İtiraflar adlı kitabı. Öz yaşam öyküsü özelliği gösteren anı türüne bir örnektir. Goldoni’nin İyiliksever Somurtkan adlı eseri de aynı özelliktedir. Aynı yüzyılda, keyifle okunan anı kitapları da yazılır. Voltaire’nin Edward Gibbon’un anıları da bu türdendir. Goethe’nin Şiir ve Gerçek adında yayınlanan anı kitabı da anı türünde yazılmış Önemli bir eserdir.