- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Roman Nedir? – Tanımı ve Özellikleri

romanRoman tarihine bakıldığında her biri diğerinden çok farklı biçim ve içeriklere sahip sayısız eserin roman olarak adlandınldığı görülür. Edebiyatın ve güzel sanatların sınırlan en geniş olan bu türünde ortak nitelikler tespit ederek bir tanım yapmaya girişmek son derece güçtür. Bununla birlikte roman diye adlandırılan geniş bir yelpazedeki edebî ürünleri birleştiren ortak paydaların olmadığını söylemek, romanın edebî bir “tür” olmadığını söylemekle eş anlamlı olur. Ancak türlerin tarihsel dönemlere, farklı kültürlere bağlı olarak değişimlerini, zamanla değişme olasılıklarını göz önüne almayan katı, çok genellemeci, esnek olmayan tanımlar da sanat eserinin temel niteliği olan yaratıcılıkla bağdaşmaz.

Kurmaca anlatı edebiyatının özel bir biçimi olan roman, gündelik, gerçek olaylara benzer olayları ele alarak gerçeğin nasıl göründüğünü ya da nasıl görünebileceğini göstermeye çalışır. Gerçekliği görme ve algılama biçimleri sürekli değiştiğinden roman da kendi iç gerçekliğini kurmak için anlatım tekniklerini sürekli değiştirmektedir. Bu nedenle çok değişik biçimlerde ortaya çıkan, çok biçimli bu türü belli kalıplar içinde sınırlayıp tanımlamak zordur.



Anlatı türlerinin en eskisi olan ve romanın tohumlarını içinde saklayan sözlü edebiyat ürünü olarak destanlar bir ulusun hikâyesini nazımla anlatan bir türdür. Roman ise bireyin hikâyesini düzyazıyla anlatır. Romanı destandan ayrı bir tür yapan özelliklerden birinin de, romanın bütünüyle hayali, buna karşılık destanın –her ne kadar olağanüstü olaylara yer verse de– gerçek olay ve kahramanların hikâyesini anlatması olduğu belirtilmiştir. Oysa roman modern çağlarda gerçek kişilerin, olayların hikâyesini de anlatır (örneğin biyografik roman). Ancak kahraman algısı değişmiştir. Romanın kahramanları her sınıftan, her karakterden insanlar olabilir. Roman kahramanı üstün insan olabileceği gibi, çoğu zaman da sıradan insandır.

Belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir. Edebi türler içinde en yenisidir. Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir.

Aslında tanımlanması en zor edebi türdür. Gelişmesini tamamlamamış tek türdür denebilir. Bunun bir nedeni romanın tarihsel koşullara bağlı olması, diğer nedeni ise yazarına geniş bir özgürlük ve deney alanı bırakmasındandır. Romanın ataları arasında nesirsel özellikler taşıyan Petronius’un Satyricon (1’inci yüzyıl) ve Apuleius’un Metamorphoseon’u (2’nci yüzyıl) gösterilir.

Roman düzyazıyla yazılır. Anlatılan olaylar kahramanlık öyküleri değil, sıradan insanların günlük yaşantılarıdır. Anlatılan olaylar, saraylar ve savaş alanları gibi destansı mekanlarda değil, sokaklar, evler, meyhaneler gibi sıradan mekanlarda geçer. Olaylara yön veren tanrılar değil, kişilerin kendi tutum, davranış, duygu ve düşünceleridir. Kullanılan dil, nazım türlerinde olduğu gibi ağdalı değil günlük ve sıradandır.

Roman tarihe en bağlı edebiyat türüdür. Toplumsal, politik olaylar gelişmelerle de yakın ilişkidedir. Romanın tarihe bağlı oluşu, çok köklü bir geçmişi olmayan yeni bir sınıfın, yani burjuvazinin kendine tarih içinde bir geçmiş, şimdi ve gelecek kurma çabasından doğmuş olmasında yatar. 18. yüzyıl romanlarının çoğu, burjuvazinin aristokrasiye karşı mücadelesinde kullanılmak üzere kaleme alınmış metinler gibidir.

Roman, işte bu nedenle, felsefe ve sanattan boş inançları kovmak ve bunların yerine akıl ve gerçeği geçirmek isteyen bir kültürel dönüşümün ürünüdür. Bu nedenle toplumların gelişimine, yani tarihe kopmaz biçimde bağlıdır. İnsanı, öncelikle toplumsal ve tarihsel bir varlık olarak konu alan ilk sanat türüdür.

Roman, insanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî türe ve bu türde yazılmış eserlere denir. Türkçe’ye Fransızca’dan geçmiştir.

Roman belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir. Edebi türler içinde en yenisidir. Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir. Tanımlanması zor bir edebi türdür. Gelişmesini tamamlamamış tek türdür denebilir.

Roman düzyazıyla yazılır. Anlatılan olaylar kahramanlık öyküleri değil, sıradan insanların günlük yaşantılarıdır. Anlatılan olaylar, saraylar ve savaş alanları gibi destansı mekanlarda değil, sokaklar, evler, meyhaneler gibi sıradan mekanlarda geçer. Kullanılan dil, nazım türlerinde olduğu gibi ağdalı değil günlük ve sıradandır.

Roman tarihe en bağlı edebiyat türüdür. Toplumsal, politik olaylar gelişmelerle de yakın ilişkidedir.

Roman, felsefe ve sanattan boş inançları kovmak ve bunların yerine akıl ve gerçeği geçirmek isteyen bir kültürel dönüşümün ürünüdür. Bu nedenle toplumların gelişimine, yani tarihe kopmaz biçimde bağlıdır. İnsanı, öncelikle toplumsal ve tarihsel bir varlık olarak konu alan ilk sanat türüdür.

“Roman” sayfasına dön! «|