Türkçe Öğretmenliği Hakkında Bilgi
Tarih: 29 Ağustos 2018 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 9 Yorum var.
Türkçe öğretmenliği bölümünde okumanın ve daha sonra Türkçe öğretmeni olmanın iyi veya kötü yönlerinin neler olduğunu merak edenler için, bu bölümden mezun olmuş biri olarak bu yazıyla kafanızdaki tüm soru işaretlerine ışık tutmaya çalışacağım. Her mesleğin olduğu gibi Türkçe öğretmenliğinin de olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Bunda belirleyici olan, kişinin hayattan ve meslekten beklentileri, ilgileri ve yetenekleri olabilir. Bu nedenle bu tanıtımda sizin duygu ve düşüncelerinizle örtüşmeyen kısımlar olabilir. Yazının bazı bölümleri tamamen öznel olup, benim bakış açımı yansıtabilir, baştan belirtmiş olayım.
Türkçe öğretmeni olmak için kitap okumayı çok sevmeniz, çocuklarla çok iyi anlaşmanız, mükemmel bir hitap gücüne sahip olmanız veya edebiyatı parçalayan bir usta kalem olmanıza gerek yoktur. Zira nasıl ki doktorlar işini üniversitede öğreniyorlarsa, siz de dili ve öğretmenliği orada öğreneceksiniz. Fakat gerek üniversite eğitiminiz boyunca alacağınız dersler, gerekse mesleğinizi yaparken uğraştığınız konular çoğunlukla dil, edebiyat, tarih, kültür… üzerine olacaktır. Bunun için istemeseniz bile bu konularla hemhâl olacağınızı baştan bilmeniz gerekir. Ayrıca bu konular gerçekten sevenler için vazgeçilmez bir pınardır. Şahsım adına hobi olarak okuduğum kitaplarla yaptığım işin örtüşmesi, merak ettiğim konular hakkında öğrencilerle hasbihâl etmek muazzam bir güzelliktir.
Türkçe öğretmenliği bölümü, eğitim fakültelerine bağlıdır ve doğrudan öğretmen yetiştirmeyi amaçlayan dört yıllık bir bölümdür. Yani dört yıllık eğitiminiz boyunca pedagojik formasyon denilen eğitim derslerini de alırsınız ve diplomanız, öğretmen olmanız için yeterlidir. Fakat günümüzde öğretmen atamaları için ÖABT, KPSS ve mülakattan yeterli puan almak gerektiği için göreve başlamak için diploma yeterli değildir. Eskiden Türkçe öğretmenliği bölümünden daha çok atama yapılırken, son yıllarda atama sayısı düşürülerek diğer branşlar seviyesine indirilmiştir. Yani Türkçe öğretmenliği okuduktan sonra atanma şansınız orta seviyededir. Aşağı yukarı Matematik, İngilizce, Rehberlik vs. branşların şansı kadardır.
Kitap ve Okuma Üzerine Karikatürler
Tarih: 14 Ağustos 2018 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Eğitimin, genel kültür kazanmanın ve kişisel gelişimin en önemli araçlarından biri olan kitap, ne yazık ki ülkemizde sadece okullarda kullanılması gereken bir materyal olarak algılanıyor. Hâlbuki okumanın yaşı yoktur ve kitap insana her yaşta en yakin arkadaştır. Hâl böyle olunca kitap okumayı seven insanlar, toplum tarafından entel bir varlık olarak algılanmaktadır. Bu da sıkça kitap okumanın gerekli veya yararlı bir alışkanlık olup olmadığı konusunda insanları sık sık karşı karşıya getirmektedir.
Genel kültür kazanarak kısa ömrüne bir farkındalık kazandırmak isteyen insanlar takdir edilmesi gerekirken, çoğunlukla bilgelikten yoksun insanlar tarafından taşlanırlar. Bununla birlikte toplumda kitap okumanın çok önemli olduğunu düşünüyormuş gibi yapan bir kesim de mevcuttur. Kitap okumak gerektiğinden her fırsatta dem vuran, her ortamda kitap okumaya adanmış bir yaşamı varmış gibi izlenimlerde bulunan; fakat bütün ömrüne ancak üç beş kitap sığdırmış sözde okurlar sadece kendilerini kültürlü bir kişi olarak göstermek için böyle bir çaba içerisine girerler.
Kitapların sonsuz dünyasına inmeyi başaramayan üçüncü tip insanlar da, kitapları sadece bir dekoratif obje olarak görme eğilimindedirler. Evlerinin muhtelif yerlerini kitaplar ve okuma temalı süs eşyaları ile doldururlar; fakat onların kapaklarını aralamayı hiç düşünmezler. Bu üç insan tipinin karşısında ise ömrüne sığdırabildiği her kitabın bilgelik kapısını açan bir anahtar olduğunu bilen, kitapların en faydalı ve yakın dostlarımız olduğunu düşünen, fikirleriyle geleceğe ışık tutan, hayal gücünün sınırlarını zorlayan gerçek kitap kurtları vardır. Bu tezat ortamda kitaplar ve okuma alışkanlığı üzerine çatışmalar, gülünç diyaloglar olmaması imkânsızdır. Gelin şimdi bunu konu edinen birbirinden güzel karikatürlere bakalım…
Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi
Tarih: 6 Temmuz 2018 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Dil, duygu ve düşünceleri ifade etmeyi sağlayan bir iletişim aracı olmanın ötesinde, milletlerin meydana gelmesinde ve varlığını devam ettirmesinde çok önemli bir temeldir. Milletler dil, inanç, kültür, soy gibi belli değerler üzerinde var olur ki bunlardan belki de en önemlisi dildir. Aynı dili konuşan insanlar, topluluk olmanın ötesine geçerek milli şuura sahip olur, ulus olur. Bunun için dilin millet hayatında çok büyük önemi vardır.
Milletler, tıpkı dil gibi canlı bir kavramı ifade eder. Doğar, büyür, yaşar ve belki de bir gün ölürler. Nasıl ki kültür bir millet için vazgeçilmez bir değerse ve insanlar kültürleri sayesinde bazı erdemlere, yaşayışlara, ahlâka vs. sahip oluyorlarsa; dil de bir milletin temel taşlarındandır. Çünkü dil bir topluluğun millet olmasını sağlar. Onlar arasında yeri doldurulamaz bağlar kurar. Onu ayakta tutar, yaşatır. Dilini kaybeden milletler, benliğini de kaybeder.
Dilin, milletlerin hayatındaki yeri ve önemini maddeler hâlinde sıralayıp, daha sonra genel olarak yorumlayalım:
- Dil bir milletin düşünce sistemini, muhakeme yeteneğini gösterir.
- Dil kültür mirasımızı gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlar.
- Dil bir topluluğun millet olmasını sağlar.
- Dil sayesinde bireyler kaynaşır, birleşir ve millî bilinç kazanır.
- Dil milletlerin hayatta kalabilmesini sağlar.
- Dil düşüncenin sınırlarını belirler.
- Dil tarihimizi öğrenmemizi sağlar.
- Dil yeri doldurulamaz bir eğitim – öğretim aracıdır.
- Dil sayesinde toplumlar sanat yapar, üretir.
- Dil bir milletin erdemlerini, değerlerini ve kültürünü yansıtır.
- Dil maneviyatımıza ve inancımıza ait her şeyi saklar.
- Dil sayesinde bilim ve teknoloji üretilir ve geleceğe aktarılır.
- Dil sayesinde milletler sorgular, eleştirir, okur, yazar.
- Dil yetenekleriyle milletler yönetilir ve üretir.
Doğaçlama Nedir?
Tarih: 16 Ekim 2017 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 1 Yorum var.
Bir tiyatro, müzik veya sunuculuk kavramı olarak karşımıza çıkan “doğaçlama” terimi, günlük yaşamda sıkça kullanılan bir kelime hâline gelmiştir. İçinden geldiği gibi olan, daha önce bir hazırlık yapılmaksızın o anda gerçekleşen olaylara veya esere doğaçlama terimi yakıştırılmaktadır. Doğaçlama sözcüğü, yabancı dillerden alıntı olan “spontane” kelimesinin Türkçe karşılığı olarak ortaya çıkmıştır.
Tiyatroda doğaçlama terimi, “oyuncunun bir metne bağlı kalmadan bir konu üzerine içinden geldiği gibi konuşması, davranması veya durumu kurtarmak için zihninde o an kurguladığı bir rolü gerçekleştirmesi” olarak tanımlanabilir. Müzikte “sanatçının daha önce hazırlık yapmadan, özgün bir eseri o andaki becerisi ile ortaya çıkarması” şeklinde açıklanabilir. Günlük hayatta ise “kişinin daha önceden hiçbir hazırlığı olmadan, o anda kafasında planlayarak ortaya koyduğu, doğal ve içinden geldiği gibi yapılan her türlü konuşma veya davranış” anlamında kullanılır.
Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre bu terim, “irticalen, doğaçtan, emprovize, birdenbire, düşünmeden, spontan” kelimeleriyle de karşılanmaktadır. Bu kelime daha çok zarf göreviyle kullanılmakta ve kendiliğinden gerçekleşen anlık davranışları nitelemektedir. Örneğin, İstanbul’da boğazda vapurla seyehat ederken çevredeki martı ve dalga seslerine ritim tutarak, o anın verdiği duygu ve düşüncelerle daha önce hiç aklında olmayan sözleri şarkı şeklinde söyleyen bir kişinin ortaya koyduğu eser tamamen doğaçlamadır.