- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Yörük Nedir? / Kime Denir?

yörük nedir, kime denir

Tarihte ve bugün “yörük” kelimesinin anlamı, kime yörük denildiği ve bu kelimenin kökeni hakkında çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Büyüklerinizden sık sık eskiden yörük olduklarını duymuş ve bu kavramın ne ifade ettiğini öğrenmek istediğinizde genellikle “dayanıklı, mütevazı, göçer, koyun keçi ile uğraşan” gibi anlamlarla karşılaşmış olabilirsiniz. Bu yazıda yörük kavramını hem halk terminolojisine hem de tarihte kazanmış olduğu anlamlara göre açıklamaya çalışacağız.

Türklerin Anadolu’yu yurt edinme ve Balkanlarda, Orta Asya‘nın muhtelif yerlerinde tutunma çabaları sistematik olarak Osmanlı döneminde imâr edilmeye başlanmıştır. Osmanlı, bazı bölgeleri Türkleştirmek ve oralarda kalıcı huzuru sağlamak için Türkmen obalarını oralara göç ettirmiştir. Türkmenler, genellikle hayvancılıkla uğraşan göçer bir Oğuz boyudur ve bugünkü Yörük kavramının temelini oluşturan Türk boyudur.

Osmanlılar, Anadolu’da hâkimiyet yarışına girdiklerinde en büyük rakipleri Karamanoğulları idi. Ve Karamanoğulları, büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşan bir Türk beyliğiydi. Bu nedenle Osmanlı’nın, kendi içerisindeki Türkmenleri ayrı tutmak için onlara bir süre sonra “Yörük” demeye başladığı rivayet edilmektedir. Bundan başka, iki adın da aynı dönemlerde kullanıldığı ve sonra Türkmen adının genellikle unutularak yörük adının yaşadığı söylenmektedir.

Yörük kelimesi, öz Türkçe “yürümek” fiilinden gelmektedir. Yörükler bilindiği üzere sürekli göç eden bir topluluk olduğu için, onlara “yürüyen Türkler” denilmiştir. “-Ük” eki, özellikle Mersin, Aydın, Antalya gibi bölgelerde “yapık, görük, gezik…” şekillerinde sıkça kullanılmaktadır. Eski Türkçede “yürümekfiili, “yörümek” şeklinde geçtiğinden, “yörü-y-ük” kelimesi, zamanla kısalarak “Yörük” adını meydana getirmiştir.



Yörükler, genellikle Toroslar’ın eteklerinde, Mersin ve Antalya civarında; Ege kıyılarında İzmir, Aydın, Denizli, Afyon çevrelerinde, Rumeli taraflarında Tekirdağ, Edirne köylerinde yaşamaktadır. Türkiye’nin muhtelif yerlerinde kendilerini yörük olarak niteleyen, “manav, zeybek, kızan” gibi isimlerle de anılan çeşitli Yörük toplulukları vardır. Bunların büyük kısmı tamamen yerleşik hayata geçmiş olmakla birlikte, Toroslar’da hâlâ birkaç il arasında yaylak kışlak kültürünü sürdürerek göç eden yörükler bulunmaktadır.

Yörükler, yazın serin kışın sıcak yerlere giderek mevsimlerin bereketli dönemlerini yakalamaya çalışırlar. Hayata tutunabilmek için koyun ve keçilerin etlenmesi, sütlenmesi gerekir. Yeşil otlaklar, su kaynaklarının bulunduğu çamlıklar, sarp kayalıklardan geçilen yolları bile olsa nimettir yörükler için. Çünkü zorluklarla mücadele hayatın ta gerçeğidir onlar için. Zor olduğu kadar değerlidir elde kalanlar. Zoru aşmak, uzağa kavuşmak, yükseklere çıkmak özlemidir. Kuşun tüneğinde korkusuz olduğunu bilir. Dağlara ulaşırsa yörük; turluğunu, alacığını, çadırını kuruverirse ata yurduna, işte o zaman mutludur.

yörük kültürü, yaşamı

Belgesellerde anlatılan yörük hayatı, aslında şehirde yaşayanların çok ilgisini çekmektedir. Sessiz, hayatın stresinden arınmış, fenalıklar ve dedikoduların olmadığı, organik yiyip içmenin, doğayla bütünleşmenin sınırlarının zorlandığı, at veya deve üzerinde kilometrelerce seyehat etmek, hayvanlarla kurulan dostluk, doğaya olan bağlılık… “Güneş batarken ay doğsun, ay batarken güneş doğsun üzerinizden aydınlık hiç eksik olmasın” dualarıyla büyüyen bir yörük olmak, gerçek anlamda özlemdir şehirli için. Kuşkusuz çile dolu bile olsa, kutsal bir hayat mücadelesidir bu.

Yörük insanı, vatanına yürekten bağlıdır. Türkiye’nin dört bucağında yaşayan, gerek göçerliğine ve malcılığına devam eden, gerekse sadece dedelerinin hikâyelerinde geleneklerini hatırlayan yörükler, özgürlüğüne düşkün, vatan sevdalısı, milliyetçi insanlardır. Bu toprağın gerçek sahipleri, fedakar insanları olmakla hep iftihar eden yörükler, muhtelif zamanlarda Mersin gibi illerde büyük toplantılar yapıp geleneklerini yaşatmaya çalışırlar. Yörük kültürü, gelenekleri çok değerlidir. Çutfallıklarda dokudukları halılar, gerçekten ömre bedeldir. Kıldan yaptıkları çadırlar ve rengarenk kıyafetler süsler yörük otağlarını. Zeybek türünden oyunları meşhurdur. Kız alıp kız verme gelenekleri, günlük yaşamdaki seramonik işler dikkate değerdir.

Sıcakkanlı, hoşsohbetli, fedakar ve paylaşımcı yönleri çok bilinen yörüklerin ayranını içmeyen, ayran içtim dememelidir. Bazlama, keşkek, sıkma ve bükme gibi ekmek nevinden şeyleri yörüklerin elinden bir kez yenilmelidir. Batırık, övelemeç ve zeytin salatası gibi yöresel yemekleri de gerçekten lezzetlidir. Yolunuz düşerse Yörük obalarına, uğrarsanız çoban yanına; tadarsanız höşmerimi, yerseniz kese yoğurdunu, çökeleği, dağarcıkta saklanan dürgelerle, yufkalarla ayrılasınız gelmez, bir de buz gibi soğuk suyu gözünden avuç avuç, ya da küyner kokulu susakla içince.

Özgürlüğüne düşkün yörük insanı, bugün hâlâ bu topraların kalbini, beynini yaşatmaktadır. Karacaoğlan’ın ve Dadaloğlu’nun şiirlerinde “Ferman padişahın, dağlar bizimdir!” sözleriyle anılan yörükler için, ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün söylediği şu sözü hatırlatarak yazımı bitirmek istiyorum.

Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.

Orkun KUTLU

Orkun Kutlu