Bebeklerin Gazı Nasıl Çıkarılır?
Tarih: 17 Nisan 2017 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: Yorum yok.
Yenidoğan bebeklerin yaşadığı gaz sorunu, anne babaların gaz çıkarma için masaj yapmalarını ve kolik denilen sorunla baş edebilmek için bazen sabahlamalarını gerektirebilir. Bebekler, anne karnındayken sadece kordonları aracılığıyla beslenirler. Dünyaya geldikten sonra ise anne sütüyle veya mama ile beslenmeye başladıklarından, mideleri ve bağırsakları aktif olarak çalışmaya başlar. Fakat birçok bebekte özellikle bağırsaklar henüz tüm işlevlerini yerine getirebilecek kadar gelişmemiştir. Bu nedenle birçok bebek, özellikle ilk üç ay boyunca gaz çıkaramama sorunu yaşamaktadır.
Bebeklerde gaz çıkarma yöntemlerini açıklamadan önce, bu sorun hakkında anne babaların bilmesi gereken bazı bilgiler paylaşmak istiyorum. Bebeklerin yaşadığı gaz problemi genellikle üç aya kadar sürer, bebeklerin büyük kısmında üç aydan sonra kendiliğinden kaybolmaya başlar. Bazı bebeklerde 5-6 aya kadar gaz sorunu devam edebilir. Özellikle erkek çocuklarda, kız çocuklara göre daha fazla gaz sorunu gözlemlenmektedir.
Bebeklerin gaz problemi, yalnızca bağırsaklarında biriken havayı atamamaları şeklinde olmaz. Bazen de beslenme sırasında yuttukları havayı geğirerek çıkaramadıkları için görülür. Bunun için beslenme sonrasında bebeğin mutlaka geğirmesi sağlanmalıdır. Aksi hâlde sadece gaz çıkarmasını beklemek doğru değildir, çocukta huzursuzluğun devam etmesine sebep olabilir.
Renklerin Anlamları ve Psikolojik Etkileri
Tarih: 14 Aralık 2016 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: 3 Yorum var.
Doğadaki tüm renklerin bir anlamı ve insan üzerinde psikolojik etkileri bulunmaktadır. Evren çeşit çeşit renkler üzerinde can bulmuştur. Bunun için insan yaşamında renklerin önemi büyüktür. Kişisel eşyalarımız, yaşam alanlarımız, çalışma ortamlarımız ve dahası doğal ortamlar renklerle anlam, şekil ve boyut kazanır. Bu bağlamda renklerin tutum ve davranışlarımız üzerinde etkisi olduğu da yadsınamaz.
Varlık alemindeki renklerin çok çeşitli tasnifleri vardır. Pastel renkler, canlı renkler, koyu renkler, soluk renkler… gibi sınıflandırmalar, kişilerin renklere olan temayülünü ortaya koymaktadır. Sadece gözümüze hitap etmeyen renkler, kuşkusuz insanların bilinçaltına da etki eder. Böylece tutumlarımız ve ruh hâlimiz üzerinde etkili olur. Bankaların genellikle yeşil veya kırmızı rengi kullanmaları, sağlığa yönelik reklamlarda yeşil veya mavi renklerin ön planda olması, korku filmlerinde gri ve siyah ortamların tercih edilmesi, aşk ve romantizm söz konusu olduğunda pembe veya kırmızının kullanılması tesadüf değildir.
Renkler, kuşkusuz her millet veya her kişi için farklı anlamlar ifade etmekle birlikte, yapılan bilimsel çalışmalar renklerin tüm insanlar üzerinde benzer etkiler uyandırdığını ortaya koymuştur. Örneğin aynı odayı beyaz renge boyadığımızda daha geniş görünürken, maviye boyadığımızda küçük ve basık hissi verecektir. Veya denizin ve göklerin maviliğinden olsa gerek, bu rengin insanlar üzerinde sonsuzluk, bağlılık ve rahatlama duygusu uyandırması olasıdır.
Dil Bilgisi Öğretiminde Karşılaşılan Sorunlar
Tarih: 24 Ekim 2016 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Türkçe, dil bilgisel açıdan çok düzenli ve güçlü bir yapıya sahiptir. Max Müller Türk dil bilgisinin bu eşsiz gücünü “Türkçenin bir dilbilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile gerçek bir zevktir. Türlü dilbilgisel biçimlerin belirtilmesindeki ustalık, ad ve fiil çekimi sistemindeki düzenlilik ve bütün dil yapısındaki saydamlık ve kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan zekâsının dil aracıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır… Türk dilinde her şey saydamdır, açıktır. Dilin iç ve dış yapısı, billur bir arı kovanı yapısını seyrediyormuşuz gibi ortadadır… Türk dili, seçkin bir bilginler kurulunun uzun bir çalışma ve oylaşmasıyla yapılmış sayılacak düzgünlüktedir.” sözleriyle anlatmaktadır.
Türk dili, matematiksel duyarlılık olarak bile kabul edilebilecek böylesine güçlü bir yapıya sahip olduğu için, Türkçe dil bilgisi öğretiminin diğer dillere göre daha kolay olması gerekmektedir. Ayrıca Türkçenin sondan eklemeli bir dil olması da, sözcük türetme mantığının kavranması açısından önemlidir. Sözcüklerin oluşum esaslarındaki açıklık ve oldukça karışık ifadeleri bile basit sıralı – bağlı cümle yapılarıyla ifade edebilme gücü, Türkçe dil bilgisi öğretimini kolaylaştırmaktadır. Gramer, her ne kadar kurallar bütünü olarak kabul edilse de, dili ayakta tutan bir sistemdir ve dili koruma özelliği taşımaktadır. Bu anlamda Türkçenin düzenli ve ciddi bir dil bilgisi mantığı vardır.
Yanlış Kullanılan Deyimler ve Atasözleri
Tarih: 21 Ekim 2016 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.
Atasözleri ve deyimler, bir milletin dil zekâsını ortaya koyduğu önemli söz varlığı ögeleridir. Bu kalıplaşmış sözlerin ortaya çıktığı dönemdeki şartlar ve bu yapıyı kullanan insanların dil becerileri zamanla değişiklik gösterdiğinden, bazı atasözleri ve deyimler uzun zaman dilimi içerisinde bazı bozulmalar yaşayarak aslından farklılaşmıştır. Bu farklılaşmalar bazen yerinde eğreti duran ve anlamsız olduğu çok belirgin kelimelerden belli olmaktadır. Bazı atasözü ve deyimler ise yepyeni bir anlamı öğütler hâle gelecek şekilde değişmişlerdir.
Yanlış kullanılan deyimler veya atasözleri, birçok dilde var olan “dil erozyonu” diye tabir edebileceğimiz bir etkinin sonucudur. Zamanla toplumun dil zekâsının körelmesi, toplumun alelâde konuşma temayülü içerisinde olması, kelimelerin ses yönüyle çok benzer olduğu başka kelimelerle karıştırılması veya bu değişikliklerin muziplik adına bilinçli olarak yapılması gibi nedenler, dilde yozlaşmaya ve bozulmaya yol açar. Türk dilinin gücünü ve köklülüğünü gösteren atasözleri ve deyimlerimiz de bu sığ düşüncenin etkisiyle bu şekilde “galat” hâlini almaya devam etmektedir.