- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Rusya’nın Din Düşmanlığı ve Türkleri Bölme Çabası

rusya din düşmanlığıSovyet yöneticilerin gözünde bilim ve din, Marksizm-Leninizm ve dini ideolojiler uzlaştırılamaz nitelikteydiler. Bu nedenden ötürü, tüm dinler; Hıristiyanlık, Yahudilik, İslam ve diğer dinler katı bir biçimde kontrol edilmiş ve baskı altında tutulmuştur. Sovyet yöneticiler, İslam’a karşı başlattıkları kampanyada iki türde tartışmaya başvurmuşlardır.

İlki tüm dinler için geçerlidir; Marksizm’e göre, din “halkın afyonudur”, bir tepki ve bilimsel olmayan ideolojidir. Fakat İslam Sovyet yetkililerinin asıl iftira hedefi olmuştur. Orta Asya Cumhuriyetlerinin ve Azerbaycan halklarının çoğunluğunun Müslüman olmaları Komünist ideoloji ve SSCB’nin bütünlüğü açısından bir tehdit olarak değerlendirilmekteydi. Geçmişte Rusları boyunduruk altına alan Altın Ordu örneği bu korkuları haklı kılmaktaydı. Komünist yetkililer, İslam’ın etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla İslam’a karşı bazı suçlamalarda bulunmuşlardır.

Örneğin İslam ilkel ve fantastik bir din olarak sunulmuş, Hıristiyan, Yahudi ve Pagan öğretilerinin düzensiz bir karışımı ve Mekke’nin feodal ticari sınıflarının bir üyesince kurulmuş bir din olarak gösterilmiştir. Müslüman halka “İslam’ın asırlar boyunca tüm emperyalistlerin, başta Arapların, Perslilerin, Afganların, Türklerin ve şimdi de İngilizlerin ve Amerikalıların hizmetinde” olduğu öğretilmiştir.

Komünist yönetim altında, halkın özgürlüklerinin kısıtlı olmasından dolayı bu suçlamaların doğru olup olmadığını araştırma, objektif değerlendirmeler yapma fırsatı olmamıştır. “Time” dergisinin 10 Nisan 1989 tarihli “yeni SSCB” başlıklı özel sayısında belirtildiği gibi “ülkenin 26000 camisi ve 24000 dini okulunun çoğu kapatılmıştır. İslam dinini öğreten öğretmenlerin birçoğu ya öldürülmüş yada hapsedilmiştir”. Saray’ın da değindiği gibi, Ateizmin propagandası için özel dersler düzenlenmiş ve halkın bunlara devam etmesi için zor kullanılmıştır.



Sovyetlerin bu konuda sınırlı başarılarının olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Örneğin, Broxup ve Bennigsen, bunu 1980’lerde eski SSCB sınırlarındaki Müslümanlar üzerinde yapılan birçok sosyolojik araştırmalara göre şöyle açıklamaktadırlar: Sovyet Müslümanları arasındaki ateistlerin oranı nüfusun yüzde yirmisi civarındadır, ancak resmi olarak kaydı yapılan ateistlerin de sünnet, dini evlilik ve dini merasimle gömülme gibi, dinle bazı bağları olmuştur.

Araştırmalara göre Müslüman nüfusun yüzde doksan beşi ile yüzde doksan dokuzu bu tür ilişki içinde yer almıştır. Bennigsen’inde belirttiği gibi, bu sonuçlar Sovyetlerin dine karşı suçlamalarında hedefin gerçekleştirilemediğini, çok sınırlı başarıya ulaşıldığını kanıtlamakta, başka bir değişle Sovyetler İslam’ın etkilerini tümüyle ortadan kaldıramamışlardır.

Gitelman, SSCB’deki etnik grupların yaşam biçimlerine ilişkin deneysel bir araştırmaya göre politik değerlere bakışta belirgin bir benzerlik olduğunu, ancak kültür açısından, özellikle aile yaşamında bundan söz etmenin çok zor olduğunu, gerçekte etnik farklılıkların son derece belirgin olduğunu belirtmiştir.

Dini inançları tamamen ortadan kaldırmanın çok zor olduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu nedenle Komünist yöneticiler dini inancı ortadan kaldıramamışlardır. SSCB, dağıldıktan sonra yeni dönemde İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik ve diğer dinler kendi seslerini yeniden duyurmaya başlamışlardır.