Lehçebilim / Diyalektoloji
Dünya dilleri konusu incelenirken, gerek başka dillerin, gerekse Türkçenin çeşitli lehçelerinden söz etmiştik. Yeryüzünde belli bir dili inceleyen filologlar olsun, dil denen kurumu bütün olaylarıyla ele alan, değişik tipleri üzerinde duran dilbilimciler olsun, Öteden beri, lehçe ve ağız adını verdiğimiz, dilin değişik biçimlerini türlü bakımlardan incelemektedir. Bu incelemeler, ayrı bir araştırma alanı olan ve özellikle sözcükbilim (lexicologie), adbilim (onomastiaue) ve tümüyle sesbilim dallarını yakından ilgilendiren lehçebilim alanını ortaya koymuştur.
Değişme, dilin özünde var olan bir niteliktir. Bir dil nasıl, kendi içinde sürekli bir değişme içinde bulunuyorsa, bu dili konuşan toplumun bir öbeği de çeşitli nedenlerle değişik bölge ya da ülkelerde, kimi zaman da aynı ülke içinde, türlü nedenler ve etkilerle genel dilden ayrılmakta, başkalaşmaktadır. Bu başkalaşma kimi zaman o ölçüde büyük olur ki, lehçe dediğimiz birlikler, ayrı dillere dönüşür. Türkçenin Çuvaş, ve Yakut lehçelerinin yakın zamana kadar kimi dilcilerce Türkçeyle ilişkili ya da bu dilin lehçeleri içinde görülmemiş olması, bu nedenledir.
Önce, lehçe’nin (dialeete, dialect, Dialekt) tanımını yapalım: Lehçe, bir dilin değişik ülkelerde ve bölgelerde, yine aynı dilbirliğinden kimselerce konuşulan değişik biçimidir.
Bugün Anadolu’da tek bir lehçe konuşulur ki, biz buna Türkiye Türkçesi adını veriyoruz. Bölgesel, yöresel ayrımlar, aynı lehçe içinde, aşağıda değineceğimiz ağızlara aittir. Daha önce değindiğimiz ortak dil, yan dili kavramı hatırlanınca, Türk ortak dilinin ya da yazı dilinin, İstanbul ağzı üzerine kurulduğu kabu. odilir. Ancak Türkçe, Aayanın ve Avrupanın daha birçok ülkelerinde, değişik lehçeler halinde yaşamaktadır. Rusya ve iran’daki Azeri lehçesi, Türkmen lehçesi, Kazak, Kırgız lehçesi, bunlara örnek gösterilebilir.
Başka diller için durum böyle değildir. Örneğin Almanya’da birbirine çok yakın iki kentin ayrı lehçeler konuştukları görülebilir. Bunlar içinden, bir başka Alman lehçesinden çok, Hollandacaya yakın olanlar bile vardır. Suriye’den başlayarak güneye, Mısır’a, oradan Kuzey Akdenizin batısına ve Afrika içlerine, Arap Yarımadasına uzanan Arapça, değişik lehçeler halindedir. Fransa’da kuzeyden güneye inildikçe değişik lehçelerle karşılaşılır.
Hindistan’da değişik dil ailelerinden dillere rastlandığı gibi, aynı dilin birbirinden ayrı lehçeleriyle de karşılaşılır. Anlaşma zorluğu gidermek için zaman zaman Ingilizceye baş vurulduğu görülür. Ağız (parter. Mundarı), aynı lehçe içinde, daha küçük yerleşim bölgelerine özgü olan ve daha küçük ayrımlara dayanan konuşma biçimidir, örneğin Türkiye Türkçesinde, Anadolu’nun çeşitli yörelerinin konuşma biçimleri, ağız olarak nitelenebilir. Orta Anadolu ağızlan, Ankara ağzı, Sivas ağzı, Van ağzı gibi. Kimi dilciler lehp: kavramını “ağız ailesi” olarak tanımlarlar.
Diyalekyoloji çalışmaları, XIX. yüzyıl sonlarına doğru önem kazanmış, daha önce değindiğimiz A. Schleicher’in kuramından sonra, dillerin ve lehçelerin oluşumu konusunda çeşitli kuramlar ortaya konmuştur. özellikle Hint-Avrupa dil ve lehçelerinin oluşumunda görülen eğilimlerin saptanmasına, sesbilim açısından beliıen eğilimlerle bazı ses bilim yasalanmn saptanmasına çalışılmış, önemli ilerlemeler elde edilmiştir.
Geleneksel lehçebilim çalışmaları, bir lehçenin kollarının belirlenmesine yöneliyor, artzamanh araştırmalara baş vuruyordu. XIX. yüzyılın sonlarında Avrupada dil haritalarının, dil atlaslarının hazırlanmasına başlandı. Bu girişimlerin en eskisi, Almanya’da, 1876’da yayımlanan Alman Dil Atlası (Deutsche Sprachatlas) adlı yapıttır. G. WENKER’in saptayarak okulu bulunan 40 bin kadar yere gönderdiği 40 kısa tümce, önemli şes ve biçim özellikler ini yansıtıyor, bunların değişik yerlerdeki söyleyiş ayrımlarına dayanarak lehçeleri belirleyen haritalar elde ediliyordu.
J. GILLIERON ve öğrencisi E. EDMONT’un gerçekleştirdiği Fransız dil atlası ise 1902’den başlayarak haritalar halinde yayımlanmıştır. Bu girişim, özellik gösteren yerleşme merkezlerinin saptanmasından sonra, bu merkezlere gönderilen çok ayrıntılı anket sorularına alınan yanıtlardan yararlanılarak sonuçlandırılmıştır.
Bu çalışmalar italya, Macaristan, Avusturya, Japonya gibi birçok ülkede de yürütülmüş, bugün de yürütülmektedir. Bugün yapısal dilbilim çalışmaları lehçebilime de yansımış, eşzamanlı incelemeler hem bir ülke içinde, hem de Akdeniz ülkeleri, Balkan ülkeleri gibi, yeryüzünün daha geniş bölgelerini kapsayacak bir çerçeve içinde ele alınmıştır. Lehçebilim çalışmaları, adbilim çalışmalarıyla birlikte ve aynı yöntemlerle yürütülmektedir. Merkezi Hollanda’da bulanan bir kuruluş, Avrupa dil atlası üzerinde çalışmaktadır.
Dil coğrafyası (gtographie linguistique, linguistic geography, Sprach-geographie), sözcüklerin, seslerin, sözdiziminin belli bir alandaki değişikliklerinin incelenmesiyle bir dilin yaşamım, lehçelerin yayılışını aydınlatmaya yönelir. Bu dal, yerleşme tarihini, kültür tarihini, tarih sorunlarım aydınlatan bilgilerin, önemli ipuçlarının sağlanmasına yardımcı olur.
Bir dil haritası hazırlanırken başlıca, ses değişiklikle/i, dilbilgisi özellikle, sözdizimi ayrımları ve söz varlığı bakımından farklar ölçüt olarak alınır. Şimdiye kadar en çok, ses değişikliklerini temel alanlarla bir ülkedeki değişik adlandırmalara dayanan haritalar yapılmıştır.
Ses değişikliklerine dayanan bir harita yapmak üzere, örneğin Anadolu’da ekmek, domates ve buğday sözcüklerinden yararlanabiliriz. Bunlardan birincisinin Anadolu’da /etmak/, /etmeh/, /etmeyh/, /epmek/, /epbeyh/, /ötmek/, ikincisinin /domat/, /domate/, /domata/, /do-nıas /, /domatis /, /domadız /; /tomat’, /tomatis /… gibi değişik söylenişleri vardır. Yazı dilindeki buğdayın ise halk ağızlarında /huğda/, /buyda/, /buyday/, /buyde/, /buydey/, /buydiy/, /boğda/ biçimlerine rastlanır.
Bunlardan biri, örneğin buğday ele alınır; halk ağızlarından toplanan gereçlere dayanılarak, değişik söyleyişler Anadolu haritasında işaretlenir. Bu işaretleme sırasında her işaretin yanında, söyleyiş biçimi de gösterilir. Elde edilen noktalar içinden birbirine eşit olanlar birer çizgiyle birleştirilir. Bu işlem sonunda, birbirini çeviren, yer yer kesen çizgiler elde edilir. Bu çizgilere eşit dil çitgileri ya da dil çizgileri (lignes d’isoglosses, isoglottic lines, Isoglossen) adı verilir. Harita üzerinde yer yer yoğunlaşan bu çizgiler, kimi zaman şeritlere dönüşür. Lehçebilim uzmanları bu şeritleri genellikle lehçe sınırı olarak kabul ederler.
Bu tür haritalarda bir eylem çekiminin değişik söylenişleri (örneğin alıyorum ‘un /alıyom/, /alıyofl/, /ahyim, /ali:m/) olduğu gibi, sözdi-zimine ilişkin ayrımlar ve başka dilbilgisi olayları da ölçüt olarak alınabilir.
Aynı yöntem, bir kavramın değişik yerlerdeki, başka başka karşılıklarından yararlanılarak da uygulanabilir, örneğin “çocuk” kavramının Anadolu’daki /uşak/, /bebe/, /bala/, /balak/, /balaca/, /çağa/, /çarga/ gibi karşılıkları ya da “havuç” kavramını karşılayan /badul/, /bödük/, /adıyaman/, /kızılot/, /keşiı/, /pürçek/, ,’yerebatan/, /yere-geçen/, /çıkal/… gibi sözcükler temel olarak alınıp bunların kullanıh-şına göre ağızların yayılışı saptanabilir. Aşağıda, bu tür çalışmalardan, Almancada “kasap” kavramıyla ilgili, değişik adlandırmalara dayanılarak çizilmiş bir harita gösterilmiştir:
Öteden beri uygulanan bu yöntemler, bugün daha da geliştirilmiş, sözcükbilim, anlambilim ve adbilim çalışmalarının verileriyle desteklenerek yeni yeni gerçeklerin ortaya konulmasını sağlamıştır. Ünlü Fransız dilbilimcisi P. GUIRAUD’nun Fransızcada kediyle ilgili sözcükler (chat, matou, chatte, chaton) üzerindeki çabşması, bunlara örnek gösterilebilir. PUTSCH-KE’nin yukarıda değindiğimiz yazısında, yapısal lehçebilim araştırmalarında, yeni ölçüt ve yöntemlere dayanılarak hazırlanmış haritalar yer almaktadır (Yöntemlerin ayrıntısı için bu yazıya baş vurulabilir).
Bizde dil coğrafyası ve haritacılığı alanında yeni yeni denemeler yapılmaktadır. Erzurum ili ağızları üzerinde hazırlanmış ve henüz basmamış olan ayrıntılı bir çalışma vardır (E. Gemalmaz’ın doktora tezi, Atatürk Üniversitesinde kabul edilmiştiı). özcan Başkan’ın Türkiye Köy adlan üzerine bir deneme (TDAY Belleten 1970, 237-251) adb çalışmasında, Anadolu’da kale, hisar, konak, hüyük sözcüklerinden oluşan yer adlarıyla ilgili haritalar da verilmiş ve bunlarla ilgili inceleme sonuçlan açıklanmıştır.
XX. yüzyıl başlarının ünlü dilbilimcisi F. de SAUSSURE, lehçelerin farklılaşmasının nedenini dilin zaman içindeki değişmesine bağlamaktaydı. Bugünkü lehçebüim çalışmalarında incelenen olaylar sonucunda saptanan gerçekler şöylece özetlenebilir:
a. Lehçe ayrımları, en çok sözcük ve sesbilim alanında göıülmekte, buna karşılık büküm ve sözdiziminde pek az farka rastlanmaktadır. Anadolu ağızlan üzerine eğilecek olursak, bu yargıyı doğrulayan sonuçlarla karşılaşırız. Aynı sözcüğün ses bakımından Anadoluda kimi zaman 20-25 değişik biçimine rastlanmakta, sözcüklerin çekiminde bu sayı daha da artmaktadır. Aynı kavramı karşılayan değişik sözcükler de bu arada sayılabilir. Buna karşılık, sözdizimi açısından bütün ağızlar birbirinden pek az ayrılır. Bu açıdan görülen farklar daha çok, kimi eylemlerin aldıkları değişik tümcelerde kendini gösterir.
b. Dilsel farklılaşmada toplumsal ve tarihi etkenler çok önemlidir. Devlet gücü azaldığı zaman lehçe sayısının arttığı, güçlü bir dev
let düzeninde ise azaldığı görülmektedir. Merkeziyetçi yönetimde lehçeler birbirinden pek ayrılmazlar. Alman Birliğinden önceki, derebeylik çağındaki sosyal durum, Almanyada lehçe sayısı bakımından aşırılığı doğurmuştur. Roma imparatorluğunun çöküşüyle birçok lehçeler, giderek Roman dillerine dönüşmüştür.
c. Coğrafi koşulların da eskiden beri, dil farklılaşmasında etkili olduğu kabul edilmektedir. Dağlık bölge ağızlan, düzlüklerdeki büyük gelişme akımlarına katılamamakta, bunlardan bağımsız olarak kendi doğal gelişmesiyle başbaşa kalmaktadırlar. Ulaşım olanaklannın sınırlı olduğu yerler, adalar, dil bakımından aynı özelliği gösterirler.
d. Günümüzde ulaşım ve haberleşme olanaklarının artan bir hızla çoğalması dil açısından köy ve şehir halkını birbirine çok yaklaştırmış, radyo, televizyon gibi etkili araçlar, ortak dilin yayılmasına, lehçe ve ağız farklarının azalmasına neden olmuştur.
Günümüz dilbilimcilerinden J. LYONS, XIX. yüzyılın önemli dilbilim çalışmalarından birinin, geçmişe ait yazılı metin ve anıtlardaki sözcük ve sözcük gruplarının biçim değişmeleriyle birlikte, değişme olayının incelenmesi olduğuna değinir. Bilgine göre, günümüz dilbiliminde temel görüşlerden biri, dilin ilk gerecinin yazı değil, ses olduğudur. Bugün bölgesel lehçeler, genel dilin bozulmuş ya da gelişmemiş birer biçimi olarak değil, genci dilden az çok bağımsız bir biçimde gelişmiş birlikler olarak görülmelidir.
Bölgesel lehçelerin incelenmesi sırasında, aynı dilin ya da komşu dillerin lehçeleri aracında kesin sınırların çizilmesinin olanaksızlığı ortaya çıkmaktadır. Siyasal sınırların sık değiştiği ya da ticaret ve ulaşım yollarının siyasal sınırlan kestiği yerlerde, bir dile bağlı olduğu sanılan bir lehçe, bir başka dilin lehçesine bağlanabilir. LYONS, bununla ilişkili olarak, bizim de yukarıda değindiğimiz bir gerçeği göstermekte, Hollanda-Al manya sınırının iki yanında. Alman yazı diline de yakın bulunan lehçelerin varlığını belirtmektedir.
BENZER KONULAR
- Yazının Bağlantısı: Lehçebilim / Diyalektoloji
- Yazının Bölümü: Dil Bilimi
- Diğer kaynaklarda arayın:
- Etiketler: Ağız, Bilim, Çağdaş Lehçe Bilimi, Dialect, Dialectology, Diyalekt, Diyalektoloji, İlim, Lehçe, Lehçe Araştırmaları, Lehçe Bilimi, Lehçe Çalışmaları, Lehçe Kavramı, Lehçe Nedir, Lehçe Örnekleri, Lehçebilim, Lehçebilim Nedir, Lehçeler, Lehçeler Üzerinde Bilm Dalı, Lehçeler Üzerinde Çalışmalar, Şive, Türk Lehçeleri
- Rastgele 10 Yazı:
Çok güzel anlamlı şiiri okurken biz başka yelere gittik çok duygululandık harika bir şiir olmuş.Bravo canım kuzenim.