Türkçenin Yabancı Dillere Etkisi
Tarih: 8 Şubat 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 2 Yorum var.
Türkçe, Türklerin yaşadıkları coğrafyada komşu oldukları veya türlü nedenlerle karşı karşıya geldikleri uluslarla iletişim kurmalarının sonucu olarak birçok dünya diline sözcük vermiştir. Türk tarihini yazılı kaynaklarla takip edebildiğimiz dönemden beri etkileşimde bulunulan Çinliler, Moğollar, Farslar, Araplar, Rumlar, Latinler, Ruslar ve Balkan ulusları gibi birçok toplulukla Türkler, dilsel alışveriş de yapmışlardır.
Türkçenin etkilendiği ilk diller Çince, Soğdca, Sanskritçe ve Moğolcadır. Özellikle Türk – Çin ilişkileri oldukça derin olmakla beraber, bu döneme ait yazılı belgelerin yetersizliği nedeniyle karanlıktır. Türkçenin en eski izlerini de içeren Çin kaynaklarında, Çin transkripsiyonlu –Alimcan İnayet adlı Uygur Türk’ünün yaptığı çalışmaya göre 307 sözcük– (Karaağaç, 2009: 6) Türkçe sözcüklerin varlığı görülmektedir. Türklerin Çinlilerden sonra en çok Farslarla etkileşimde bulunması nedeniyle, Türkçe Çinceden sonra en etkili alışverişi Soğdca ile yaşamıştır. Türklerin, İranî toplulukların devlet yönetiminde bulunması ve Farslarla yakın komşuluk ilişkileri geliştirmeleri, Soğdcada ödünç Türkçe sözcüklerin varlığını beraberinde getirmiştir.
Hint-Avrupa dil ailesindeki Sanskritçe ve Urduca ile etkileşim, Türklerin Budizm’i kabul etmeleriyle başlamıştır. Ayrıca bazı Türk boylarının Hindistan’a göç etmeleri ve Hindistan’daki devletlerin yönetiminde Türklerin bulunması gibi nedenler de Urducaya Türkçe sözcüklerin geçmesine neden olmuştur. Türkçenin Moğolcaya söz varlığı ögelerini aktarması, Çince ve Farsçaya göre biraz daha geç dönemde olmuştur.
Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar
Tarih: 25 Temmuz 2012 | Bölüm: Yazım Kuralları | Yorumlar: 18 Yorum var.
Dil, bir milletin bel kemiğidir. Dilini kaybeden milletler, millî benliklerini de kaybedeceklerinden, bugüne kadar Türkçenin yalın hâle getirilmesi, yabancı dillerin etkisinden arındırılması ve en doğru / güzel biçimde kullanılması üzerine çokça sözler söyledik, söylemeye devam edeceğiz.
Yabancı dillerden dilimize alınan sözcükler iki yönlüdür: Bunlardan birincisi “özenti” alıntıları, diğeri ise “zorunlu” alıntılardır. Zorunlu alıntılar genellikle bilim, teknik veya teknolojik gelişmelerle alakalı olarak ortaya çıkan, bazı eşya veya kavramları karşılamak üzere dilimizde eksikliğini hissettiğimiz sözcükleri başka dillerden alarak karşılamaktır. Kuşkusuz bu alıntıları da dilin öz becerisi içerisinde yaratmak daha anlamlı ve doğrudur. Fakat özenti alıntılarına nazaran hak verilebilir, anlamlı karşılanabilir alıntılardır.
Özenti alıntılarına gelince, bunlar üzerimizde büyük baskı ve etkisini hissettiğimiz emperyalist güçlerin kendi millî değerlerini başka milletlere benimsetmek amacıyla ortaya çıkardıkları düşünce akımlarından etkilenen genellikle Türk gençlerinin veya aydın (!) gibi görünmek adına yabancı sözcük kullanma meraklısı olan entel aydınların eğilimini karşılamaktadır. Dilimizde kullanılan sözcüğü karşılayacak en az bir kelime bulunduğu hâlde, o sözcüğün yabancı kökenlisini kullanma meraklısı olan insanların dile verdiği zarar, aşikârdır.
Sözcüklerin Ölümü / Kelimelerin Yok Oluşu
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Her dilin sözvarlığını oluşturan sözcüklerden büyük bir bölümünün zamanla, dil içi ve dil dışı çeşitli etkenlerle yitirildiği, unutulduğu görülür. Ne var ki, bu unutulan, ölen sözcükler lehçe ve ağızlarda, daha, uzun bir süre yaşamlarını sürdürür. Bu nedenle yazı dili, ortak dille lehçe ve ağızlar arasında, söz dağarcığı açısından her zaman ayrımlar bulunur.
Dilde sözcük ölümü adını verdiğimiz bu olayın bizce en başta gelen nedeni, dolayısıyla sözcük ölümünün en sık rastlanan türü, sözcüğün gösterdiği nesnenin, toplumun ve bireyin yaşamında anık yeri kalmaması, tanınmaz olmasıdır. Her toplumda kimi araç ve gereçlerin, giysilerin, sanların, yönetime ilişkin kavramların, geleneklerin unutulması, bunlara bağlı olarak sözcüklerin yitirilmesine yol açmıştır.
XIX. yüzyılın tanınmış dilcilerinden A. DARMESTETER gösterdikleri şeyler tarihsel nedenlerle ortadan kalkan sözcüklerin yitirdiklerini söylemekte, ortaçağa ait silah, ataç, sikke gibi şeylerle çeşitli toplumsal kurumlara ilişkin sözcüklerin ortaçağla birlikte kaybolduğunu belirtmekteydi. Başka yazarların da değindikleri bu durumun örneklerine Türklerin yaşamından, Osmanlı çağının değişik kavram ve kurumlarından pek çok örnek gösterilebilir ki, bunlara aşağıda değineceğiz.
Bilindiği gibi, insanoğlu, uygarlığın ilk dönemin inden bu yana, sürekli olarak yeni buluşlarla yeni araç ve gereçler ortaya koymuş, yeni kavramların doğmasına yol açmış, uygarlığın ilerlemesiyle de bu kavramlarda değişmeler belirmiştir. Binek hayvanlarının yanı sıra ulaşım için arabayı kullanmaya başlayan insanoğlu zamanla otomobil, tren, uçak ya da çeşitli gemilerden yararlanmaya başlamış, bunların tipleri ve türleri yeni yeni adlar, yeni yeni kavramlar oluşturmuştur. Yazı yazan insan bir süre bu iş için tüy kullanmış (Fr. daki plume, Alm, daki Feder sözcüklerinin anlamları bu açıdan ilginçtir), daha sonraları yazı kalemi, kurşun kalem, dolmakalem, tükenmez kalem gibi kalem çeşitleri, yeni kavramlar belirmiştir.
Kelime (Sözcük) Nedir?
Tarih: 18 Eylül 2011 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 12 Yorum var.
Kelime, anlamı veya görevi bulunan ve tek başına kullanılabilen ses veya sesler topluluğudur. Türk Dil Kurumu kelimeyi “Anlamlı ses veya ses birliği, söz, sözcük” olarak tanımlamaktadır. Kelimeler anlamlı veya görevli dil birlikleridir.
Kelimelerin genellikle anlamları vardır. dışarıda bir varlığı, bir nesneyi bir hareketi karşılarlar. Kelimeyi –ki kelimenin Türkçe karşılığı sözcüktür ve daha sık bu hâliyle kullanılmaktadır– okuduğumuz veya duyduğumuz zaman o varlık veya hareket gözümüzün önünde canlanır: kitap, daktilo, koyun, kuzu, cetvel, koşmak , yazmak…
Ancak, anlamı bulunmayan kelimeler de vardır: gibi, ile , ve , için , fakat, ama, kadar vb. Bunların anlamları yoktur ve hiç bir varlığı veya hareketi karşılamazlar. Cümlede anlamlı kelimelerle birlikte kullanılırlar. Onların manalarına yeni ifadeler katarlar: aslan gibi, onun için gelmiştim, sabaha kadar ağladı örneklerinde olduğu gibi.