Tanzimat Edebiyatı
Tarih: 19 Aralık 2011 | Bölüm: Tanzimat Edebiyatı | Yorumlar: 2 Yorum var.
Tanzimat edebiyatı, Osmanlı devletinin gerileme ve çöküş döneminin başladığı yıllarda, 1839 yılında yayınlanan Tanzimat Fermanı ile başlayan akıma ait bir edebiyat dönemidir. Osmanlı Devleti, içinde bulunduğu karışık durumdan ve işgallerden kurtulmak için, yüzünü batıya dönmeye başlamıştır. Tanzimat edebiyatı, işte bu batı ile kurulan yakınlaşma döneminde ortaya çıkmıştır.
Tanzimat edebiyatı, Osmanlı’daki divan edebiyatından pek çok farklı özellik göstermekedir. İlk olarak deneme, söyleşi, eleştiri, roman ve hikaye gibi türlerde eserler verilmeye başlanmıştır. Dil, daha önceki döneme göre sadeleşmiş ve edebiyat “halk için” yapılmaya başlanmıştır. Aslında bu dönemde düşünceler tam oturmuş değildir ve Tanzimat sanatçıları arasında görüş ayrılıkları da bulunmaktadır.
Bu dönem genel olarak, edebiyatın batıdaki gelişmelerin etkisinde bir nebze millileşmesi ve halka yakınlaşması olarak nitelendirilebilir. Aşağıda Tanzimat dönemi Türk edebiyatına ait sayfalara ulaşabileceğiniz bağlantılar bulunmaktadır:
Birinci Dönem Tanzimat Edebiyatı
İkinci Dönem Tanzimat Edebiyatı
Tanzimat Edebiyatının Oluşumu
Tanzimat Edebiyatının Genel Özellikleri
Tanzimat Döneminin Önemli Temsilcileri
Tanzimat Edebiyatında Edebi Gelişmeler
Tanzimat Döneminde Gazetecilik
Tanzimat Edebiyatında Hikaye ve Roman
Tanzimat Döneminde Şiir
Tanzimat Edebiyatında Felsefe
Tanzimat Döneminde Gazetecilik
Tarih: 19 Aralık 2011 | Bölüm: Tanzimat Edebiyatı | Yorumlar: Yorum yok.
Bu dönemde edebiyatımıza giren yeni türlerin içinde diğerlerine nazaran gazeteciliğin önemi büyüktür. Çünkü; makale, fıkra, haber, röportaj, sohbet, mülakat, anı, gezi, şiir, inceleme vb. Pek çok türün gelişmesinde ve yaygınlaşmasında gazetenin payı büyüktür. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifade ettiği üzre “bu devirde gazete hemen tüm yeniliği idare eder.”
Gazete, her gün bir toplumdan, bir sorun üzerinde fikir ve görüşe sahip ikinci bir toplum çıkarabilecek kudrette bir çözümleme ve birleştirme organıdır. Gazetenin diğer toplumlara göre bizde farklı bir yere sahiptir. Tanpınar’ın da dediği gibi “hiçbir yerde gazete bizdeki role benzer bir rol oynamamıştır. (…) bütün işaretler ondan gelir. Kalabalık onun etrafında kurulur. Okumayı o yazar. Mekteplerin uzak bir gelecek için hazırladığı ocağı o tutuşturur.”
Gazete sayfaları her gün milyonlarca kişinin beraber toplanıp beraber düşündükleri, konuştukları bir toplantı meydanı gibidir.
Demokratik toplumların hayatında en önemli rolü fikirler oynamaktadır. Fikir özgürlüğününün olduğu her yerde kişiler, çeşitli olanak ve araçlardan faydalanarak fikirlerini savunmak isterler. İşte bu araçların en önemlisi ve etkilisi gazetedir. Gazete: dünyadaki bütün olup biten olayları günü gününe halka bildiren, haberleri kendi görüşü ile yorumlayan, ufkumuzu her türlü bilgiler vererek genişleten düşüncelerimizi aydınlığa götüren basılmış kağıtlar topluluğudur. Tanzimat gazeteciliği ise, halkın görüşünün yanı sıra edebiyatı da değiştirir. Bu gazeteleri okuyanlar, batıdaki yeni dünya görüşü ile karşılaşırlar.özellikle dergilerin çıkışı gazetelerden sonra geldiği için edebiyatla ilgili ilk yazılar gazetelerde yaynlanır.
TANZİMAT DÖNEMİNDE ÇIKARILAN GAZETELER
Tanzimat Döneminde Çıkarılan Gazeteler ve Özellikleri
1. Takvim-i Vakâyı Gazetesi (1831) Ve Özellikleri
2. Ceride-i Havadis Gazetesi (1840) Ve Özellikleri
3. Tercüman-ı Ahval Gazetesi (1860) Ve Özellikleri
4. Tasvir-i Efkâr Gazetesi (1862) Ve Özellikleri
5. Ayine-i Vatan Gazetesi (1866) Ve Özellikleri
6. Muhbir Gazetesi (1866) Ve Özellikleri
7. Terakki Gazetesi (1868) Ve Özellikleri
8. Mümeyyiz Gazetesi (1869) Ve Özellikleri
9. İbret Gazetesi (1870) Ve Özellikleri
10. Musavver Gazetesi (1872) Ve Özellikleri
11. Tercüman-ı Hakikat Gazetesi (1878) Ve Özellikleri
12. Mizan Gazetesi (1886) Ve Özellikleri
13. İkdam Gazetesi (1894) Ve Özellikleri
Tanzimat Edebiyatında Hikaye ve Roman
Tarih: 19 Aralık 2011 | Bölüm: Tanzimat Edebiyatı | Yorumlar: Yorum yok.
Divan edebiyatımızın Leyla ile Mecnun, Hüsrev ile Şirin, Yusuf ile Züheyla, v.b. mesnevilerini; halk edebiyatımızın Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, v.b. öyküleri; meddah öykülerini; Battal Gazi, Hayber Kalesi, v.b. gibi dinsel ve tarihsel öyküleri bir kenara bırakırsak, Avrupa’daki anlamıyla öykü ve roman türleri Türkiye’ye Tanzimat edebiyatı ile girmiştir. Çeviri ile başlayan bu süreç, taklitler ile devam ederek gelişmiş ve kimliğini kazanarak günümüze gelinmiştir.
Edebiyatımızda görülen roman biçimindeki ilk eser, Yusuf Kamil Paşa’nın Fénelon’dan çevirdiği “Telemak”tır (1859). Bu eser özetlenerek çevrilmesine rağmen uzun yıllar (“Ahlak kitabı” olarak görüldüğünden) okullarda okutulmuştur.
Bu ilk dönemde bu tercüme eseri takip eden bir çok eser daha çevrilmişti. Ancak, bu eserlerdeki en büyük sorun “dil“di. Dil oldukça ağırdı. Alışılagelen eski dil kullanımı Batı romanına uygun değildi. İkincisi de batı kültürü ile Osmanlı kültürü arasında ki ahlak farkıydı. Çevrilecek eserler Müslüman ahlakına ters düşmemeliydi.
Türk edebiyatında öykü ve roman alanındaki yerli ürünler, Ahmet Mithat’ın 1870’te basılan “Kıssadan Hisse” ve “Letaif-i Rivayat” adlı öykü kitapları ile verilmeye başladı.
Tanzimat döneminde çeviri eserler için söz konusu olan dil ve ahlak sorunları yerli eserlerin de başlıca sorunları oldu.
Tanzimat Edebiyatı öykü ve roman özellikleri :
1- Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir.
2- İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.
3- Daha ilk eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat, Emin Nihat, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım), bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir.
Tanzimat Döneminde Şiir
Tarih: 19 Aralık 2011 | Bölüm: Tanzimat Edebiyatı | Yorumlar: 2 Yorum var.
Tanzimat edebiyatı sanatçıları her şeyden önce şiirin konusunu ve anlatımını değiştirdiler. Namık Kemal “Lisan-i Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar” isimli uzun makalesinde şiirin, fikrin gelişmesine ve halkın eğitilmesine olan büyük hizmetinden söz eder.
Divan edebiyatının gerçekle ilgisizliğine, yapmacıklığına, boşluğuna şiddetle hücum eden Namık Kemal, edebiyatın yeniden düzenlenmesini ister.
Bunun içinde her şeyden önce yeni bir anlatım yolu, yeni bir dil bulunmasını gerekli görür. Dilin bir an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur. Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu söylemek zordur.
Tanzimat şirinin Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar daha çok biçim alanındadır. Bu dönemde halk şiirine ve hece veznine olan ilgi biraz artmışsa da divan şiiri ve aruz eski hakimiyetini sürdürmüştür.
Divan şiirinin nazım şekilleri aynen kullanılmıştır (Gazel, kaside, terkib-i bent, müseddes, murabba gibi şekiller).
Şiirin konusu değişmiş, aşk hasret, ayrılık gibi kişisel konular bir yana bırakılmış; eşitlik, özgürlük, adalet, hukuk gibi toplumsal konulara önem verilmişitir. Ancak bu daha çok I.Tanzimatçılar denen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür.
II.Tanzimatçılar denen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit, Samipaşazade Sezai’de ise kişisel konular yeniden ele alınmıştır.
Sonuç olarak Tanzimat Dönemi Şairleri;
* Her iki dönem şairleri biçim yönünden Divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır.
* Her iki dönem şairleri “Romantizm”in etkisinde kalmışlardır. Bu dönem şiirinin Batı düşüncesiyle klasizm ve romantizm edebi akımlarıyla ilişkisi vardır.
* 1.dönem şairleri “toplum için sanat” anlayışını; 2.dönem şairleri ise “sanat için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.
* 1.dönem şairleri “vatan, millet, adalet” gibi konuları ele alırken; 2. dönemdekiler “aşk, doğa, ölüm” gibi konuları ele almışlardır. Dolayısıyla konu ve temada yenilik yapmayı başarmışlardır.