Konu ve Ana Fikir Nedir?
Tarih: 19 Aralık 2015 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 62 Yorum var.
Bir metnin konusu ile ana fikri her ne kadar ilk bakışta farklı değilmiş gibi görünse de, aslında farklı kavramları ifade etmektedir. Genellikle metinlerin ana fikri veya konusu sorulduğunda, metinde neye dikkat edeceğimizi karıştırır ve bazen yanlış seçenekleri işaretleyebiliriz. Öncelikle konu ve ana fikir kavramlarını tanımlayarak işe başlayalım:
Konu, “Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu, süje; Üzerinde konuşulan şey, bahis” olarak tanımlanmaktadır. Metinlerde ise konu, yazıda en çok üzerinde durulan olay, durum veya kavramlara denilmektedir. Metni okuduktan sonra, “Bu metinde ne anlatılıyor, yazar neyden söz ediyor?” sorusunu sorduğumuzda, cevap metnin konusunu vermektedir.
Ana fikir ise, “Bir yazının temeli olan asıl düşünce, ana düşünce” olarak tanımlanmaktadır. Ana fikir ile ana düşünce aynı şeyi ifade etmektedir. Metinlerde ise ana fikir, yazarın bu yazıyı yazma amacı ve okuyucuya vermek istediği mesajı ifade etmektedir. Yazıyı okuduktan sonra, “Yazar bu metni ne amaçla yazmıştır, okuyucuya hangi mesajı vermeye çalışmaktadır?” sorularına verilen cevap, bize metnin ana fikrini (ana düşüncesini) vermektedir.
Yeni Lisan Makalesinin Ana Fikri
Tarih: 17 Temmuz 2012 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Yeni lisanın programına şimdiye kadar ithal edebildiğimiz esaslar bunlardan ibarettir. Bu esaslar indî olarak ileri sürülmüyor. Lisan ilmi üç dilden terekküp etmiş bir lisan olmayacağını ispat ediyor. Bir lisan başka lisanlardan birçok kelimeler alabilir. Fakat (lisaniyyet) alamaz.
Yalnız bir hâkim vardır ki o da o lisanın (lisaniyyeti) dir. Nergisî ve Şinasî lisanları Arapça ve Acemceden yalnız kelimeler almadı, aynı zamanda Arapçanın ve Acemcenin I/sarılıklarını da aldı.
Kaidelerini, tecvitlerini de kabul etti. Bu kaideler ve tecvitler yalnız Arapça, Acemce kelimelere münhasır kalsa idi Türkçe bu fuzulî istilâlara belki biraz daha tahammül edebilirdi. Fakat yavaş yavaş Türkçe kelimelerde Arapça, Acemce terkipler de girmeye, Arapça, Acemce tecvitlerine göre şekiller almaya başladı.
Umut (ümit) oldu. Para (pare) suretinde kullanılmaya başladı. Sancak (sencağ) şekline, ordu (ordu) kıyafetine, donanma (dûnenmâ) kılığına girdi. Çünkü sencâğ-ı şerif, ordû-yı Hümâyûn, dûnenmâ-yı hümâyûn gibi terkiplere girebilmek için kabul resminin bu şartlarına riayet lâzım geliyordu. Arapça ve Acemce tecvitleri (kardeş, elma, elâ) gibi kelimelere de tesir ederek Türkçenin mevhûb-ı ahengini bozmaya başladı.