Yusuf Edip
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
1950 yılından sonra aylık Sevinç ve Tomurcuk çocuk dergilerinin, Türkçe kitapların da yayımlanmaya başlaması, şiir çalışmalarının hız kazanmasına zemin hazırlamıştır. Ancak araya giren 1953 göçü, Makedonya Türk şiirinin bu hızlı gelişimini sekteye uğratmıştır. Göçün hız kestiği 60′lı yılların ortalarında, Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi’nin de yayın hayatına girmesiyle, slogancılıktan uzaklaşma, gerçek şiiri arama çabaları daha da güçlenmiştir.
Yusuf Ziya Bahadınlı
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
1927 yılında Bahadın/Yozgat’ta doğan Yusuf Ziya ilkokulu orada okudu. 9 Eylül olarak kayda geçmiş olan doğum günü de ilkokula yazılırken nüfus cüzdanı çıkartmak gerekince nüfus memurunca uygun görülmüştü.
Bahadınlı, pantalonu, cekedi, ayakkabıyı ortaouklda giydi. 35 kişinin yaşadığı bir evde üstelik köyün en zengininin çocuğu olarak yaşadı. Belli sürelerle Yozgat Ortaokulu, Pazarören Köy Enstitüsü, Yüksek Köy Enstitüsü, Balıkesir Eğitim Enstitüsü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde (Edebiyat Bölümü) okuyan Bahadınlı, öğretmenlerinin ve arkadaşlarının ‘Kızılbaş Çocuğu’ sataşmaları arasında geçirdi ortaokul yıllarını.
İspir’de öğretmenlik yaptığı yıl ‘Çalışkan’ olan soyadını ‘Bahadınlı’ olarak değiştirdi.
6 ay kadar Ankara’da Türk Hava Yolları’nda çalışan Bahadınlı bir havalimanında Müdürlük görevini kabül etmeyerek buradan ayrıldı. Bu iş ona göre değildi. 1958 yılında bir yayınevi kurma isteği onda önlenemez hale gelmişken İstanbul’a geldi. Kadıköy’de kitabevi olsun isteğiyle açtığı dükkanını bakkaliyeye dönüştürmek zorunda kaldı.
Para kazandı. Kazandığı parayla bir yayınevi açtı! 16 yıl süren Hür Yayınevi’ni, 12 Mart sonrasında Yeni Dünya Yayınevi olarak sürdürdü. 6 Sayı çıkan Yeni Dünya dergisini çıkardı.
Bundan önce de ‘İlke’ dergisini çıkartmıştı. Ortaklarına bırakarak ayrıldığı bu dergiyi babadan kalma tarlaları satarak yürütmeye çalışıyordu. O yayınladıkça polis topluyordu!
Yusuf Ziya Yörükan
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Yörükân, 1923 yılından vefat ettiği 1954 yılına kadar, pek çok akademik kuruluşta çeşitli görevler almış bir ilim adamıdır. Akademik hayatına, 1923 yılında, Sahn Medresesi Kısm-ı Âlîsi’nde Felsefe, Terbiye ve İçtimaiyat dersleri okutmakla başlamıştır. Mütehassısîn Medresesi’nde Felsefe Tarihi, Dârü’l-Fünun İlâhiyat Fakültesi’nde Hâl-i Hazırda İslâm Mezhepleri ile Akvam-ı İslâmiyye Etnografyası; İ. Ü. Edebiyat Fakültesi İslâm Tetkikleri Enstitüsü’nde ise Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi dersleri okutmuştur. Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nin kurucuları arasında yer almış, 1949 yılından sonra bu fakültede İslâm Dini Tarihi, İslâm Mezhepleri ve Kelâm dersleri vermiştir.
Akademik yayınlarının dışında, Mihrab ve Kutlu Bilgi dergilerini çıkararak ve öğretmen okullarında okutulmak üzere çeşitli kitaplar yazarak, rasyonel bir din terbiyesinin yaygınlaştırılmasına yardımcı olmuştur. Bu konuda yazdığı altı kitaptan iki tanesi birleştirilerek, Müslümanlık ve Kur’an-ı Kerim’den Âyetlerle İslâm Esasları adı altında tekrar yayımlanmaktadır.
Yaşar Doğu
Tarih: 10 Aralık 2011 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
Ünlü Türk güreşçisi Yaşar Doğu, 1915 yılında Samsun’un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğdu. Dedesinin köyü olan Emirli’de büyüdü. Güreşe orada başladı. 1938 yılında Ankara’da askerliğini yaparken minder güreşine çıktı. Bir yıl içinde millî takıma yükseldi. On iki yıl süreyle (1939-1951) Ay-Yıldızlı mayo altındaki yerini muhafaza etti. Bu süre içinde katıldığı 7 şampiyonanın 6′sında şampiyonluğu kazandı. 1961′ de Ankara’da vefat etti. Kabri oradadır. Aslen Kafkas Türklerindendir. Ecdadı Samsun’a muhacir gelmişti. Daha önce bebek sayılabilecek çağda iken cepheye giden babasının şehit düştüğü haberi gelmiş, bu yüzden annesiyle birlikte dedesinin köyü olan Emirli’ye göç etmek zorunda kalmıştı. Çocukluğunun geçtiği bu köyde güreşe başladı ve daha delikanlılığın eşiğinde iken yaman bir karakucak güreşçisi olarak adını bütün çevreye duyurdu.
Ankara’da askerliğini yaparken bir arkadaşının ısrarı ile Ankara Güreş Kulübü’ne girdi ve orada minder güreşine başladı. Zehir gibi acı kuvveti ve büyük güreş kabiliyeti ile bu güreşte de kendisini derhal gösterdi. Ancak kendisini pek tecrübesiz buIan yöneticiler onun Avrupa Şampiyonası’nda ezileceğini düşünerek kadroya almak istemediler. Millî Takımın Finlandiyalı antrenörü Onni Pellinen ağırlığını koyarak direnince kendisine millî takımda yer verildi. Böylelikle başarı dolu güreş hayatının ilk millî temasını 1939 Avrupa Şampiyonası sırasında Oslo’da yaptı. Minder güreşindeki olanca acemilik ve millî maç tecrübesizliğine rağmen büyük bir varlık göstererek üç rakibini yendi, bir maçında sayıyla yenik sayılarak Avrupa Şampiyonluğunu kaybetti, ikinci oldu. O zaman, bu bile büyük başarıydı.
1940 yılında İstanbul’da yapılan Balkan Oyunları’nda güreş yaşantısının ilk şampiyonluğunu kazandıktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle millî müsabakalardan uzak altı yıllık bir duraklama devresine girilmişti. 1946 yılında tekrar rakipsiz eleman olarak Millî Güreş Takımımıza girdi. Aynı yıl Stokholm’de yapılan Avrupa Şampiyonası’nda sıtmanın verdiği 40 derecelik hararetle mindere çıkmasına rağmen yaptığı altı güreşi de kazanarak 73 kilonun Avrupa Şampiyonu oldu. 1947 yılında Prag’da yapılan Avrupa Greko-Romen Şampiyonası’nda da Ay-Yıldızlı mayo altındaki yerini muhafaza etti.