- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Sadri Maksudi Arsal

sadri maksudi arsalSadri Maksudî, Kazanlı âlimlerden olup Batı ülkelerinde tahsilini tamamladıktan sonra, Türkiye’ye gelmiş, Hukuk Fakültesi’nde profesör unvanıyla dersler vermiştir. Bu münasebetle “Türk Tarihi ve Hukuk”, “Hukuk Felsefesi Tarihi” gibi eserleri de yazmıştır. Fakat burada kısaca ele alacağımız eseri “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları”dır. Sadri Maksudî, Türkiye’de ilk defa bu çapta bilimsel ve tarafsız bir anlayışla milliyetçiliğin ilmî sosyolojik, psikolojik ve tarihî temelleri üzerinde araştırmalar yapmış; eserini Fransızca olarak da yazmışsa da yayımlamamıştır. Sadri Maksudî, Türkçenin sadeleşmesi konusunda da ciddî çalışmalar yapmıştır. Ama uydurmacaya karşı çıkarak, dilin fakirleşmesini önlemeye çalışmış, Türkçe kurallara uymayan “Denizbank” gibi kelimeler konusunda Atatürk’le anlaşamamıştır.

Sadri Maksudî, adı geçen kitabından millet ve milliyet, milliyetçilik, ırkçılık, şovenizm, kozmopolitlik milliyet duygusunun menşei, sosyolojik kaynağı nedir, gibi sorulara cevap aramıştır. Ayrıca milletler nasıl yaratılır, nasıl pâyidar olur, millî ruh, millî seciye nasıl teşekkül eder, milliyetçilik beşeriyetcilik arasındaki münasebet nedir, gibi soruları da sormuş, bunlara cevap vermiştir. Sadri Maksudî, üstün ırk teorisinin tenkidini yaparak eserine başlar. İlmî ve tarihi yönden bu teoriyi ve ona dayanan siyaseti de yanlış bulur.

Düşünürümüz, millet varlığını, bir var olma hakkı bir varlık şartına bağlar. Bu bakımdan birey ve millet için varlığını devam ettirmeyi, hayatını geliştirmeyi biyolojik bir görev “Kutsî bir hak” olarak kabul eder. Her fert ve milletin “Ben de varım, var olacağım” demek en tabiî hakkıdır. Ama böyle demeyip de “Ancak ben varım” diyen kimse veya millet suçlu (mücrim) olur; çünkü başkalarının varlığına ve hürriyetine tecavüz etmiş olur. Avrupa ülkeleri böyle deyip böyle yapıyorlar.

Sadri Maksudî, aileden sonra ilk insanî câmia, soydur görüşünü taşır. “Soy”, insanın sosyalleşme ihtiyacının ve kabiliyetinin ilk tecellisidir. Soy ahlâkının en kutsal esası, “soya bağlılık”tır. Milletlerin, insan topluluklarının devamında ve bekâsında en kuvvetli etken, fertlerin mensup oldukları kütleye bağlılığıdır. İşte bu “zümre şuuru ve hissi” insanlığın ilerlemesinin şartıdır. Öyleyse, Sadri Maksudî’ye göre, “Milliyet duygusunun kaynağı ve nüvesi, ferdin mensup olduğu kütleye karşı duyduğu bağlılık hissidir”. Sadri Maksudî, milletlerin var olmak azim ve iradesini milliyetçilik olarak kabul ediyor.



Aslında o, kavim ve milleti aynı anlamda kullanır ve kavim=millet, der. Millet tarifi uzunca bir tariftir. Fakat milletin yapısında ortak dil, ortak örf ve âdetler, ortak dinî inançlar, ortak millî seciyenin (ahlâk) varlığını benimsiyor; bunlardan dolayı milletin uyumlu (mütecanis) ve dayanışmalı (mütesanit) bir “insan kütlesi” olduğunu bildirir.
Sadri Maksudî, milleti meydana getiren unsurları tespit ettikten sonra dini, “milletin millet olarak teşekkülünde ve yaşamasında mühim bir amil” olarak niteler. Bugünkü Türk milletinin ve milliyetinin meydana gelmesinde de “İslâmiyet mühim bir amil olmuştur” der. Din birliğine lüzum yoktur diyenlere karşı çıkar.

Milliyet duygusunu “ferdî bir ruhî hal” olarak tarif eden Sadri Maksudî, aynı zamanda ma’şer’i (kollektif) bir duygu olarak da görür. Bundan dolayı onun kaynağını biyolojik ve sosyolojik, mahiyetinin de psikolojik olduğunu bu duygunun nesilden nesile güçlenerek geçtiğini ileri sürer. Milliyetçiliği, milliyet duygusunu millete ve değerlerine derin bir bağlılıktan ibaret mi görmeliyiz? Sadri Maksudî, onun maziye ve oradakilere bağlılıktan ibaret olmadığı, tecelli ettiğini diğer bir saha olduğunu belirtir. Bu saha, istikbale yönelmiş emel, gaye ve düşünceler sahasıdır. O, geleceğe yönelik gayeler taşıyan milliyet hissinin “dinamik” bir gelişme ve ilerleme sebebi olmasını istikbale yönelik dilek ve arzulara bağlar.

Milleti meydana getiren “Millî Seciye”den ne anlaşılmalıdır? Sadri Maksudî, onu şöyle tarif eder: “Millî Seciye’den muradımız bütün millet fertlerine şâmil, umumî ve müşterek temayüllerdir.” Böylece ortak eğilimlerin millî seciye ve karakteri meydana getirdiğini söylerken milletlerin teşekkülünde taklit kanununun rolünü de belirtmeden geçmez. Gabriel Tarde’dan etkilenen Sadri Maksudî, taklit kanunu sayesinde millet içinde, örf ve adetlerin, ruhî eğilimlerin, belli bir dilin, millî gayenin yayılması, genelleşmesini mümkün görmektedir.36 Milliyet duygusu dinamikliği, yüksek kültürün etkisiyle gevşer mi? Canlılığı kaybolur mu? Hayır. Çünkü o, “gevşeyen bir ruhî durum değildir”. Aksine milliyet duygusu, Sadri Maksudî nazarında, yüksek kültürde daha kuvvetli, daha derin, daha sağlam bir hal alır. Şu halde çağdaş milliyetçiliği nasıl tanımlayabilir? Sadri Maksudî, çağdaş rasyonel milliyetçiliğin tarifini şöyle yapar: “Milliyetçilik biyolojik ve sosyolojik esaslara dayanan ve ırsîleşmiş bir duygu olan millî kütleye bağlılık duygusunun derinleşmiş, kudsî bir prensip mahiyetini iktisab etmiş (kazanmış) şuurlu bir şeklidir.

Sadri Maksudî, milliyetçiliği, mahiyeti ve eğilimi itibarıyla “demokratik ruhî bir hadise” olarak niteler, Mehmed İzzet gibi, demokrasi ile bağdaştırır. Milliyet duygusunu “en dinamik manevî bir kuvvet” olduğuna göre, tarihte olduğu gibi, bugün de büyük rol oynamaktadır. Sadri Maksudî, şovenizm ve emperyalizmi milliyet duygusunun gerilemiş şekilleri olarak eleştirir. Bugünkü milliyetçiliğin rasyonel, hürriyetçi, liberal, eşitlikçi, demokratik, barışçı, federalist idealist ve iyimser niteliklere sahip olması, onun en bariz özelliklerini teşkil eder. Sadri Maksudî’nin temellendirdiği ve sistemleştirdiği milliyetçilik, bugünün dünyasında geçerli olan, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların ilke ve amaçlarıyla da çatışmayan bir anlayıştır. Onun milliyetçiliği insanlık sevgisine sırtını dönmeyen bir milliyetçiliktir.

Kim Kimdir? sayfasına dön! «|