Örtülü Özne Nedir?
Tarih: 13 Mart 2019 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 1 Yorum var.
Cümlenin temel ögelerinden biri olan öznenin dört çeşidinden biri olan örtülü özne, edilgen çatılı fiiller yüklem olduklarında kullanılan özne türüdür. Bilindiği üzere özne, cümlede yüklemin gösterdiği işi yapan kişi veya varlıktır. Fakat burada öznenin dört farklı türü olduğunu düşünmek ve yüklemin çatısının ve aldığı başka eklerin de önemli olduğunu bilmek gerekir. Örtülü öznenin kullanılabilmesi için yüklemin mutlaka edilgen çatılı olması, yani yüklemin gösterdiği işi yapan kişinin gizlenmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte cümlenin içinde “tarafından, etkisiyle” gibi bazı kelimeler kullanılarak işi yapanın gösterilmesi gerekmektedir. Bu nedenle örtülü özne için “edilgen çatılı yüklemi olan cümlelerde gösterilen özne” şeklinde bir tabir kullanmak mümkündür. Birazdan ayrıntılarına değineceğiz fakat önce edilgen çatılı yüklemler ve diğer özne türleri hakkında birkaç hatırlatma yapalım:
Bilindiği üzere edilgen çatılı fiiller yüklem olduğunda cümlede özne bulunmaz. Zaten edilgen çatının mantığı, yüklemin gösterdiği işin gizlenmesidir. Örneğin “Alper arabayı özenle yıkadı.” cümlesinde arabanın kim tarafından yıkandığı bellidir. Burada işi yapan kişi olan Alper gerçek öznedir. Fakat bu cümleyi “Araba özenle yıkandı.” şeklinde kullanırsak, burada arabanın kim ya da kimler tarafından yıkandığı gizlenmiş olur. İşte bu cümlenin çatısı edilgendir. Edilgen çatılı cümlelerde özne gösterilmediği zaman varsa nesne, özne görevi yüklenir ki buna da “sözde özne” denir. Bunun için bu cümledeki “araba” sözde öznedir. Tam burada cümlenin çatısı yine edilgen kalmakla birlikte, “tarafından” gibi bir kelime yardımıyla işin kimlerce yapıldığını gösterelim: “Araba görevliler tarafından özenle yıkandı.” cümlesinde yüklem edilgendir; fakat işi yapan gösterilmiştir. İşte bu cümlede “görevliler” örtülü özne göreviyle kullanılmış olmaktadır.
Örtülü öznenin kullanılabilmesi için iki şartın sağlanması gerekir: Bunlardan birincisi cümlenin yükleminin mutlaka edilgen olması, ikincisi ise cümlede “… tarafından, etkisiyle, yüzünden, nedeniyle, -ca” gibi ek veya kelimelerle öznenin gösterilmesidir. Yüklemin edilgen olması tek başına yeterli değildir; çünkü edilgen çatılı fiiller yüklem olduğunda bazen cümledeki nesne, öznenin yerini tutabilir ki burada sözde özne kullanılmış olur. Unutulmamalıdır ki sözde öznenin olduğu cümlelerde özne tamamen gizlenmiştir, bunun için nesneye özne görevi yüklenir. Fakat örtülü öznenin kullanıldığı cümlelerde özne apaçık gösterilmektedir; fakat cümlenin yüklemi hâlâ edilgen yapıdadır. Şimdi tüm bu dediklerimizi dört özne türünü de açıklayacak şekilde belirtelim:
On İki Hayvanlı Türk Takviminin Kökeni
Tarih: 10 Mart 2019 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: Yorum yok.
Kaşgarlı Mahmud’un on iki hayvanlı Türk takviminin ortaya çıkışı (kökeni) ile ilgili Divan-ü Lügati’t Türk’te aktarmış olduğu bir Uygur rivayeti ile konuya başlayalım: Türk Hakanlarından biri, kendisinden birkaç yıl önce yapılmış bir savaş hakkında bilgi almak istemiş. Bunun üzerine çevresindeki kimse bu konuda net bir bilgi sunamamış, danışmanları kararsız kalmışlar ve savaşın yapıldığı yılda yanılmışlar. Bunun üzerine bu konuyu görüşmek için Hakan ulusuyla bir görüşme yapmak için kurultayı toplar. “Biz bu savaşın tarihini belirleme konusunda nasıl yanıldıysak, bizden sonra gelecek olanlar da hata yapacaklardır. Öyle ise, biz şimdi göğün on iki burcu ve on iki ay sayısınca her yıla birer ad koyalım; hesaplamalarımızı bu yılların geçmesiyle anlayalım ve bu aramızda unutulmaz bir andaç olarak kalsın.” der. Ulus, kurultayda Hakan’ın bu önergesini kabul eder.
Alınan karar sonrasında Hakan bir sürek avı düzenler. Yaban hayvanlarının Ilısu’ya doğru sürülmesini buyurur. Bu ırmak çok büyüktür ve halk bu hayvanları sıkıştırarak suya doğru sürükler. Bu hayvanların bir kısmını avlarlar, bazıları ise kaçarak ırmağa atlar. Bunların içinden sıçan (fare) ırmağı ilk geçen olur ve ilk yıla onun ismi verilir. Toplamda 12 tane hayvan ırmağı geçer ve her geçen hayvanın adı bir yıla verilir. Böylece 12 hayvanlı Türk takvimi meydana gelir ve zamanla geliştirilerek yıldan yıla aktarılır, günümüze kadar gelir. Takvimin ortaya çıkışı bu şekilde rivayet edilmekle birlikte, Orhun Abideleri‘nden önce herhangi bir yazılı kaynağımız bulunamadığı için takvimin yaratılışı hakkında kesin bilgilere erişmek mümkün değildir.
Bu konuda Türklük bilimcilerin az bir kısmı takvimin Çinlilerden alınmış olabileceğine dair tezler ileri sürmüşse de, çoğunluğun düşüncesi takvimin Türkler tarafından yaratıldığı ve ilk defa Türk coğrafyasında kullanıldığıdır. Çinlilerin bugün hâlâ sembolik olarak kullandıkları Çin takviminin Türkler tarafından ortaya çıkarıldığı düşüncesi, ne yazık ki bazı çevreleri rahatsız etmektedir. Türklerin büyük işler başarma fikrini hazmedemeyen özellikle Batılı bilim insanları, ne yazık ki takvimi Çinlilere mâl etmek için elinden geleni yapmışlardır. Bunlardan biri Fransız Türkolog Louis Bazin’dir. Kaleme aldığı birçok yazısında, bu takvimin Çin mitolojisi ve felsefesi ile ne kadar yakından ilgili olduğunu ifade etmiş, Çinlilerin bu takvimi kullandığı yüzyıllarda henüz Türklerin bir takvimi olmadığını iddia etmiştir. Özellikle takvimdeki “ejderha ve domuz” hayvanlarının bulunmasının, takvimin Türklere ait olmayacağını düşündürdüğünü söylemiştir.
12 Hayvanlı Türk Takviminin Özellikleri
Tarih: 8 Mart 2019 | Bölüm: Türk Tarihi - Kültürü | Yorumlar: 3 Yorum var.
On iki hayvanlı Türk takvimi, Güneş yılını esas almaktadır. Yani zamanı Güneş’in tam tur hareketlerine ve Ay’ın hilâl olmasına göre gün, ay ve yıl şeklinde tanımlamışlardır. Bir gün 12 + 12 şeklinde iki bölüme ayrılmış ve bugünkü gibi 24 saat olarak değerlendirilmiştir. Bu takvimde hafta kavramı yoktur, Türklerde İslamiyet’ten sonra hafta kavramı oluşmuştur. Bir yıl 354 ile 384 gün aralığında sürmektedir. Ay’ın hilâl şeklini almasına göre aylar oluşur ve bir yıl tamamlanır. Bir ay bazı aylarda 29 gün, bazı aylarda 30 gün sürmektedir. Ay isimleri birinci ay, ikinci ay diye sıralanmıştır ve on ikinci ay ile son bulmaktadır.
Bu takvimde her yıl bir hayvan ismi ile adlandırılmaktadır. Sırasıyla “fare, sığır, pars, tavşan, balık, yılan, at, koyun, maymun, kavuk, köpek, domuz” yılları bulunmaktadır. Domuz yılından sonra tekrar fare yılına dönülmektedir. Yani bulunduğumuz yıl hangi hayvanın adıyla anılıyorsa, on iki yıl sonra yine aynı hayvan yılı yaşanmaktadır. Balık yılı, Çinlilerin etkisiyle bazı Türk toplulukları tarafından “ejder yılı” olarak kabul edilmiştir. Her yılın kendine göre özellikleri vardır. Hangi yılda yaşıyorsak, o yılın özelliklerine göre bolluk, kıtlık, savaş… vb. şeylerle karşılaşılacağına toplum tarafından inanılmaktadır.
Kaşgarlı Mahmud‘un anlattığına göre Türkler bir yılı dört mevsime ayırmışlardır. İlkbahar için “oğlak ay” demişlerdir. Yaz “uluğ oğlak ay“, sonbahar “uluğ ay” ve kış “ay” olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca 12 yıllık dönem 5 kez tekrarlandığında bir çağ atlanmış olmaktadır. Yani 60 yıllık bir süre “çağ” olarak nitelendirilmiştir. Bu takvimde yılbaşı, bugün Nevruz (yenigün) olarak bildiğimiz 21 Mart‘tır. Çünkü Türk mitolojisinde gece ile gündüzün kavuşmak için hep birbirini kovaladığı düşüncesi vardır. 21 Mart’ta gece ile gündüz eşitlendiği için bugün Türk takviminde yılbaşı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Ergenekon Destanı’nda Türklerin demir dağı eritip özgürlüklerine kavuştukları ve yeniden doğdukları gün de 21 Mart’a denk gelmektedir. Bunun için Türk takviminde yılbaşı Nevruz günüdür, ki bu da Güneş‘in kova burcuna girmesiyle oluşan ilk hilâle denk gelmektedir.
Bağlı Cümleler
Tarih: 21 Şubat 2019 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: Yorum yok.
Adından da anlaşılacağı üzere bağlaçlarla birbirine bağlanan cümleler, cümle türlerinin bir alt başlığı olan bağlı cümleleri oluşturmaktadır. Birden fazla yargının, yani yüklemin, çeşitli bağlaçlarla bağlanarak arka arkaya sıralandığı cümlelere “bağlı cümle” denilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken şey, bu bağlaçların iki farklı yüklemi birbirine bağlamasıdır. Bilindiği üzere bağlaçlar cümlenin diğer bütün öğelerini de bağlayabilmektedir. Bağlı cümlelerde ise, birden fazla yüklem bağlaçlar yardımı ile birbirine anlam bütünlüğü içerisinde bağlanmaktadır.
“Bunları söylediğim için pişman değilim çünkü beni çok kırdın.” cümlesini ele alalım. Bu cümlede “pişman değilim” ve “kırdın” yüklemleri vardır. Bu yüklemler arasında bir anlam ilişkisi vardır ve bu ilişkiyi “çünkü” bağlacı sağlamıştır. Yani burada iki farklı yargı (cümle) bulunmakla birlikte, bu iki yargı birbirine bir bağlaç aracılığıyla bağlanmış ve tek cümle hâline gelmiştir. İşte bu cümlenin yapısı “bağlı cümle” olarak kabul edilmelidir. Bağlı cümlelerde en az iki yargı olmak zorundadır ve yüklemler “çünkü, ama, fakat, yalnız, ne … ne, hem … hem, ve, veya, ki” gibi bağlaçlarla birbirine bağlanmalıdır.
Bağlı cümleler ile sıralı cümleler sıklıkla karıştırılmaktadır. Sıralı cümlelerdeki gibi bağlı cümlelerde de iki farklı yüklem vardır ve bu cümleler arasında mutlaka bir anlam ilişkisi bulunmaktadır. Fakat sıralı cümlelerde yüklemler virgül veya noktalı virgüllerle ayrılarak gösteriliyorken; bağlı cümlelerde iki cümle mutlaka birbirine bir bağlaç ile bağlanmalıdır. İçerisinde bağlaç olmayan bir bağlı cümle yoktur. Bağlı cümlelerde de cümlelerin ögeleri arasında ortaklık bulunabilir. Ayrıca cümlelerin yüklemleri farklı kip ve şahıslara göre çekimlenebilir.