- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Patrona Halil

patrona halilTarihe Patrona Halil Ayaklanması, Patrona Vakası ya da Patrona İsyanı olarak geçen ve Lale Devri’nin kapanmasıyla sonuçlanan olayın baş kahramanıdır.

Horpeştelidir. Uzun zaman leventlik ve Rumeli’de yeniçerilik yaptı. Kaptan-ı Derya’nın üç yardımcısından biri olan Patrona adı ona bu görevde bulunduğundan değil, hemşehrilerinin verdiği lakaptan ileri gelir. Bu ayaklanmadan önce 1720′de Vidin’de bir ayaklanmaya önderlik eder. İstanbul’a döndükten sonra pek çok yeniçeri gibi esnaflık, tellaklık yapmaya başladı. Gündüzleri sokak sokak dolaşarak yüksük, iğne ve iplik satmakta, akşamları ise kazandığı parayı Galata meyhanelerinde harcayarak hayatını sürdürmekteydi. Bu sırada bir cinayet işledi, Galata Voyvodası tarafından tutuklanmasına rağmen Kaptan-ı derya Mustafa Paşa’nın araya girmesiyle bağışlandı.

Patrona Halil 28 Eylül 1730′da başlayan ve Damat İbrahim Paşa’nın idamı, III. Ahmed’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan isyanda ön planda olmasına rağmen bu isyanın arkasında Damad İbrahim Paşa’nın hasımlarının olduğu söylenir. Memleketi uzun süre meşgul eden, birçok kişinin ölümüne sebep olan ayaklanma hareketi sonucunda Patrona Halil bir takım tavizler kopardı. İstanbul’da yüzlerce evi yaktı, haraç toplamaya vermeyenleri öldürmeye başladı. Ayrıca devlet kademelerinde atamalarda söz sahibi oldu. Ancak bir süre sonra, I. Mahmud ve Kaptan-ı Derya Mehmed Paşa’nın zekice planı sonrası kendisine rütbe ve makam verileceği gerekçesiyle saraya çağırılarak öldürüldü.

—————————–

İkinci Kaynak

Tarihe, Patrona Halil Ayaklanması, Patrona Vakası ya da Patrona İsyanı olarak geçen ve Lale Devri’nin kapanmasıyla sonuçlanan olayın baş kahramanıdır.

Patrona Halil kimdir?

Patrona Halil, kendi adıyla anılan ayaklanmanın arnavut kökenli elebaşısı (Arnavutluk 1692 İstanbul 1730). Çok genç yaşta osmanlı deniz kuvvetlerinin hizmetine girdi. Adını aldığı patrona (bahriye feriki ya da visamiral) kadırgasında levent olarak görev yaparken gemide çıkan bir ayaklanmaya katıldığı için yakalanıp kürek cezasına (forsalık) çarptınldı. Ancak, bir deniz savaşı sırasında batan gemiden kurtulmayı ve Niş kentine kaçmayı başardı. Burada da katıldığı ayaklanmanın bastırılması üzerine İstanbul’a kaçarak Yeniçeri ocağına sığındı.

Seyyar satıcılık yapmasını yasaklayan bölükbaşıya karşı çıktığı için yeniçerilikten atılınca, Beyazıt hamamında tellak olarak çalışmaya başladı. Çevresine topladığı baldırı çıplaklarla saraya karşı başlattığı ayaklanma (1730), sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın öldürülmesi ve Ahmet lll’ün tahttan çekilmesiyle sonuçlandı. Tahta çıkan Mahmut I‘in buyruğu uyarınca aynı yıl yardakçılarıyla birlikte tuzağa düşürülerek öldürüldü.



Halil Ağa yönetımındeki 33 yeniçeri tarafından ansızın bastırılıp tüm adamlarıyla birlikte öldürüldü (15 Kasım 1730). Kısa sürede 30 bin altın tutarında bir servet topladığı söylenen Patrona’nın öcünü alma bahanesıyle şehri yağmalamak için İstanbul’da arnavut takımının çıkardığı bir yan ayaklanma, Silahtar Mehmet Paşa’nın yerıne getırılen sadrazam Kabakulak İbrahim Paşa tarafından şiddetle bastırıldı.

Patrona Halil Ayaklanmaları hakkında bilgi

Ahmet Ill’ün yenilikçi sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa‘nın damgasını taşıyan ve Lale devri diye tanımlanan döneme (1699-1730) son veren tutucu başkaldırı hareketi (1730).

Batı orduları biçiminde bir “Asakiri nizamiye” kurmaya girişen Nevşehirli İbrahim Paşa Fransa’dan askerlik uzmanları getirterek Üsküdar’da yaptırdığı kışlada yeni askeri talim ettirmeye başladı. Bu Yeniçeri ocağının sadrazama küsmesine yol açtı. Ayrıca tam anlamıyla bozulmuş olan ocağa sadece ulufe almak için bir kolayını bulup kaydedilen küçük esnaf takımının sadrazamın buyruğuyla yeniçerilikten atılması, yangınlarla depremlerden yıkıma uğrayan İstanbul ve öteki kentlerin bayındırlaştırılması için konulan vergilerin artık çoğu esnaflık yapan yeniçerilerin kesesine zarar vermesi hoşnutsuztuk yarattı.

Padişahla devlet erkanının Lale Devri‘nin özelliklerinden olan Çırağan odaları ve helva sohbetteri de pek çok dedikoduya yol açtı. Sadrazamın önemli konumlara ve yüksek memurluklara kendi krabalarını getirmesi, yeniçerilerin eskisi gibi gaza ganimetleri yerine İstanbul’da saray, konak, ev vb yağmalama alışkanlığı edinmiş olması, Müteferrika matbaası’nın işlemeye başlamasının tutucu çevrelerde sert tepkiler uyandırması, özellikle İran’Ia sürüp giden savaşta Safeviler’in Nihavendi ve Hemedan muhafızı Abdurrahman Paşa’nın 60 bin askerini başsız bırakıp kaçması üzerine burasını da ele geçirmeleri (1730) gibi olaylar Patrona Halil ayaklanması’nın başlıca nedenleri sayılır. Bu arada, sadrazam İbrahim Paşa’nın zoruyla İran seferine çıkmak üzere İstanbul’dan Üsküdar’daki karargahına geçen Ahmet III, başkentten bir türlü ayrılmak istemediğinden, burada oyalanarak boşuna 57 gün geçirdi.

Ayrıca, karargahı da boş bırakıp maiyetiyle birlikle saraylar ve yalılarda eğlenceye daldı. Bu sırada Tebriz muhafızı vezir Kara Mustafa Paşa’nın 75 bin askerini bırakıp bir gece kaçması yüzünden Nadir Şah’ın Tebriz’e girdiği ve аskerle halktan çoğunun Safevіler tarafından kılıçtan geçіrіldіğі haberіnіn yаyılmаsı, İstanbul’da büyük bir üzüntü ve heyecana yol açtı. Saraya karşı olan tutucu çevreler olayı hemen sömürmekten geri kalmayarak, bu felakete padişahın gizli bir “hattı hümayun’unun neden olduğunu abartılı bir biçimde yaydılar. Öte yandan, devlet erkanı Anadolu yakasında olduğu için İstanbul’un başsız kalmasından yararlanan Patrona Halil, çevresine topladığı Muslu Beşe, Ali Usta, Kara Yılan, Çınar Ahmet, Emir Ali, Turşucu İsmail, Oduncu Mehmet, Laz Mustafa, Gavur Ali, Ciğerci Ramazan gibi çoğu Arnavutlar’dan oluşan ayak takımından yandaşlarıyla birlikte isyan bayrağını açarak dükkanların kapanmasına ve toplum yaşamının felce uğramasına neden oldu (28 eylül 1730).

Patrona halil dönemini anlatan bir resimOlay tam bir ayaklanmaya dönüşünce Ahmet aynı gece devlet erkanıyla birlikte Üsküdar’dan Topkapı sarayı’na geçtiyse de saray bostancıları dağılmış olduğundan önеmli bir güç oluşturulamadı. Ertesi gün (29 Eylül, Cuma) Yeniçeri ocağının da ayaklanmacılara katılması, zindanlardaki hükümlülerin salıverilmeleri üzerine evlerle konaklar yağmaIanmaya başlanınca, ayaklanmayı bastırma umudu ortadan kalktı. Cumartesi günü ayaklanmacılar padişahtan Nevşehirli İbrahim Paşa başta olmak üzere 37 kişinin kendilerine teslimini istediler (30 eylül). Bunun üzerine padişah, damadını azlettiğini duyurdu. Ayaklanmacılarsa, listede belirtilen kişilerin mutlaka kendilerine tesliminde ayak diretince sarayda tutuklanan sadrazam, damatları olan kaptanıderya Kaymak Mustafa ve sadaret kethüdası Mehmet paşalarla birlikte boğdurulduktan sonra üçünün de cesedi öküz arabalarıyla Et Meydanı’na gönderildi (1 Ekim, Pazar).

Ancak, Ahmet III tahta çıktığında (1703) Edirne vakasını düzenleyenleri ortadan kaldırdığından kendisine güvenmeyerek tahttan indirilmesi için neden arayan ayaklanmacılar, sadrazamın ölüsünü ona ait olmadığı gerekçesiyle bir beygirin kuyruğuna bağlayıp saraya geri gönderdiler. Hemen ardından da yalancılıkla suçladıkları Ahmet llI’ün padişahlık ve haIifeliğinin şeriat kuralları açısından geçersiz olduğu yaygarasını kopardılar. Atalarından Sultan İbrahimi örnek göstererek kendisini tehdit etmelerinden ve yalancılıkla suçlanmasından büyük üzüntüye kapılan Ahmet III, can güvencesi verilmek koşuluyla tahttan çekileceğini ayaklanmacılara bildirdi. Bu kararı sevinçle karşılayan elebaşılar, Kuran’a el basıp ant içtiler. Bunun üzerine tahtı yeğeni Mahmut I’e bırakan Ahmet III, şehzade dairesine çekildi. (2 Ekim, Pazartesi).

28 eylülde başlayan ve Ahmet lll’ün tahttan çekilmesine neden olan Patrona Halil ayaklanması, Mahmut I döneminde de sürdü. Ayaklanmacılar, ancak şeyhülislam Mirzazade Şeyh Mehmet Efendi’den ceza görmeyeceklerine ilişkin hüccet (belge) aldıktan sonra Et Meydanın’daki çadırlarını kaldırdılar (11 Ekim, Çarşamba). 13 gün süren ayaklanmanın sona ermesi üzerine İstanbul’da çarşılar açılıp normal yaşama dönüldüysa de zorbalar saltanatı son bulmadı. Başlarında Patrona Halil ile Muslu Beşe bulunan ayaklanmacılar Sadabad’da Damat İbrahim Paşa döneminde yaptırılan yaklaşık 150 kasrın hemen yakılıp yıkılmasını, hatta eski sadrazamın doğum yeri olan Nevşehir’in bile yerle bir edilmesini istediler. Padişah Sadabad’ın yakılmayıp yalnız yıkılmasına razı olunca, Kağıthane köşkleri ve yalıları bahçeleriyle birlikte 3 günde yağmalanarak yıkıma uğratıldı.

Aynca, yalnız askere dağıtılması gereken cülus bahşişini, Patrona Halil kendi yardakçılarından 3 bin kişiye de dağıttırdı. Divan görüşmelerine bile katılan bu eski hamam tellağı elkoyduğu baş defterdar İzzet Ali Bey’in konağına yerleşti. Bir zamanlar kendisine veresiye et veren Yanaki adlı rum bir kasap yazıcısının da Boğdan voyvedalığına atanmasını sağladı. Mahmut I, devlet kavramıyla bağdaşmayan bu duruma bir son verilmesini buyurup ortaya da 5 bin altın koyunca, darüssaade ağası Beşir Ağanın girişimiyle sadrazam Silahtar Mehmet Paşa ve bir rastlantı sonucu İstanbul’da bulunan Kırım hanı Kaplan Giray I işbirliği yaptılar. Padişahın verdiği altınlarla bazı ocak ağaları satın alındı ve ayaklanmacı güruhunun elebaşlarına ustaca bir tuzak kuruldu. Patrona, vezir payesiyle Rumeli beylerbeyliği verilmek üzere saraya çağrıldı.

Yardakçılarının eşliğinde saraya gelen Patrona Halil, Revan köşkünde huzura çıkmak için beklerken, elverişli yerlere gizlenmiş olan Pehlivan Halil Ağa yönetimindeki 33 yeniçeri tarafından ansızın bastırılıp tüm adamlarıyla birlikte öldürüldü (15 Kasım 1730). Kısa sürede 30 bin altın tutarında bir servet topladığı söylenen Patrona’nın öcünü alma bahanesiyle şehri yağmalamak için İstanbul’da arnavut takımının çıkardığı yeni bir ayaklanma, Silahtar Mehmet Paşa’nın yerine getirilen sadrazam Kabakulak İbrahim Paşa tarafından şiddetle bastırıldı (28 Ocak 1731).