Uşun Koca Oğlu Segrek Destanı
Dede Korkut Hikayeleri
Tarih: 8 Ekim 2011 | Bölüm: Destan | Yorumlar: 9 Yorum var.
OĞUZ zamanında Usun Koca derler bir kişi var idi, ömründe iki oğlu var idi. Büyük oğlunun adı Eğrek idi. Cesur, deli, güzel yiğit idi. Bayındır Han’ın sohbetine ne zaman istese getirdi. Beyler beyi olan Kazan’ın divanında buna hiç kapı baca yoklu. Beyleri çiğneyip Kazan’ın önünde otururdu.
Kimseye iltifat eylemezdi. Meğer hanım gene bir gün beyleri çiğneyip oturunca. Ters Uzamış derlerdi Oğuz’da bir yiğit var idi, der: Bre Usun Koca oğlu bu oturan beyler her biri oturduğu yeri kılıcı ile, ekmeği ile almıştır, bre sen baş mı kestin kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı donattın dedi. Egrek der: Bre Ters Uzamış baş kesip kan dökmek hüner midir dedi. Der: Evet hünerdir ya! Ters Uzamış’ın sözü Egreğe tesir etti. Kalktı Kazan Bey’den akın diledi. Akın verdi. İlan etti, akıncı toplandı. Üç yüz mızraklı yiğit bunun yanına cem oldu. Meyhanede beş gün yeme içme oldu.
Ondan sonra Şirögüven kenarından Gökçe Deniz’e kadar olan memleketleri yağmaladı. Sayısız ganimet alındı. Yolu Alınca Kalesine uğramıştı. Kara Tekür orada bir koru yaptırmıştı. Uçanlardan kaz, tavuk, yürüyenlerden geyik, tavşan bu avluya doldurup Oğuz yiğitlerine bunu tuzak yapmıştı. Usun Koca oğlunun yolu bu koruya uğradı. Korunun kapısını ufattılar. Yabanî geyik, kaz, tavuk kestiler, yediler içtiler. Atlarının eyerlerini aldılar, giyimlerini çıkardılar. Meğer Kara Tekür’ün casusu var idi, bunları gördü, gelip der: Bre Oğuz’dan bir bölük atlı geldi, korunun kapısını ufattılar, atlarının eyerlerini alıp giyimlerini çıkardılar, bre ne duruyorsunuz dedi.
Altı yüz kara elbiseli kafir bunların üzerine saldırdılar. Yiğitleri öldürdüler. Eğreği tuttular. Alınca Kalesinde zindana attılar. Kara kara dağlardan haber aştı, kanlı kanlı sulardan haber geçti, kudretli Oğuz ellerine haber vardı. Usun Koca‘nın ak otağı önünde feryat koptu. Kaza benzer kızı gelini ak çıkarıp kara giydi. Usun Koca oğul oğul diye akça yüzlü anası ile ağlaştılar sızlaştılar. Her kemikli gelişir, kaburgalı büyür. Meğer hanım, Usun Koca’nın küçük oğlu Segrek iyi, cesur, alp, deli yiğit oldu.
Bir gün yolu bir düğün derneğe uğradı. Kondular, yemek içmek ettiler. Segrek sarhoş oldu. Dışarı ayak yoluna çıktı. Gördü ki öksüz oğlan bir çocukla kavga ediyor. Bre noldunuz diye bir tokat birine, bir tokat birine vurdu. Eski dutun biti, öksüz oğlanın dili acı olur. Biri der: Bre bizim öksüzlüğümüz yetmez mi, bize niye vuruyorsun, hünerin var ise kardeşin Alınca Kalesi’nde esirdir, var onu kurtar dedi. Segrek dedi: Bre kardeşimin adı nedir?
Dedi: Egrek’tir. şimdi Egreğe Segrek yakışır, kardeşim sağ imiş kaygılanmam, kardeşsiz Oğuz’da durmam, karanlıklı gözümün aydını kardeş diye ağladı.
İçeri sohbete girdi müsaade istedi, beyler hoşça kalın dedi. Atını çektiler bindi. Koşturdu anasının evine geldi. Alından indi anasının ağzını aradı. Segrek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Kalkıp ana yerimden doğruldum
Yelesi kara cins atıma sıçrayıp bindim
Çapraz yatan Ala Dağ eteğine vardım
Kudretli Oğuz ellerinde düğün dernek varmış oraya vardım
Yemek içmek arasında
Ak boz atlı bir haberci geldi
Çok zamanmış Egrek derler bir yiğit esirmiş
Kadir Tanrı yol vermiş çıkıp gelmiş
Büyük Küçük kalmadı o yiğide karşı gitti
Ana ben de varayım mı ne dersin
dedi. Anası burada söylemiş görelim hanım ne söylemiş :
Der:
Ağzın için öleyim oğul
Dilin için öleyim oğul
Karşı yatan kara dağın
Yıkılmıştı yüceldi ahir
Akıntılı güzel suyun
Çekilmişti çağladı ahir
Koca ağaçta dal budağın
Kurumuştu filizlenip yeşerdi ahir
Kudretli Oğuz beyleri izine varsa sen var
O yiğide yetiştiğinde
Ak boz atın üzerindin yere in
El bağlayıp o yiğide selam ver
Elini öpüp boynunu kucakla
Kara dağımın yükseği kardeş de
Ne duruyorsun oğul hoştur
dedi. Oğlan anasına söylemiş, görelim ne söylemiş:
Der:
Basatın Tepegözü Öldürdüğü Destanı
Dede Korkut Hikayeleri
Tarih: 8 Ekim 2011 | Bölüm: Destan | Yorumlar: 1 Yorum var.
MEĞER hanım bir gün Oğuz otururken üstüne düşman geldi. Gece içinde ürktü göçtü. Kaçıp giderken Aruz Koca’nın oğlancığı düşmüş. Bir aslan bulup götürmüş, beslemiş. Oğuz yine zamanla gelip yurduna kondu.
Oğuz Han’ın at çobanı gelip haber getirdi, der: Hanım sazdan bir aslan çıkıyor, at vuruyor, sallana sallana yürüyüşü adam gibi, at basarak kan sömürüyor. Aruz der: Hanım, ürktüğümüz zaman düşen benim oğlancığımdır belki dedi. Beyler bindiler, aslan yatağı üzerine geldiler. Aslanı kaldırıp oğlanı tuttular. Aruz oğlanı alıp evine getirdi. Şenlik yaptılar, yeme içme oldu. Amma oğlanı ne kadar getirdilerse durmadı, geri aslan yatağına vardı. Tekrar tutup getirdiler.
Dedem Korkut geldi, der: Oğlanım sen insansın, hayvanla arkadaş olma, gel güzel ata bin, güzel yiğitlerle at sür, at koştur dedi. Büyük kardeşinin adı Kıyan Selçuk’tur, senin adın Başat olsun, adını ben verdim, yaşını Allah versin dedi. Oğuz bir gün yaylaya göçtü. Aruz’un bir çobanı var idi. Adına Konur Koca Sarı Çoban derlerdî. Oğuz’un önünce bundan evvel kimse göçmezdi. Uzun Pınar denmekle meşhur bir pınar var idi. O pınara periler konmuştu. Ansızın koyun ürktü. Çoban erkeçe kızdı, ileri vardı. Gördü ki peri kızları kanat kanada bağlamışlar, uçuyorlar. Çoban, keçesini üzerine attı, peri kızının birini tuttu. Tamah edip derhal temasta bulundu. Koyun ürkmeğe başladı. Çoban koyunun önüne koştu. Peri kızı kanat vurup uçtu, der: Çoban yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al dedi. Amma Oğuz’un başına felaket getirdin dedi.
Çobanın içine korku düştü. Amma, kızın derdinden, benzi sarardı. Zamanla Oğuz yine yaylaya göçtü. Çoban gene bu pınara geldi. Gene koyun ürktü. Çoban ileri vardı. Gördü ki bir kütle yatıyor, parıl parıl parlıyor. Peri kızı geldi, der: Çoban emanetini gel al, amma Oğuz’un başına felaket getirdin dedi. Çoban bu kütleyi görünce dehşete düştü. Geri döndü, sapan taşına tuttu. Vurdukça büyüdü. Çoban kütleyi bıraktı kaçtı. Koyun ardına düştü. Meğer o sırada Bayındır Han beylerle gezinti için ata binmişlerdi. Bu pınarın üzerine geldiler. Gördüler ki bir alamet şey yatıyor, başı kıçı belirsiz. Etrafına toplandılar. İndi bir yiğit bunu tepti. Teptikçe büyüdü. Bir kaç yiğit daha indiler teptiler. Teptiklerince büyüdü. Aruz Koca da inip tekmeledi. Mahmuzu dokundu, bu kütle yarıldı. İçinden bir oğlan çıktı, gövdesi adam, tepesinde bir gözü var. Aruz aldı bu oğlanı eteğine sardı.
Der: Hanım bunu bana verin, oğlum Başat ile besleyeyim dedi. Bayındır Han senin olsun dedi. Aruz Tepegözü aldı evine getirdi. Buyurdu, bir dadı geldi. Memesini ağzına verdi. Bîr emdi, olanca sütünü aldı. İki emdi kanını aldı, üç emdi canını aldı. Bir kaç dadı getirdiler, helak etti. Gördüler olmuyor, sütle besleyelim dediler. Günde bir kazan süt yetmiyordu. Beslediler büyüdü, gezer oldu, oğlancıklar ile oynar oldu. Oğlancıkların kiminin burnunu, kiminin kulağını yemeğe başladı. Hasılı, halkın bunun yüzünden çok canı yandı, aciz kaldılar. Aruza şikayet edip ağlaştılar. Aruz Tepegözü dövdü, sövdü, men etti, o dinlemedi. Nihayet evinden kovdu. Tepegözsün peri anası gelip oğlunun parmağına bir yüzük geçirdi, oğul sana ok batmasın, tenini kılıç kesmesin dedi.
Tepegöz Oğuz’dan çıktı, bir yüce dağ vardı. Yol kesti, adam aldı, büyük harami oldu. Üzerine bir kaç adam gönderdiler, ok attılar batmadı, kılıç vurdular kesmedi, mızrak sapladılar işlemedi. Çoban çoluk kalmadı hep yedi. Oğuz’dan dahi adam yemeğe başladı. Oğuz toplanıp üzerine vardı. Tepegöz görüp kızdı, bir ağacı yerinden kopardı, atıp elli altmış adam helak eyledi. Alplar başı Kazan’a darbe vurdu. dünya basma dar oldu. Kazan’ın kardeşi Karo Göne Tepegöz’ün elinde perişan oldu. Düzen oğlu Alp Rüstem şehit oldu. Uşun Koca oğlu gibi pehlivan elinde şehit oldu. Zayıf canından iki kardeşi Tepegöz’ün elinde helak oldu. Demir giyimli Mamak elinde helak oldu. Bıyığı kanlı Bügdüz Emen, elinde perişan oldu. Ak sakallı Aruz Koca’ya kan kusturdu. Oğlu Kıyan Selçuk’un ödü patladı. Oğuz Tepegöz’e kar etmedi, ürktü kaçtı. Tepegöz çevirip önünü kesti. Oğuz’u bırakmadı, geri yerine kondurdu.
Velhasıl Oğuz yedi kerre ürktü, Tepegöz önünü kesip yedi kerre yerine getirdi. Oğuz Tepegöz’ün elinde tam perişan oldu. Vardılar Dede Korkut’u çağırdılar, onunla konuştular, gelin kesim keselim dediler. Dedem Korkut’u Tepegöz’e gönderdiler. Geldi selam verdi, der: Oğul Tepegöz, Oğuz elinde perişan oldu, bunaldı, ayağının toprağına beni attılar, sana haraç verelim, derler dedi. Tepegöz der: Günde altmış adam verin yemeğe dedi. Dede Korkut der: Bu şekilde sen adam bırakmaz tüketirsin dedi, amma günde iki adam île beş yüz koyun verelim dedi. Dede Korkut böyle söyleyince Tepegöz der: Pekala öyle olsun, evet hem bana iki adam verin yemeğimi benim pişirsin, ben yiyeyim dedi.
Dede Korkut döndü, Oğuz’a geldi. Der: Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı Tepegöz’e verin yemeğini pişirsin dedi ve hem günde iki adam ile beş yüz koyun istedi dedi. Bunlar da razı oldu.
Dört oğlu olan birini verdi, üçü kaldı Üç olan birini verip ikisi kaldı. Kapak Kan derler bir adam var idi. İki oğlu var idi. Bir oğlunu verip biri kalmıştı. Tekrar sıra dönüp dolaşıp ona gelmişti. Anası feryat edip ağladı, figan etti. Meğer hanım, Aruz oğlu Basat gazaya gitmişti, o sırada geldi. Yaşlı kadıncağız der: Basat şimdi akından geldi, varayım, belki bana bir esir verir, oğlancığımı kurtarırım dedi.
Basat altınlı gölgeliğini dikip otururken gördüler ki bir hatun kişi geliyor. Geldi içeri Basat‘a girdi selam verdi, ağladı, der:
Avucuna sığmayan karaçalı oğlu
İri teke boynuzundan katı yaylı
İç Oğuzda Dış Oğuzda adı belli
Aruz oğlu hanım Başat bana medet
Kazılık Koca Oğlu Yigenek Destanı
Dede Korkut Hikayeleri
Tarih: 8 Ekim 2011 | Bölüm: Destan | Yorumlar: Yorum yok.
KAM Gön oğlu HAn Bayındır yerinden kalkmıştı. Kara yerin üzerine ak otağını dikmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti. İç Oğuz, Dış Oğuz beyleri sohbete toplanmıştı. Yeme içme idi.
Kazılık Koca derlerdi bir kişi var idi. Bayındır Han’ın veziri idi. Şarabın keskini başına çıktı. Kaba dizi üzerine çöktü. Bayındır Han’dan akın diledi. Bayındır Han izin verdi. Nereye istersen git dedi. Kazılık Koca iş görmüş, işe yarar odamdı. İşe yarar yaşlılarını yanına topladı, teçhizat ve levazımı ile yola girdi. Çok dağlar, dere tepe geçti. Günlerden bir gün Düzmürd Kalesi’ne geldi. Karadeniz kenarında idi.
Ona erişip kondular. O kalenin bir tekürü var idi. Adına Arşın oğlu Direk Tekür derlerdi. O kafirin altmış arşın boyu var idi. Altmış batman gürz vururdu, çok kuvvetli yay çekerdi. Kazılık Koca kaleye yetişir yetişmez cenge başladı. Sonra o tekür kaleden dışarı çıktı, meydana girdi, er diledi. Kazılık Koca onu görür görmez yel gibi yetişti, tutkal gibi yapıştı. Kafirin ensesine bir kılıç vurdu, zerre kadar kestiremedi. Sıra kafire geldi. O altmış batman gürz ile Kazılık Koca’ya tepeden aşağı tutup çaldı. Yalan dünya başına dar oldu düdük gibi kan fışkırdı. Kazılık Koca’yı yakolayıp tutup kaleye koydular.
Yiğitleri durmayıp kaçtılar. Kazılık Koca tam on altı yıl kalede esir oldu. Sonra Emen derlerdi bir kişi altı kerre varıp kaleyi alamadı. Meğer hanım, Kazılık Koca esir olduğu vakit bir oğlancığı var idi. Bir yaşında idi. On beş yaşına girdi, yiğit oldu. Babasını öldü biliyordu. Yasak eylemişlerdi, esir olduğunu oğlandan saklıyorlardı. O oğlanın adına Yigenek derlerdi. Günlerden bir gün Yigenek oturup beyler ile sohbet ederken, Kara Göne oğlu Budak ile uyuşamadı. Birbirine söz atıştılar.
Budak der: Burada boş laf edip ne yapıyorsun, mademki er diliyorsun, varıp babanı kurtarsana, on altı yıldır esirdir dedi. Yigenek bu haberi işitince yüreği oynadı, kara bağrı sarsıldı. Kalktı.
Bayındır Han’ın huzuruna vardı, yere yüz koydu, der:
Sabah erken sapa yerde dikilince ak otağa
Atlas ile yapılınca mavi gölgelikli
Tavla tavla çekilince yiğit atlı
Çağınp yardım isteyince bol çavuşla
Çalkandığında yağ dökülen bol nimetli
Darda kalmış yiğidin arkası
Zavallının biçarenin ümidi
Türkistanın direği
Yırtıcı kuşun yavrusu
Amıt suyunun aslanı
Karacuğun kaplanı
Devletli han medet
Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı Destanı / 1
Dede Korkut Hikayeleri
Tarih: 8 Ekim 2011 | Bölüm: Destan | Yorumlar: 4 Yorum var.
Oğuz zamanında Kanglı Koca derlerdi bir gürbüz er var idi. Yetişmiş bir yiğit oğlu var idi, adına Kan Turalı derlerdi.
Kanglı Koca der: Dostlar, babam öldü ben kaldım, yerim yurdunu tuttum, yarınki gün ben Öleceğim oğlum kalacak, bundan daha iyisi yoktur ki gözüm görürken oğul gel seni evlendireyim dedi. Oğlan der: Baba mademki beni evlendireyim diyorsun, bana layık kız nasıl olur?
Kan Turalı der: Baba ben yerimden kalkmadan o kalkmış olmalı, ben kara koç atıma binmeden o binmiş olmalı, ben kanlı kafir eline varmadan o varmış bana baş getirmiş olmalı dedi. Kanglı Koca der: Oğul sen kız istemezmişsin, bir yiğit bahadır istermişsin, onun arkasında yiyesin içesin hoş geçesin.
Der: Evet canım baba öyle isterim, ya varasın bir cici bici türkmen kızını alasın, birdenbire kayayım üzerine düşeyim, karnı yırtılsın dedi. Kanglı Koca der: Oğul kız görmek senden, mal rızk vermek benden dedi. Böyle diyince yiğitler ejderhası Kan Turalı yerinden kalktı. Kırk yiğidini yanına aldı.
İç Oğuz’u gördü, kız bulamadı. Çekildi geri döndü, evlerine geldi. Babası der: Oğul kız buldun mu? Kan Turalı der: Yıkılsın Oğuz elleri, bana yarar kız bulamadım baba dedi. Babası der: Hey oğul kız dileyip varan böyle varmaz. Kan Turalı der: Ya nasıl varır baba dedi. Kanglı Koca der: Oğul sabah varıp öğlen gelmek olmaz, öğlen varıp akşam gelmek olmaz, oğul sen mala dört elle sarıl, yığ, ben sana kız aramağa gideyim dedi. Kanglı Koca sevine kıvana kalktı. Ak sakallı çok yaşlı ihtiyarları yanına aldı.
İç Oğuz’a girdi, kız bulamadı. Dolandı Dış Oğuz’a girdi, bulamadı. Dolandı Tırabuzan’a geldi. Meğer Tırabuzan tekürünün44 bir fevkalade güzel dilber kızı var idi. Sağına soluna iki çift yay çekerdi. Attığı ok yere düşmezdi. O kızın üç canavar kalınlığı kaftanlığı var idi. Kim o üç canavarı bastırsa yense öldürse kızımı ona veririm diye vad eylemişti. Bastıramasa başını keserdi. Böylelikle otuz iki kafir beyinin oğlunun başı burç bedeninde kesilip asılmıştı. O üç canavarın biri kükremiş aslan idi, biri kara boğa idi, biri de kara erkek deve idi. Bunların her birisi bir ejderha idi. Bu otuz iki baş ki burçta asılmıştı, kükremiş aslan ile kara erkek devenin yüzünü görmemişlerdi, ancak boğa boynuzunda helak olmuşlardı.
Kanglı Koca bu başları ve bu canavarları gördü, başında olan bit ayağına toplandı46.Der. Varayım oğluma doğru haber vereyim, hüneri var isa gelsin alsın, yoksa evdeki kıza razı olsun dedi. At ayağı çabuk ozan dili çevik olur. Kanglı Koca giderek geldi Oğuz’a çıktı. Kan Turalı’ya haber oldu, baban geldi dediler. Kırk yiğit ile babasına karşı vardı. Elini öptü. der: Canım baba bana yarar kız buldun mu? Der: Buldum oğul hünerin var ise dedi. Kan Turalı der: Altın akçe mi ister, katır deve mi ister?
Babası der: Oğul hüner gerek hüner dedi. Kan Turalı der: Baba yelesi kara cins atıma eyer vurayım, kanlı kafir eline akın edeyim, baş keseyim, kan dökeyim, kafire kan kusturayım, kul hizmetçi getireyim, hüner göstereyim. Kanlı Koca der: Hay canım oğul hüner dediğim o değil. O kız için üç canavar beslemişler. Kim ki o üç canavarı bastırır, o kızı ona verirler. Bastırıp öldürmese onun başını keserler burca asarlar. Kan Turalı der: Baba bu sözü sen bana dememeliydin, mademki dedin, elbette varmalıyım, başıma kakınç, yüzüme dokunç olmasın, kadın ana bey baba esen kalın dedi.
Kanglı Koca der: Gördün mü ben bana nettim, oğlana korkunç haberler vereyim, belki gitmez döner dedi. Kanglı Koca burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Der:
Oğul senin varacağın yerin
Dolamaç dolamaç yolları olur
Atlı batıp çıkamaz onun balçığı olur
Alaca yılan sökemez onun ormanı olur
Gök ile boy ölçüşen onun kalesi olur
Göz Kakarak gönül alan onun güzeli olur
Hay demeden baş getiren celladı olur
Sırtında kalkan oynar yayası olur
Yaman yerlere yeltendin geri dön
Ak sakallı babanı ihtiyarcık olmuş ananı ağlatma
dedi. Kan Turalı kızdı, der:
Ne söylüyorsun ne diyorsun canım baba
Bu kadar işten korkan yiğit mi olur
Alp ere korku vermek ayıp olur
Dolamaç dolamaç yollarını
Kadir kor ise geceleyin at sürüp geçeyim
Atlı batıp çıkamaz onun balçığına kumlar döşeyeyim
Alaca yılan sökemez ormanını
Çakmak çakıp ateşe vereyim
Gök ile boy ölçüşen kalelerini
Kadir kor ise yapayım yıkayım
Göz kakarak gönül alan güzelinin boynunu öpeyim
Sırtında kalkan oynar yayasının
Kadir kor ise başını keseyim
Ya varayım ya varmayayım
Ya geleyim ya gelmeyeyim
Ya kara erkek devenin göğsü altında kalayım
Ya boğanın boynuzuna ilişeyim
Ya kükremiş aslanın pençesinde didileyim
Ya varayım ya varmayayım
Ya geleyim ya gelmeyeyim
Yine görünceye kadar bey baba hatun ona esen kalın