Orta Asya Ekonomisi
Tarih: 8 Eylül 2012 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: Yorum yok.
Orta Asya ekonomisinde sogdina ticareti başrol oynadı (hem iç hem de dış). Sogdian tüccarlarının uluslararası ticaretteki önemli rolü, 10. yüzyıla kadar varolmuş Tufan vahasındaki Sogdian kolonilerine bakılarak kanıtlanabilir. Bunun hakkındaki bilgileri Sogdian kolonicilerinin (4. yüzyıl) Semerkand ve Buhara’daki akrabalarına yazdıkları mektuplardan öğreniyoruz. Mektuplarında pazarlıklar; bakır, gümüş ve altın alımı ve malların fiyatları hakkında bilgi vermişler ve hatta sıkıntılı zamanlardan kaynaklanan zorluklardan şikayet etmişlerdir.
İç ticaret hakkındaki bilgilere daha çok Çin kaynaklarında ve sonradan, Müslüman kaynaklarında yoğunlaşılmıştır. Bütün kaynaklar Sogdianların ticaretteki maharetlerinin çok iyi olduğu üzerine hemfikirdir. Hacı Syuan Tszan’a (629) göre nüfusun yarısı tarımla, diğer yarısı da ticaretle uğraşıyordu. Sogdina’nın ana kenti Semerkand, aynı zamanda oranın ticaret ve endüstri merkeziydi ve kervan yolu üzerinde geniş bir konak rolü üstlenmişti.
Büyük miktardaki yabancı mallar, yerli sanat ürünlerinin yoğunluğu kadar burada toplanmıştı. Pakand, İshtihan ve Arbican en büyük ticaret şehirleri idi ve Tavavis ve Zandana endüstri ve ticaret yerleşimleriydi. Buhara, mücevherleriyle meşhurdu. Yerel efsaneye göre, Buhara her yıl Semerkand’a yerel el sanatları zanaatkarları tarafından yapılmış gümüş tavşan ve altın geyiği de içine alan bir vergi verirlerdi. Eski Orta Çağ Sogdinası’ndaki geniş para dönüşümüne benzer olarak, yazılı kaynaklardaki tanımlardan bilinen yerel pazarlar, yerel ticaretin göstergeleri idiler.
En Eski Türklerde Siyasal / Politik Gelişmeler
Tarih: 4 Eylül 2012 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: Yorum yok.
Batı Türk Kağanlığı’nın olduğu zamanlar tamamen ve farklı olarak, Türklerin ve Orta Asya İki Irmak Bölgesi yöneticilerinin karşılıklı ilişkilerinin tarihi ile özleştirilir. Çin vakayınamesinin belgeleri, Datou Kağan’ın (575/6-603) kızı Suy-şu’nun, Sogdian yönetici Daisheby ile evlilikleri hakkında bilgi verir. “Yazı ve kanunlar Türklerinkiydi”nin altını çizer. Daha sonraları, asılları Türk olan, Semerkand’ın ve Penchikent’in yöneticilerinin varolduğu bilinir. V. A. Livşits, Sogdina’da tahtın miras olarak geçmediğini göstermiştir. En azından babası (Jodhshetak) yönetici olmayan Bilge Türk’ün yerine Sogdian Devaştiç geçmiştir.
7. yüzyılın sonu 8. yüzyılın başında Sogdian sosyal yapısı, Türkler ve Sogdianlar arasındaki kanuni ilişkiler ve iç hayat hakkındaki görüşler, bilim adamları tarafından incelenmiş Mug dağındaki Sogdian belgeleri sayesinde biliniyor.34 Konuyla alakalı bilgileri genelleyelim.
Sogdian belgelerinde keşfedilen sosyal terminolojinin geniş çerçevesi, gelişmiş feodal tip hiyerarşinin varlığı düşüncesine yol açmaktadır. Soyluluğun temel katagorileri şunlardır; yönetici kesimin temsilcileri (Çin kaynaklarında: chzhao-u) ve toprak aristokrasisi dihanlar, mal sahipleri (azimler ve sıradan olanlar) ve onları, en üst sınıfını unvanlı aristokrasi oluşturan sayısız azatlar (azatkar-insan) takip eder. Azatlar, devamlı prensin hizmetindeydiler ve vergiden muaftılar. Vergi yükümlüsü nüfusun büyük kısmı, el sanatlarıyla uğraşan ve köylü olan işçilerdi (karikar). Sosyal basamağın en aşağısı ömür boyu ve geçici köleleri ve değişik kategorilerden hizmetçileri içerirdi.
Herhangi bir kategorideki toprak için toprak sahibi, kadivarın mülkiyetinin temeliydi. Toprak satımı, alma senediyle belgelenirdi ki bu Mug arşivinde (belge V8) korunmuş olarak bu gerçeği tasdik eder. V. A. Livşits belgenin özelliğini tanımlar. Alım senedi şu temel konuları içerirdi: Derleme tarihi, sözleşmeyi yapan taraflar, anlaşmanın konusu ve anlaşma maddeleri, şahitlerin isimleri ve belgeyi düzenleyen sorumlunun pozisyonu. Bir toprağın fiyatı drahmalarla ifade edilirdi. İlginçtir ki bu fiyat Türk ordusundaki askerlere ödenen bir parça ipekli kumaşa eşitti.
Öncelikle, ihshidlere olmak üzere dikhanların büyük bölümüne ait olan değirmenler, onların diğer bir gelir kaynağıydı. Değirmenlerin kiralanmasıyla ilgili Mug arşivinden bir başka belge36 bunu kanıtladı. Orta Çağ’ın başlarında iki türlü değirmen kullanımı vardı: Kiralama ve sahibinin kendisinin kullanması.
En Eski Türk Töresi ve Hukuku
Tarih: 30 Ağustos 2012 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: Yorum yok.
Türk toplumu, bizzat özgür insanlar, serbest olanlar ve köleler (kyul-kyun) diye ayrılırlardı. Kaynaklar, köle gücünün kullanımı hakkında bilgi vermiyor. Kadın emeğinin tercihe bağlı kullanımına işaret eden S. G. Klaştorniy, köleliğin ev karakterinin üstünde durur.23 Türk toplumunda sığır, köleler ve diğer mülkler üzerinde özel mülkiyet hakkı vardı. Sığır mülkiyet işareti tamga ile mühürlenirdi. Yu. A. Zuyev’e göre göçebelerin ve Türklerin mülkiyet çeşitliliği azdı. Ayrı ayrı kişilerin mülkiyetleri yoktu ama aile mülkü ailenin olarak anlaşılırdı ki mülkiyetin sahibinin bir işareti olan damgalarla üzeri mühürlenirdi.
Türk devletinin detaylı bir ceza hukuku vardı. Temel cezalar ölüm cezası, uyuşma ve talio idi. Suçlular, devlete karşı işlenmiş suçlar (isyan, vatan hainliği) ve cinayet durumlarında ölüm cezasına çarptırılırlardı. Bir cinayet için idam etme taliodur. Ahlaksızların üreme organlarının kesilmesi de (suçun işlendiği organın cezalandırılması) bir talio olarak kabul edilir. Bir başkasına karşı işlenmiş diğer suçlar uyuşmayla cezalandırılırlardı. Çalınanın on katını ödeme; yara ve yaralılar için hem malla ödeme hem de bir kız evlat veya karısını köle olarak verme; bir kemiğin kırılması durumunda at ile ödeme yapılırdı.
Türk Kağanlığı’nın ideolojik temelleri Şamanizm, ataların kültleri ve devlet kültleri olan Gök (Tengrı) ve Yeryüzü-Su (Er-Sut) idi. Çocukların ve savaşçıların koruyucusu Tanrıça Umay kültü de yaygındı. Bununla beraber Türk toplumunun yönetici takımı (en azından) Budizm’e aşinaydı. Çin kaynaklarının (Suy-shu) bilgilerine göre Türkler tarafından esir edilen, Tzi devletinden Şaman rahip Huay Lin, Tobo Kağan’a başarılı bir şekilde Budizm’i öğretmiştir. Tobo Kağan oruç tutmuş ve hatta bir tapınağın etrafında dönme töreni bile yapmıştır. Bu olaylar 574-584’te meydana gelmiştir. Bu zamanlarda, öncelikle Mazdeizm ve Budizm olmak üzere Asya dinlerinin büyük bir etkisi vardı. Sogdian dilindeki Bugut kayıtları “geniş yeni sanghinin kuruluşu” hakkında bilgi verir.
Orta Asyalı – Türk Sentezi
Tarih: 26 Ağustos 2012 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: 1 Yorum var.
Uygulamada, Türklerin Orta Asyalı yöneticilerle nasıl ilişkileri olduğunu anlamak için Eski Türk devletlerinde otoriter yapının esaslarını göz önünde bulundurmak gerekir. Kağanlığın içindeki sosyal ve ekonomik sistem hem Türklerin kendileri hem de Çin’li vakayiname yazarları ve Arap bırakılan yazılı kaynaklar temel alınarak araştırmacılar11 tarafından yeniden yapılandırıldı.
Eski Türk anlayışına göre devletin merkezindeki devleti şekillendiren kişi “kağan”dı veya tam anlamıyla kağanların yönetici hanedanıydı. Üç güç tarafından oluşturulmuştu; Gökyüzünün istek ve iktidarı (Tengri); Yeryüzü ve suların istek ve iktidarı (Er-Sut); Türklerin faaliyetleri.12
Kağanların eşlerinin “hatun” unvanı vardı. O. I. Smirnova daha sonra, bu unvanın Sogdian dilinden geldiğini ve hamilinin etnik mensupluğuna bakmaksızın genelde yöneticinin karısı anlamına gelebileceğine işaret etmiştir.
Prensliğe göre tanımlanan tahta geçme sırası, Türk devlet yapısına özgü kademeli sistemdi. Buna göre, taht babadan oğula geçmez, ama büyük erkek kardeşten genç olanına, genç amcadan en büyük erkek yeğene geçerdi. Soydan gelen prensler sıranın kendilerine gelmesini beklerken kendi prensliklerini alırlardı. Gücün dağılması prensibi Orta Asya’daki göçmen devletlerin yönetiminde geleneksel bir yoldu. Bunun iki etkisi vardır:
Göçebe hayvan yetiştirme şartlarında yönetim ve savunmada denge ve yönetim evinde az veya çok istikrarın garantisi. Türk Kağanlığı’nın varolduğu yıllar boyunca gücün dağılmasının değişik şekilleri vardı. Bunların arasında Kağanın unvanının bölgesel yöneticilere verilmesini içeren, prensliklere yetki verme de vardır. 581’de iç anlaşmazlıklar sırasında Şabolo Kağan unvanlı Erfu Netu (Şetu) üç kağan atadı. Türk Devleti’nin yönetim parçalarına ayrılması daha küçük Kağanların varolduğu izlenimi veriyordu. Ama sadece büyük bir kağanın varolduğu devamlı akıllardaydı.
Kağanın temel ayrıcalığı ve fonksiyonu, kayıtlara göre, Tanrı ile insanlar arasında bir vasıta olmasıydı.