- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Sebk-i Hindi Akımı

sebki hindi akımı, üslubuBu dönem şiirini etkileyen yabancı üslûplardan biri olan “Sebk-i Hindî“, Hind üslûbu veya Hind tarzı demektir. Sebk-i Hindî, XVI. asırdan XVIII. asra yani Örfî-i Şîrâzî’den Bîdil’e kadar gerek Hindistan’da gerekse Hindistan dışında yaşayan ve Hint felsefesinin, edebî zevkinin ve Hint şiirinin etkisinde kalan çoğunluğu İranlı olan şairlerin oluşturdukları şiir tarzına verilen isimdir. Nitekim İran şairleri Hint kültürü ve inançlarından etkilenmişler ve eserlerinde kendi itikatları yanında. Hint mistisizmine ait bazı motiflere de yer vermişlerdir.

Özellikle “Din-i İlâhî” adıyla yeni ve karma bir inanç sistemi koymaya kalkışan Ekber Şah dönemi şairlerinden Örfî, Nazîrî, Gazâlî ve Meşhedî’nin şiirlerinde Hint tesiri açıkça görülür. İran’da doğan Hindistan’da gelişen ve daha çok Hindistan, Afganistan ve Anadolu’da kullanılan akımın önde gelen şairleri Örfî-i Şîrâzî, Feyzî-i Hindî, Tâlib-i A’mulî, Kelîm-i Hemedânî, Sâ’ib-i Tebrîzî, Şevket-i Buharı ve Bîdil’dir. Sebk-i Hindî, XVII. asırdan itibaren Türk edebiyatında etkisini östermeye başlamıştır. Bu üslûp özellikle Türk şiirinde zengin ve ince hayaller le ıstırap ve elem konularının gelişmesine yol açmıştır.

Mübalağa sanatının çok fazla kullanıldığı şiirlerde, soyut kavramlar, somut kavramlarla birleştirilmiş ve orijinal mânâlar süslü ifadelerle yansıtılmıştır. Ayrıca Türk şairlerin ince ve yeni nanâlar bulma konusunda çaba sarf etmelerini sağlamış ve edebiyatımıza konu, dil ve ifade zenginliği getirmiştir. Sebk-i Hindî’nin genel özellikleri ve Türk edebiyatındaki uygulanışı kısaca şu şekilde olmuştur: Anlam sözden üstün tutulduğu için derin ve girifttir. Bundan dolayı Sâ’ib-i Tebrîzî, “ince anlamlar bulanilmek için kıl gibi inceldim” demiştir.



Sebk-i Hindi Üslubunun başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Şiirde anlatım ikinci plana düşmüş anlam güzelliği önem kazanmıştır.
2. İnsanın hayal dünyasının önem kazanması, şiirin güç anlaşılmasına yol açmıştır.
3. Mübalağa sanatı bu şiir tarzında önemli bir yer tutmaktadır.
4. Şiirde, şairlerin işledikleri ana konular; insan ruhunun çektiği acılar ve ızdıraplar.
5. Şiirde tasavvufa yer verilmiştir.
6. Şiirde, mübalağa ile birlikte tezat sanatıda çok kullanılmıştır.
7. Şiirde daha önce kullanılmamış yeni mazmunlara yer verilmiştir.
8. Üslüpta özlü anlatımlara yer verilmiş, kinaye, telmih, mürsel mecaz vb. gibi sanatlar kullanılmıştır.
9. Bu üslupla yazılan şiirlerin dilinde tamlamaların özellikle zincirleme tamlamaların çokluğu dikkat çekmiştir.
10. Şiirlerin Üslubunda yeni (nadir kullanılan) kelimeler seçilmiştir.

Bu akımı savunan bir şairden, Sebk-i Hindi akımına örnek:

Şevkuz ki dem-i bülbül-i şeydâda nihânuz
Hûnuz ki dil-i gonçe-i hamrâda nihânuz”
Neşâtî

Şiirde anlam derinleşip geliştiği için realizm konu karşılamakta yetersiz kalmış ve şiirde “muhayyile” önem kazanmıştır. Bu şiirin zorlaşmasına sebep olmuştur. Özellikle insan ruhu ve heyecanları üzerine kurulan hayaller derinleştikçe ıstırap şiirde daha fazla yer almaya başlamış ve insan ruhunun çırpınışları, bunun sebep olduğu acı ve üzüntüler şiirin konusu olmuştur. Tahayyül sınırsız olduğu için onun derinliklerine inme çabası insan mantığını zorlamış ve her şey mübalağalı olarak düşünülmeye başlanmış, mübalağalı ifadelerin çokça kullanılmasına sebep olmuştur.

Şâirlerin hem şiirin konusunu değiştirmeleri hem de ele aldıkları konulara değişik yönlerden bakmaları neticesinde birbirine aykırı anlam ve mazmunlar ortaya çıkmıştır. Böylece şairler mübalağanın yanında tezatı da bolca kullanmışlardır. Şâirin temel amacı daha önce söylenmemiş anlamlar ile mazmunları bulma olmuştur. Bu üslûpta şairler gerçek yerine hayali, dış ortam yerine insanın iç dünyasını ve ıstıraplarını şiirin konusu yapınca tasavvuf vazgeçilmez bir konu olmuştur. Sebk-i Hindî’de dil ince ve naziktir. Yeni ve orijinal hayal ve anlam unsurlarını ifade edebilmek için yeni kelimeler aranıp bulunmuş, şiirde anlam önemli olduğu için söz kısa fakat dolgun söylenmeye çalışılmıştır.

Bu ekol içinde tasavvuf yoğun olarak işlenmiş ve tasavvufla beraber anlam örgüsü şiirde yine mânâyıgüçleştirici unsurlardan biri olmuştur. Bu şairler tasavvufu bir amaç olarak görmemişler, sadece söylemek istediklerini ifade etmek için bir araç olarak kullanmışlardır. Sebk-i hindîdeki hayâl unsurları, klâsik şiirin dışında olduğundan farklı bir çizgi göstermiştir. Bu hayâller, bu ekolde olduğundan derinleşmiş, hayâl içinde hayâller meydana getirilmiştir. Dolayısıyla bu durum metnin anlaşılmasını oldukça güçleştirmiştir.

Dilde incelik, Hint tarzı şiirlerde dil ince, nazik ve süslüdür. Divan şairlerinden Şevket: “Söz ince, narin bir örtüdür; o kadar ince olmalıdır ki, altındaki anlamı örtmesin; anlam olduğu gibi görünsün” demiştir. Şairler bu üslûbta aynen mazmûnlarda olduğu gibi yeni kelimeler bulma çabası içine düşmüşlerdir. Bunda da orjinallik söz konusudur. Bazan bu kelimeleri seçerken lûgatlardan da yararlandıkları olmuştur. Bu üslûbta tamlamalara çok yer verilmiştir. Bazan bütün bir mısranın tamamıyle terkib içinde oluştuğunu görmek bile mümkündür.

Söz sanatlarına fazla değer verilmediği ve kullanılmadığı için şiirde ahenk azalmıştır. Şâirler bu eksikliği seçtikleri kelimelerin ince ahengi ve musikîsiyle, özellikle de zengin kafiyeler ve rediflerle gidermeye çalışmışlardır. Bu üslûbun bizim edebiyatımızdaki temsilcileri Nâ’ilî, Nebî, Şehrî, İsmetî, Neşâtî, Fehîm-i Kadîm, Nedîm ve Şeyh Gâlib‘dir.

Edebi Akımlar sayfasına dön! «|