Türk Lehçeleri Arasındaki Yakınlık
Tarih: 18 Temmuz 2011 | Bölüm: Türk Dili, Türk Lehçeleri | Yorumlar: Yorum yok.
Dünyanın dört bir yanına dağılan ve yayıldıkları coğrafyalarda farklı ses ve biçim özellikleri gösteren “lehçeler” oluşturan Türkler, acaba farklı Türk lehçelerini öğrenmek için hiçbir çaba sarf etmeden birbirleriyle ne kadar anlaşabilirler diye düşüneniniz var mı? Azerbaycan’a, Kırgızistan’a veya Tuva Özerk Cumhuriyeti’ne giden bir Türkiye Türk’ünün orada yaşayan soydaşlarımızla ne düzeyde iletişim kurabileceğini merak ediyor musunuz?
Türk dünyası, ne yazık ki hep ihmâl edilen bir konu alanı. Dünyada Türkler kadar kültürel – manevi ortaklığını devam ettirdiği, başkalaşmadığı hâlde birbirine uzak duran başka bir millet yoktur kanımca. Aramızdaki devasa ortaklık, bizi biz yapan aynı değerleri benimsemişlik varken birbirimizden bihaber olduğumuz 300 milyon insan… Hangi millet yapar bunu? Tabi ki Türkler. Çünkü gerçekten tarih boyunca biz en büyük zararı, yine kendimizden görmüşüz. Bu tartışmasız bir gerçek. Şu anda da böyle oluyor ve bağımsız 7 tane Türk cumhuriyeti varken bile, ilişkilerimiz yok denecek kadar az.
Rusların ve türevi düşmanların etkisi ile aramızdaki bağın iyice bitirilmeye çalışılması nedeniyle, hepimizin ortak dili olan Türkçemiz de farklılaşarak, lehçeler doğurmuştur. İşte bu lehçelerin birbirlerine yakınlığı aynı düzeyde değildir. Bunu gösterirken, Türkçenin yayıldığı alanlara göre sınıflandırma yapmak mümkündür. Ayrıca konuşma dili ile yazı dili arasında alfabe farkı olduğu için, bu açıdan da sınıflandırma yapmak mümkündür.
Güneş Dil Teorisi
Tarih: 17 Temmuz 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 5 Yorum var.
Geçen günlerde Güneş Dil Teorisi konusunda bir araştırma yapıyordum. Genel ağda yaptığım aramada, bu konuyla ilgili adamakıllı bilgi bulamadım. Birçok ağelinde kaynağı belli olmayan birkaç satırlık bilgiden başka bir içerik bulunmuyor bu konuyla ilgili. Hatta bazı kendini bilmez kişilerin yazmış oldukları bir yazıyı da üzülerek okudum. Atatürk ve Türk karşıtı bir duruşla yazılmış o yazı, birçok bölümünde gerçeklikten tamamen uzak tutumlarla işlenmiştir. İdeolojik görüşlerini tarihi çarpıtmak için kullanan ve bu yolla Türk insanının değerleriyle oynamaya kalkışan kişilerin de bu yazıyı okumalarını umut ediyorum.
1930’lu yıllarda, Türkçenin yabancı dillerin etkisiyle ne kadar geri plana atıldığı anlaşılmış ve bu yabancılaşmanın ortadan kaldırılması için çalışmalara başlanmıştır. Bu tarihten önce de bu konuda çalışma yapanlar olmuştur; fakat büyük çaplı ve etkili çalışmalar bu dönemden sonra başlamıştır. O yıllarda dilimiz, Arapça ve Farsçanın yoğun etkisi altındadır ve Türkçemizdeki yabancılaşma oranı %7-80′lere kadar ulaşmıştır. Şöyle ki Türkiye Türkçesi, büyük bir sayfalık metinde ancak birkaç sözcük veya dil bilgisi öğesiyle yaşamaktadır. Fakat burada değinilmesi gereken bir şey vardır: Bu yabancılaşma, büyük oranda “aydın” (?) kesimin yazı dilinde oluşmuştur. Kendini daha bilge gösterebilmek için, TÜRK‘ün olmayan bütün sözcükler ve kalıplar, yüksek kesimin diline alınmıştır. Halkın dili çok daha sadedir ve hatta bu dönemde yazılan metinleri, sıradan insanların anlaması da çok güçtür. Bu kötü durumun düzeltilmesi için, dilimizdeki yabancı sözcüklerin Türkçeleştirilmesi için çalışmalar yapılmak istenmiştir.
Yabancılaşmanın doruğa çıktığı dönemde, dilimizde olmayan sözcüklerin yerine yeni sözcükler alınmamış; tam tersine binlerce yıldır kullandığımız sözcükler bile atılarak yerlerine Arapça ve Farsçaları getirilmiştir. Bunun için dili yeniden canlandırıp özüne döndürmek daha kolay olmuştur. Özleştirme çalışmalarında, ilk başta dilimizdeki bütün yabancı sözcükleri atıp yerlerine Türkçe kökenli karşılıklarının koyulması düşünülmüştür. Bu anlayışla çalışan dil ve edebiyat bilginleri, dilimize yerleşip Türkçeleşmiş sözcükleri de dilden çıkarmaya başlamışlardır. “Kalem, kültür, insan” gibi Türkçeleşmiş sözcüklerin de dilden atılması gerektiği düşünülmüş; fakat bu sözcüklerin yerine koyulan Türkçe kökenli sözcükler eski sözcüklerin gücünde olmayınca, dil bir çıkmaza doğru gitmeye başlamıştır. Tamamen iyi niyetle başlatılan Türkçeleştirme çalışmaları, farklı bir boyut kazanarak Türkçeyi özleştirmesi beklenirken dili çıkmaza doğru sürüklemeye başlamıştır. Çünkü yapılan Türkçeleştirmeler düzensiz ve basittir. Bugün bir sözcük türetilirken Türk Dil Kurumu yüzlerce kişinin görüşünü alır, o sözcüğün yerine kullanılabilecek diğer sözcükleri de inceler ve kurulun onayından geçirdikten sonra kullanmaya başlar. O dönemde ise, üç beş kişinin her gün onlarca sözcüğü Türkçeleştirmeleri böyle sıkıntılı bir ortam yaratmıştır.
Çok Bilmiş Bilge’den Esenlikler
Tarih: 16 Temmuz 2011 | Bölüm: Günce | Yorumlar: 2 Yorum var.
Efendim, bu satırların çok bilmiş güncemizde yayımlanacak ilk ciddi yazı deneyimi olması nedeniyle bendeniz bir heyecan yaşıyorum. İlk cümlemde anlatım bozukluğu yapmamdan da bunu kolaylıkla anlıyorsunuzdur kanımca. İlk yazı; çünkü güncemizin (web sitemizin veya başka bir ifadeyle blogumuzun) tasarımının hâli hazırda bir düzene oturtulmasını tâkiben, ziyaretçilerimize bir “merhaba” demek adettendir.
Kendimi “çok bilmiş bilge” olarak tanımlamıyorum, bu yanlış anlaşılmasın. Yalnızca bilgelik taslayan, özünde evrendeki gerçekliğin milyarda birini öğrenmeye kâbil olamamış bir yaratığın kaleminden çıkıyor bu sözler. Ama olur ya, sözlerimiz başka insanları düşünmeye yönlendirirse, hatta bilgi denizinde boğulma riskiyle karşı karşıya getirirse, işte belki o zaman çok bilmiş denebilir tavrımıza. (:
Güncemiz, Türk dili, edebiyatı, tarihi, kültürü ve Türkoloji alanına giren dil bilimi gibi birçok konuda sizlere temel kaynaklar sunacaktır. Geneli sayılan alanlarla ilgili olmakla birlikte, güncel ve farklı konularda da özgün yazılarla güncemiz canlı tutulacaktır. Sizleri düşündürmek amacıyla, her alanda birçok bilgi-belge sunmak ve nezih bir paylaşım ortamı yaratmak, temel felsefemizdir.
İnternette Bilgi Kirliliği
Tarih: 15 Temmuz 2011 | Bölüm: Benim Kalemimden, Teknoloji | Yorumlar: 3 Yorum var.
Herkesin duygu ve düşüncelerini özgürce paylaşabildiği bir ortamdır internet. Bu özgürlük, aslında toplumlarda demokrasinin hakkıyla benimsenmesinde etkili olmaktadır. Çünkü farklı görüşler ve her türlü alanda derlenmiş bilgiler paylaşılabilir bu ortamda. Böylece ilgi ve bilgi alanlarına göre, sonu gelmez bir ansiklopedi oluşur sanal ağlar üzerinde. Aradığımız, ilgilendiğimiz nice konular hakkında hem bilgi sahibi kişilerin paylaştığı yazı ve belgelerden hem de milyonlarca insanın ilgilendiğimiz konu hakkındaki düşüncelerinden yararlanabiliriz.
Doğru ve yerinde kullanıldığında çok etkili bir bilgi kaynağı olarak karşımıza çıkan internet, ne yazık ki bu konuda duyarlı olmayan insanların kaynağı ve doğruluğu belli olmayan her türlü bilgiyi paylaşma gayreti içine girmesi, internette doğru bilgiyi bulmanın çok zor hâle gelmesine neden olmaktadır.Bir yanda ilgilendiği alan ile ilgili onlarca kaynaktan beslenen ve nesnel bir tutumla insanları bilgilendirmeye çalışan kişiler bulunuyorken; diğer yanda sazan misali her türlü söylentiyi doğruluğu kanıtlanmış bir bilgi gibi sunmak isteyen bilgi yoksunları bulunuyor. Bu durum, sanal ortamda büyük bir karmaşa ve erişim sorunu oluşturuyor.