Peyami Safa
Tarih: 20 Haziran 2014 | Bölüm: P | Yorumlar: 1 Yorum var.
Peyami Safa, kendi kendini yetiştirmiş bir edebiyatçı fıkra yazarı (köşe yazarı) ve bir düşünürdür. Ruh tahliline dayanan ilk roman yazarı olarak bilinir. “Fatih-Harbiye”, “Cumbadan Rumbaya” gibi romanları Batılılaşmanın getirdiği çatışmaları ve sıkıntıları ele alır. 1933-37’de “Kültür Haftası”nı çıkardı. Felsefe cemiyetinin fikir faaliyetlerine katıldı ve ilk tebliği verdi. 1938’de “Türk İnkılâbına Bakışlar”ı yazarak inkılâbın muhakemesini yaptı ve inkılâplara Kemalizm açısından baktı. Esas milliyetçiliğin Atatürk’le başladığını söyledi. 1951’de aylık “Türk Düşüncesi” dergisini çıkardı. Düşüncelerinde devamlı bir gelişme, yenilenme ve değişim müşahede edilebilir.
Peyami Safa milliyetçidir. Fakat ırkçılığı ve Turancılığı kabul etmez. Tarih ve dil ırkçılığının II. Meşrutiyet’le başladığını söyler. Atatürk inkılâplarının iki esas temelinin; Milliyetçilik ve Medeniyetçilik olduğunu belirtir. Peyami Safa, inkılâpçı olduğunu söyler. İnkılâp, “Değişmek, bir şeyin yerine başka bir şeyin gelmesi” demektir. Devrim ise, sadece yıkılmayı ifade eder, yerine gelecek şeyi ifade etmez. İnkılâbın gayesi, Peyami Safa’ya göre, “devirmek ve yıkmak değil, yıktıktan sonra daha iyisini yaratmaktır. Ben bu manada inkılâpçıyım”. Peyami Safa, münevver bir azınlığın münevver olmayan bir çoğunluğa otorite yoluyla kabul ettirdiği bir inkılâbı, hürriyetle bağdaştıramaz.
O, inkılâbı konusunda bazı meselelerin hallini ister. Meselâ bir inkılâb serbest düşünce yoluyla değil de otorite yoluyla kabul ettirmek en doğru yol mudur? Eğer doğru yol ise münevver olmayan halk inkılâbı tamamen kaybetmiş midir? Eğer etmişse, hürriyetini meselâ irticai ayaklandırmak gibi tehlikeleri var mıdır? Peyami Safa, inkılâp anlayışımızdaki hatalar üzerinde de durur ve gösterdiği hatalı anlayıştan, hakiki inkılâp kendini gösterir.
Patrona Halil
Tarih: 19 Ocak 2012 | Bölüm: P | Yorumlar: 2 Yorum var.
Tarihe Patrona Halil Ayaklanması, Patrona Vakası ya da Patrona İsyanı olarak geçen ve Lale Devri’nin kapanmasıyla sonuçlanan olayın baş kahramanıdır.
Horpeştelidir. Uzun zaman leventlik ve Rumeli’de yeniçerilik yaptı. Kaptan-ı Derya’nın üç yardımcısından biri olan Patrona adı ona bu görevde bulunduğundan değil, hemşehrilerinin verdiği lakaptan ileri gelir. Bu ayaklanmadan önce 1720′de Vidin’de bir ayaklanmaya önderlik eder. İstanbul’a döndükten sonra pek çok yeniçeri gibi esnaflık, tellaklık yapmaya başladı. Gündüzleri sokak sokak dolaşarak yüksük, iğne ve iplik satmakta, akşamları ise kazandığı parayı Galata meyhanelerinde harcayarak hayatını sürdürmekteydi. Bu sırada bir cinayet işledi, Galata Voyvodası tarafından tutuklanmasına rağmen Kaptan-ı derya Mustafa Paşa’nın araya girmesiyle bağışlandı.
Patrona Halil 28 Eylül 1730′da başlayan ve Damat İbrahim Paşa’nın idamı, III. Ahmed’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan isyanda ön planda olmasına rağmen bu isyanın arkasında Damad İbrahim Paşa’nın hasımlarının olduğu söylenir. Memleketi uzun süre meşgul eden, birçok kişinin ölümüne sebep olan ayaklanma hareketi sonucunda Patrona Halil bir takım tavizler kopardı. İstanbul’da yüzlerce evi yaktı, haraç toplamaya vermeyenleri öldürmeye başladı. Ayrıca devlet kademelerinde atamalarda söz sahibi oldu. Ancak bir süre sonra, I. Mahmud ve Kaptan-ı Derya Mehmed Paşa’nın zekice planı sonrası kendisine rütbe ve makam verileceği gerekçesiyle saraya çağırılarak öldürüldü.