Kısa Fabl Örnekleri
Tarih: 8 Ağustos 2019 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 17 Yorum var.
Fabl adıyla bilinen hayvan masalları, genellikle çocuklar için yazıldığı için kısa ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınırlar. İçerisinde hayvanların başından geçen olağanüstü olaylar, kişileştirme ve konuşturma sanatıyla akıcı bir kurguya dönüştürülür. Olaylar basit düzeyde işlendiği için aslında kalemine güvenen herkes basit bir fabl yazma çalışması yapabilir. Fabl hakkında ayrıntılı bilgi için “Fabl Türü ve Özellikleri” başlıklı sayfamıza bakabilirsiniz. Aşağıda kısa fabl örnekleri sizler için derlenmiştir.
BENEKLİ ve KRAL
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, iki dağın arasında sonu görünmeyen çok büyük bir göl varmış. Bu göl, yakın köylerdeki insanlar kadar hayvanların ve bitkilerin de hayat kaynağıymış. Nice zambaklar ve yosunlar gölün çevresini süsler, kuşlar göç ederken bu gölde misafir olur ve içinde yaşayan rengarenk balıklar, gün boyunca şarkılar söyleyerek serin sularda gezer dururmuş.
Gölün küçük bir kısmında yaşayan sevimli balıkların bir de kralı varmış ve buradaki tüm balıklar kralın sözünden çıkmazmış. Kral çok uyanık ve yalnızca kendi keyfini düşünen biriymiş. Tüm balıkları tatlı yosunların az olduğu, yiyecek bulmanın çok zor olduğu dar bir alanda tutar ve bu alanın dışına çıkanları büyük balıklara yem etmekle tehdit edermiş. Ayrıca gölün derin yerlerinde çok tehlikeli yaratıkların olduğunu, dev yılanların, çift başlı köpek balıklarının ve timsahların oralarda gezip durduklarını anlatırmış sürekli. Kendisi ise gününü gün eder, hizmetçilerine en güzel yemekleri ve içecekleri onun için hazırlatır, muhafızlar onu gece gündüz korurmuş.
Fabl Nedir? Özellikleri ve Temsilcileri
Tarih: 3 Ağustos 2019 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 2 Yorum var.
Esasen masal türüne bağlı olan fakat zamanla ayrı bir edebi tür hâline gelen fabl; kahramanları genellikle hayvan ve bitkilerden oluşan, sonunda mutlaka bir ahlâk dersi veren kısa öykülerdir. Fabl türünün dilimizdeki öz Türkçe karşılığı “öykünce” olarak belirlenmiştir. Buna karşın genellikle fabl için “hayvan masalları” karşılığı kullanılmaktadır. Bu kısa öykülerde hayvanlar, tıpkı insanlar gibi belirli karakterlere sahiptir, konuşurlar, düşünerek hareket ederler ve genellikle bir sorunu çözmeye çalışırlar. Çocuk edebiyatı eserleri olan fabllar, çoğunlukla çocukların ahlâk ve kişilik gelişimlerini desteklemek için kaleme alınırlar.
Fabl türü, genellikle güldüren, eğlendiren ve aynı zamanda kişileri düşündürüp eğiten bir edebiyat türüdür. Çoğunlukla şiirsel bir dil kullanılır ve olaylar akıcı bir şekilde işlenir. Çocukların her zaman ilgisini çeken hayvanların başından geçen maceralar, onların ilgisini çekebileceği ve verilen mesajı çok rahat bir şekilde alabilecekleri düzeyde işlenir. İntak denilen konuşturma ve teşhis denilen kişileştirme sanatına sıklıkla başvurulur. Hikâye boyunca hayvanlar ve bitkiler kendi aralarında konuşurlar. Fabl kelimesi, Latincede (fabula) “hikâye” anlamına gelmektedir. Zamanla bir davranışı öğreten veya ahlâk eğitimini işleyen eserlere verilen ad hâline gelmiştir.
Fabl türünde çocuklara iyi davranışları öğütlemek ve kötü davranışlardan kaçındırmak işlenir. Bu tür ahlâk ve kültür ögeleri doğrudan değil, konunun gelişimi içerisinde sezdirilir. Soyut kavramlar, çocuğun düzeyinde somutlaştırılarak verilir. Aslında insanın toplumsal yaşamına ait olan iyi – kötü, zengin – fakir, korkak – cesur, yalancı – dürüst… gibi çeşitli kavramlar, hayvanlar arasında geçen hareketli bir kurgu içerisinde anlatılır. Hayvanların karakterleri ile özdeşleşen davranışlardan doğru olanlar kazanır, övülür; yanlış olanlar ise yerilir ve kaybeder. Yardımseverlik, paylaşmak, dürüstlük, cesur olma, çalışkanlık… gibi kişilik özellikleri ön plana çıkarılır; kıskançlık, cimrilik, tembellik… gibi yönler ise dışlanır.
Diğerkâm ve Diğerkâmlık Nedir?
Tarih: 13 Temmuz 2019 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Kendini sevmeyen insan var mıdır? Peki ya başka insanları da en az kendisi kadar seven biri? Hiç uzağa gitmeden, kendimizden hareket ederek bu kelimenin sırrına ermeye çalışalım. Hemen her insan kendini sever, çıkarlarını gözetir. Bu doğanın ve yaratılışımızın bir gereğidir, olması gereken de budur. Fakat iş çevremizdeki diğer insanları sevme ve onların çıkarlarını gözetmeye geldiğinde, orada kâmil insan ile bencil insan ayrılır. Bencil insan, yalnızca kendi çıkarlarını gözetir, kendini sever. Bencil olmayan, başkalarını da en az kendisi kadar seven ve onların çıkarlarını gözeten insan ise “diğerkâm” olur.
Farsça “diğer” (başka)” ve “kâm” (sevgi, arzu, mutluluk) kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelen “diğerkâm“, dilimizde kendine yer bulmuş ve Türkçeleşmiş bir sıfattır. Dilimizde “özgeci” şeklinde karşılığı vardır. “Yalnızca kendi çıkarlarını düşünmeyen; kendisi kadar başka insanları da seven ve onların yararını gözeten” anlamına gelir. “Hiçbir kişisel karşılık beklemeden, başka insanların iyiliğini düşünen ve onlar için faydalı şeyler yapmayı ilke edinen kişi” anlamına da gelmektedir. Kısaca bencil olmayan, tanıdık veya yabancı hernangi bir insan için yeri geldiğinde kendi menfaatlerinden bile vazgeçebilen, bir başkası için güzel bir şey yaptığında mutlu olabilen insanları karşılamaktadır.
Diğerkâm insanlar fedakârdırlar. Belki birilerine garip gelebilir; fakat onlar yeri geldiğinde kendi çıkarlarına ters düşmesine rağmen başkalarının menfaatini gözetebilirler. Örneğin bir ağacın sadece üst dallarında bulunan bir meyveyi, ağaca zorlukla çıkıp toplarlar. Topladıkları meyveyi kendisinden çok başkalarına ikram ederek mutlu olurlar. O kadar zahmete katlanmışken, “Bana ne, isteyen çıkıp kendisi yesin.” demek yerine, “Aşağıdaki bu güzel insanları mutlu etmek güzel olur, onlara bir ikramda bulunmak beni de mutlu eder.” şeklinde düşünürler. Yani kendi çıkarlarını değil, başkalarının mutluluğunu gözetirler.
Akademisyen Nedir ve Nasıl Olunur?
Tarih: 10 Temmuz 2019 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: Yorum yok.
Akademik kariyer yapmak, üniversite kapısından giren birçok öğrencinin hayalidir. Akademisyenlik, bilimle uğraşmak, çeşitli araştırmalara öncülük etmek, kendi alanında söz sahibi olmak, hayat boyu sürecek bir öğrenme ve öğretme macerasına atılmak ve belki de en önemlisi yüzyıllar boyunca hatırlanmak amacıyla herkesin ilgisini çekmektedir. Bununla birlikte toplumda saygın bir yeri olan akademisyenlik, hep uzak bir hedef olarak görülür, hatta hep başkalarının bu mesleğe layık olduğu düşünülür. Bu yazımızda akademisyenlik mesleği ve nasıl akademisyen olunacağı gibi konularda bilgiler vermeye çalışacağız.
Kelimenin etimolojisinden başlarsak, “akademi” (yüksek okul) kökünden türeyen “akademisyen” kelimesi Türkçede “öğretim üyesi” veya “öğretim elemanı” olarak karşılık bulmuştur. “Akademisyenlik” mesleğini ise “üniversitelerde veya bunun gibi yüksek öğrenim kurumlarında uzmanı olduğu alanla ilgili araştırmalar yapan, bilimsel konular üzerinde çalışan ve eserler üreten, alanı ile ilgili öğretim faaliyetlerini doğrudan yürüten kişi” şeklinde tanımlayabiliriz. Akademisyenler, üniversitelerde öğretmenlik yapan ve kalan zamanlarında uzmanı oldukları alanlarda bilimsel çalışmalar yapan kişilerdir. Bir ülkenin gelişip kalkınmasında, bilim ve teknolojide ilerlemesinde akademisyenlerin önemi oldukça büyüktür.
Akademisyenler üniversite öğrencilerinin derslerine girer, onların bilgi ve beceri yönünden kendilerini yetiştirmelerine öncülük ederler. Ders programları, sınavlar, eğitimler ve kayıt işlemleri gibi idari işleri yaptıkları gibi, kalan zamanlarında da uzmanlık alanı olan konulara yoğunlaşır, araştırmalar yapar, makaleler yazarlar. Bir bakıma ülkenin bilim, sanat, edebiyat, teknoloji, mühendislik, tıp vb. alanlarının beyin takımı gibi çalışırlar. Bu anlamda kutlu ve önemli bir iş yapmaktadırlar. Sık sık çeşitli akademik toplantılara katılırlar. Emeklilik yaşlarına kadar yoğun bir tempoda öğrenmeye, öğretmeye, özgün şeyler üretmeye devam ederler.