Ali Rıza Efendi (Bey)
Tarih: 2 Haziran 2013 | Bölüm: A, Atatürk | Yorumlar: 3 Yorum var.
Ali Rıza Bey, Zübeyde Hanım’ın eşi ve Mustafa Kemal‘in babasıdır. İlk önceleri dinî vakıfların yönetiminde görev alan düşük düzeyli bir Osmanlı bürokratıydı; 1877 yılındaki Rusya’yla yaşanan savaş sırasında askerlik hizmetini yerine getirdikten sonra da gümrük kurumlarında düşük düzeyli bir bürokrat olarak görevini devam ettirdi. Onun görev yeri, Yunanistan sınırına yakın olan ve Selanik’in doğusunda bulunan ormanlık bölgenin sınırları içindeydi.
Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi önce Selanik’te evkaf kâtipliği yapmıştır. Atatürk babasının çalışkan ve modern bir kişi olduğunu söyler. 1876’da Sırbistan’la savaş başladıktan sonra Selanik’te gönüllülerden bir tabur kurulmuş babası Ali Rıza Efendi de bu taburda mülazım-ı evvel (Üsteğmen) olmuştu. II. Abdülhamit’in vehmi üzerine bu ve benzer birlikler dağıtıldıktan sonra, Ali Rıza Efendi evkaftan çekilerek gümrük memuru olmuş ve daha sonra da serbest çalışmaya kereste tüccarlığı yapmaya başlamıştır.
Muhtemelen 1839 yılında Selanik’de dünyaya gelen Ali Rıza, Osmanlı Devleti’nin Makedonya ve Teselya’yı Türkleştirme politikası çerçevesinde 1460’larda Makedonya’nın Manastır Vilayeti’nin Debre-i Bala Sancağı’na bağlı Kocacık Köyü’ne; oradan 1830’larda Selanik’e göç etmiş olan Kocacık Yörüklerinden olduğu ve dedesi Ahmet Efendi ve Amcası Hafız Mehmet Emin Efendi’nin taşıdıkları Kızıl lakabının, Kocacık Yörüklerinin Orta Asya’dan gelerek Anadolu’da Konya-Karaman Bölgelerinde yaşayan “Kızıloğuz” Türkmenlerinden olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Falih Rıfkı Atay’ın aktardığına göre, 1830’larda Selanik’e Söke’den göç etmiştir.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi
Tarih: 1 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 1 Yorum var.
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet’ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetln imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Zübeyde Hanım
Tarih: 1 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk, Z | Yorumlar: 1 Yorum var.
Aslen Konya-Karamanlı olan Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi’nin eşi ve Mustafa Kemal’in annesidir. Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım, muhtemelen Anadolu’dan Balkanlara yeni getirilmiş ve Yunanistan’la sınır oluşturan bölgeleri korumak için oralara yerleştirilmiş olan halkın içinden çıkma yeni yetme bir genç kızdı. Zübeyde Hanımın kısa aralıklarla ikisi kız, biri oğlan olmak üzere üç çocuğu oldu, fakat üçü de daha çocukken öldüler.
20’li yaşlarının sonuna doğru dul kalmış olan Zübeyde Hanım, kendisinden önce ölmüş olan üç kardeşinin yerine geçecek çocuk olma özelliğiyle zaten özel olma hususiyeti kazanmış olan çocuğunun hayatına yoğun bir şekilde karışmaktaydı.Bunun bir uzantısı olarak da onun asker olmasına şiddetle karşı çıkıyordu. Onun arzusu, oğlunun dinî bir okulda öğretmen olması ya da Kur’an’ı ezberine alan bir hafız olarak yetişmesiydi. Fakat Zübeyde Hanım oğullarının alacağı eğitimin türü konusunda kocasıyla aralarında çıkan fikir ayrılığında kaybeden taraf oldu.
Zübeyde Hanım dindar bir kişi olup geleneksel görüşlere sahip bir kadındı. Oğlunun Batılı çizgide eğitim almasını ve böylece askerî bir kariyer için daha hazırlıklı olmasını isteyen Ali Rıza Bey, başlangıçta karısının arzusuna uyarak Mustafa Kemal’i mahallede bulunan dinî okula kaydettirdi, fakat birkaç gün sonra onu o okuldan alarak Şemsi Efendi tarafından yönetilmekte olan ve Batılı tarzda eğitim veren yeni açılmış bir okula yerleştirdi. Bu şekilde Mustafa Kemal, babasının hem askerî geçmişinden hem de onun üstün konuma geçmek için herhangi bir durumun sınırlamaları içinde nasıl hareket edilmesi gerektiği yönünde sahip olduğu bilgiden faydalanmış oldu.
Osmanlı devrinde, Fatih Sultan Mehmet zamanında Anadolu Larende-Karaman’dan Rumeli’ye göçen ve Selanik yakınlarındaki Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen ailesi olan Hacı Sofu ailesindendir. Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da, Karaman’dan gelerek Selanik ile Manastır’ın arasında bulunan Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalar” Nahiyesine yerleştiler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza’ya yerleşmiştir. Dedesi Feyzullah Efendi’in taşıdığı “Sofu-zade” (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı da “Konyarlar” olarak Rumeli’de anılan Yürük, Türkmenlerdendir. Zübeyde, 1857’de Lankaza’da dünyaya gelmiştir.
Atatürk’ün Doğumu ve Kökeni
Tarih: 31 Mayıs 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 2 Yorum var.
Atatürk, ülke içinde kargaşalıkların yaşandığı, devletin dış tehditler altında olduğu böyle bir ortamda dünyaya gelmiş olup, Türk soyundan, küçük bir orta sınıf ailenin çocuğu, olarak doğmuştu. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi, anası Zübeyde Hanım’dır. Ailesi Selanik’in batısında, Arnavutluk’a doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası, Türkler’in Makedonya’yı ve Teselya’yı almalarından sonra Anadolu’dan gelen halkın yoğun olarak yaşadığı bir yer idi.
Atatürk’ün baba tarafı, Yıldırım Beyazıt döneminde, Karaman’dan Manastır Vilayeti’nin Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık’a yerleşmişti. Aile sonradan (muhtemelen 1830’larda) Selanik’e göç etmiştir. Atatürk’ün anne soyu da 1466’larda Anadolu’dan gelerek Rumeli’ye iskan edilen Türkmenlere dayanmaktadır. Atatürk “Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenlerindendir.” demiştir. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarında göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hâlâ Toros dağlarında özgür hayatlarını sürdüren sarışın Türkmenlerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı.
Atatürk annesine çekmişti; saçları onun gibi sarı, gözleri onun gibi maviydi. Annesinin, üzerindeki etkisi büyük olmuştu. Atatürk bu etkiye saygıyla, bazen de başkaldırarak karşılık vermişti. Bir Osmanlı kadını olan Zübeyde Hanım güçlü bir iradeye sahipti. Doğuştan akıllı bir kadın olup, yeteri kadar eğitim görmemiş sadece okumayı öğrenebilmişti.