Almanya’daki Türklerin Yaşadığı Sorunlar
Tarih: 9 Kasım 2015 | Bölüm: Kültür | Yorumlar: 4 Yorum var.
Türkiye’den göç ederek ekmeğini kazanmak için son çare olarak gördükleri Almanya’ya yerleşen Türkler, aslında bilindiğinin aksine orada çok rahat değiller ve refah içerisinde yaşamıyorlar. Biz onları genelde “Almancı” olarak görüyoruz; onlar ise kendilerini “gurbetçi” olarak tanımlıyorlar. Almanya’da yabancı, Türkiye’de Almancı olmak gerçekten zor olmalı. Çünkü insanların aitlik duygusunı yaşamaları, temel ihtiyaçlarından biri olmasına rağmen, gurbetteki kardeşlerimiz bu duyguyu tam olarak yaşayamıyorlar.
Göç serüveni, 1960’lı yıllarnda Almanya’nın gelişen sanayisinde çalışmak üzere işçi ihtiyacını karşılamak için Türklere kapılarını açmasıyla başladı. Hani işsizlerin ve çaresizlerin son kapısı olan İstanbul için “taşı toprağı altın” derler ya? Almanya da Türkiye’deki işsiz ve çaresiz gençler için bir umut kapısı olmuştur. Oraya giden yüz binlerce genç, Almanya’nın hizmet veya sanayi sektöründe ciddi bir istihdam sağlamışlardır.
Yıllar geçtikçe, Almanya’nın Türk gençleri için ekmek kapısı olma hayalleri artmış, gidenler memlekete döndükçe yanlarında uzak yakın akrabalarını veya arkadaşlarını da götürmüşlerdir. Bu silsile böylece devam etmiş, geçen 50 – 60 yıllık zamanda Almanya’da muhtelif işlerde çalışan insanlar üç nesilden beri orayı yurt edinmiştir. Bugün nüfusu yaklaşık 1,8 milyona yaklaşan Almanya Türkleri, artık devlet politikalarını yönlendirecek veya ticarette söz sahibi olacak noktalara varmıştır.
Atatürk’ün Avrupa’ya Yolculuğu
Tarih: 16 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Savaşın en zor ve çetin anlarında zaferler kazanmış, başarılarıyla halkın gönlünde taht kurmuş muzaffer bir generalin açıkta kalması, ordu içinde ve işten anlayan çevrelerde türlü dedikodulara yol açıyordu. Bu durum, hem Enver Paşa’nın itibarını zedeliyor hem de Mustafa Kemal’e karşı duyduğu kuşkuları arttırıyordu. Mustafa Kemal’e acilen bir iş bulmak ve onu İstanbul’dan uzaklaştırmak gerekiyordu.
1917 yılının Aralık ayında Keizer, Osmanlı Padişahı’nı Alman İmparatorluk Karargahı’nı ziyarete davet etmişti. Padişah hasta olduğu için yerine Veliaht Vahidettin Efendi’nin gitmesi kararlaştırıldı ve Mustafa Kemal Paşa’ya Osmanlı Ordusu’nun temsilcisi olarak Almanya’ya gitmesi önerildi. Tahta çıkması pek uzak olmayan Veliaht’la tanışmak, ona gerçekleri anlatmak, güvenini sağlamak ve Padişah olunca da devlet işlerinde söz sahibi olmak, hem Mustafa Kemal hem de ülke için çok yararlı olabilirdi.
O, bu düşüncelerle teklifi kabul etti. 15 Aralık 1917 ve 5 Ocak 1918 tarihleri arasında yapılan bu resmî gezide, savaşın gidişâtını, devleti bekleyen kaçınılmaz sonuçları bütün açıklığı ile Veliaht’a anlatmaya çalıştı. O’na V. Ordu Kumandanlığı ile Başkumandanlık Vekaleti’ni uhdesine alması hususunda telkinde bulundu.
Vilhelm Thomsen
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Vilhelm Ludwig Peter Thomsen ya da Vilhelm Thomsen (25 Ocak 1842 – 12 Mayıs 1927) Danimarkalı dilbilimci. Danca’da Vilhelm olarak yazılmasına karşın Türkçe pek çok kitap ve çalışmada adı Wilhelm olarak geçmektedir. 1893 yılında, Rus Türkolog Friedrich Wilhelm Radloff (Vasili Vasilyeviç Radlof)’un yardımları ile Orhun Kitabeleri’ni çözümlemiştir.
Bo Wickman (1988:808) tarafından “Ural dilbilim tarihi” bir makaleye göre, Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen (1842-1927) tüm zamanların en büyük dilbilimciler biri oldu. O bir dil disiplinleri şaşırtıcı çok sayıda aktif olarak görev aldı, ve o hepsini eşit ustaca oldu.
O modern dilbilim, Rasmus Rask, NL diğer üç Danimarka öncüleri ile birlikte merkezi Kopenhag’da kurulan bir dikilitaş onurlandırıldı Westergaard, ve Karl Verner.
Türkoloji’nin Duayeni: “Wilhelm Radloff”
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
81 yıllık ömrünün büyük bir kısmını Türk Dünyasını araştırmaya adayan Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff, çalışmaları ile Türkolojide yeni bir çığır açmış ve bu alanının ne denli uçsuz bucaksız olduğunu ortaya koymuştur. Sayısız çalışmasıyla, alanında ilk sayılan eserleriyle Türkolojinin gelişimine hatırı sayılır bir katkıda bulunmuş ve yeryüzündeki en büyük Türkologlar arasına girmeyi hak etmiştir.
Onun çalışmaları, kendisinden sonra gelen araştırmacılara ilham kaynağı olmuş, Türkolojinin önünü açmış, Radloff isminin Türkoloji araştırmaları tarihine kazınmasını sağlamıştır. Radloff’un ve çalışmalarının ne denli önemli olduğunu anlayabilmek için onun hayat hikâyesine kısaca bir göz atmak yeterli olacaktır.
Hayatı
Prusya ordusunda yedek subay olan bir babanın tek oğlu olarak 5 Ocak 1837 tarihinde Berlin’de dünyaya gelen Radloff, ailesinin iyi olmayan maddî durumuna rağmen iyi bir eğitim almıştır. Lise yıllarından itibaren edebiyata ve dile ilgi duymaya başlamış, üniversiteye girdiği ilk yıllarda aldığı felsefe ve ilahiyat eğitimini yarıda bırakarak filolojiye yönelmiştir.
İlerleyen yıllarda Radloff; Türk, Moğol, Mançu ve Fin dilleri arasındaki ilişkileri ortaya koymaya çalışan hocası Wilhelm Schott sayesinde Doğu dillerine yönelmeye başlamış ve Orta Asya‘nın bilinmeyen dillerini kendisine çalışma alanı olarak seçmiştir. Bu yıllarda, Rus topraklarında araştırma yapabilmek amacıyla Rusça öğrenmeye başlamış; Rusların Merkezî ve Doğu Asya’daki Türk topraklarına doğru ilerlemesiyle birlikte Rusya’da kalmaya ve Türk dili, tarihi, kültürü üzerinde çalışmaya karar vermiştir.