Sayfanıza “Türkçesi Varken” Bölümü
Tarih: 6 Ağustos 2012 | Bölüm: Teknoloji | Yorumlar: 8 Yorum var.
İki gündür “Ajax Tab Menü” yü oluşturabilmek için uğraşıyordum. Aslında bu menüyü çok önceden yapmayı kafama koymuş ve de biraz çalışmıştım; fakat becerememiş vazgeçmiştim. İki gün önce bu menüyü oluşturmak için çalışmalara başladım ve dün gece nihayet bitirebildim. Şu anda sorunsuz çalıştıyor diye biliyorum. Eğer kusuru varsa, yorumla bildirirseniz sevinirim.
Dün ve ondan önceki birkaç gün içerisinde sayfamızdaki “Türkçesi Varken…” bölümünü nasıl oluşturduğumu soran e-postalar aldım. Bunun üzerine her arkadaşa tek tek yanıt vermek yerine, burada bir yazı ile bunu basitçe anlatmak istedim. Aslında bu yazımı dün yazacaktım; fakat bir iki sorundan dolayı yazıyı yazmam biraz gecikti. Bunun için de özür diliyorum ve aceleyle bu yazımı yazmaya başlıyorum. “Basitçe” diyorum ya, zannetmeyin ki zor bir iştir de ben basitçe anlatıyorum. Zaten çok basit bir şey.
Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar
Tarih: 25 Temmuz 2012 | Bölüm: Yazım Kuralları | Yorumlar: 18 Yorum var.
Dil, bir milletin bel kemiğidir. Dilini kaybeden milletler, millî benliklerini de kaybedeceklerinden, bugüne kadar Türkçenin yalın hâle getirilmesi, yabancı dillerin etkisinden arındırılması ve en doğru / güzel biçimde kullanılması üzerine çokça sözler söyledik, söylemeye devam edeceğiz.
Yabancı dillerden dilimize alınan sözcükler iki yönlüdür: Bunlardan birincisi “özenti” alıntıları, diğeri ise “zorunlu” alıntılardır. Zorunlu alıntılar genellikle bilim, teknik veya teknolojik gelişmelerle alakalı olarak ortaya çıkan, bazı eşya veya kavramları karşılamak üzere dilimizde eksikliğini hissettiğimiz sözcükleri başka dillerden alarak karşılamaktır. Kuşkusuz bu alıntıları da dilin öz becerisi içerisinde yaratmak daha anlamlı ve doğrudur. Fakat özenti alıntılarına nazaran hak verilebilir, anlamlı karşılanabilir alıntılardır.
Özenti alıntılarına gelince, bunlar üzerimizde büyük baskı ve etkisini hissettiğimiz emperyalist güçlerin kendi millî değerlerini başka milletlere benimsetmek amacıyla ortaya çıkardıkları düşünce akımlarından etkilenen genellikle Türk gençlerinin veya aydın (!) gibi görünmek adına yabancı sözcük kullanma meraklısı olan entel aydınların eğilimini karşılamaktadır. Dilimizde kullanılan sözcüğü karşılayacak en az bir kelime bulunduğu hâlde, o sözcüğün yabancı kökenlisini kullanma meraklısı olan insanların dile verdiği zarar, aşikârdır.
Tartışılan “-sal / -sel” Ekleri Üzerine
Tarih: 28 Ağustos 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 20 Yorum var.
Yakın zamanda sıkça tartışılır hâle gelen “-sal / -sel” eklerinin kullanımı hakkında en az bilenler kadar konu hakkında hiç bilgisi olmayanların da yorum yapması nedeniyle ortada ciddi bir bilgi kirliliği var. Bu nedenle bu konuda bilgi edinmek isteyen araştırmacıların yararlanması için böyle bir yazı yazma gereği duydum.
Türkçeleştirmeye karşı çıkan, öz Türkçe sözcüklerin kullanılmasını sindiremeyen bazı kişiler yabancı sözcüklere karşı önerilen Türkçe sözcüklerde bir kusur aramaya çalışıyorlar. Bu arayışta bulunan “-sal / -sel” ekleri hakkında Yavuz Bülent Bakiler‘in “Türkçeyi -sal’a bindirip -sel’e vermeyin.” sözü de Türkçeleştirme karşıtlarını pekiştirmiş oldu ve böylece TDK hakkında karalama kampanyaları başlatan kişilerin eline Türkçeyi yerden yere vurmak için malzeme geçti. Şimdi o kişiler Türkçeleştirme yapmayıp, Osmanlıca sözcükleri kullanmanın kendilerince doğru olduğunu (!) sözde ispatlamak için hep bu ekleri örnek gösterir oldular.
Bu konuyu bilimsel olarak ele almaya çalışırsak, şöyle bir çözümleme yapabiliriz: Türkçede iki tane “-sal / -sel” eki vardır. Bunlardan bir tanesi Türkçe kökenlidir ve çok eski yazılı metinlerde bile geçer. Divan-u Lügati’t Türk‘te de “arsal” (kumsal) sözcüğü geçmektedir. Eski Türkçede “kumsal, uysal” gibi örneklerde görebileceğimiz bu ekin İngilizceden veya başka bir batı dilinden Türkçeye geçmiş olması imkânsızdır; çünkü bu örneklerin geçtiği metinlerin çağında Türkçe ile bu dillerin etkileşimi söz konusu değildir.
Türkçe Evrensel Dil Olmalıdır!
Tarih: 27 Ağustos 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 7 Yorum var.
Evrensel dil, farklı ulusların iletişim kurabilmek için kullandıkları ortak dile denilmektedir. Tüm dünya topluluklarının konuşma ve yazışma dili, dünyanın siyasi ve ekonomik yönden güçlü olan devletinin büyük oranda etkisiyle oluşmaktadır. Bu yönüyle evrensel dil niteliğine sahip olan bir dilin, siyasi güç nispetinde bir güce sahip olması gerekir. Yani dünya üzerinde siyasi ve ekonomik yönden ahkâm kesebilen devletlerin bu gücü, dillerinin önemini de arttırmaktadır.
Tüm insanların anlaşabilmesini sağlamak için esperanto adında bir “yapay dil” üretilmek istenilmiş –ki bu denemeyi ilk yapan kişi, “Balibilen”i oluşturan Mehmet Muhiddin adlı Türk’tür– fakat bu çok başarılı olmamıştır. Çünkü dil, canlı bir varlık olarak doğal bir süreçte oluşmalıdır. Daha doğrusu, ihtiyaç üzerine doğan bir aracın kullanılması daha yaygın ve güçlü olacaktır. Dünyadaki uluslar arasında iletişim arttıkça, insanlar ortak bir dille anlaşma gereği duymuşlardır. Çevirmen kullanmak bir yere kadar olduğundan, bir süre sonra insanlar yabancı dilleri öğrenmeye çalışmışlardır. “Yabancı dil” kavramı, dünyanın hâkimiyet yularını elinde bulunduran ABD ve İngiltere gibi devletler nedeniyle birçok ülkede “İngilizce” olarak zihinlere kazınmıştır. Bir konuşmada yabancı dil kavramı geçtiğinde, insanlar doğrudan İngilizce üzerinden yorum yapma gereği duymaktadırlar.