- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Kutadgu Bilig Üzerinde Yapılan Çalışmalar

kutadgu bilig üzerinde yapılan çalışmalar1825 yılında Pierre Amedee Emilien Probe Jaubert (bk. bibliyografya)’in bu eseri ilk kez bilim çevresine tanıtmasından bugüne kadar geçen müddet içinde, muhtelif kimseler tarafından ele alınmış ve birçok bakımlardan tetkik edilmiştir. Türk dil bilgisi ile yaşıt olan bu araştırma faaliyeti, aynı zamanda Türklük bilgisinin inkişaf tarihi ile de yakından ilgilidir. Aradan uzun bir zaman geçmiş, bu arada birçok şeyler yapılmış ve birçok noktalara işaret edilmiştir, fakat birçok meseleler henüz halledilmemiş olduğu gibi, Türklük bilgisinin umumî inkişafına bağlı bazı noktalardaki tereddütlerin sürmesini de tabiî karşılamak icap eder.

Kutadgu bilig üzerindeki çalışmaların tarihinde ilk adım Hermann Vâmbery tarafından atılmıştır. Müellif 1870’te neşrettiği eserde Uygurlar, memleketleri, içtimaî hayat ve dil yadigârları ile bunların dilinden ve yazılarından söz etmekte ve Kutadgu Bilig’in menşei ve tarihi ile dili üzerinde durmaktadır. Burada ilk olarak ortaya attığı meseleler, son zamanlara kadar, eser üzerindeki araştırmaların mevzuunu teşkil etmiştir.

Giriş mahiyetinde olan bu kısmı, eserin muhtelif bâblarından seçilmiş yaklaşık bin beytin çeviriyazı ve çevirisi ile Uygur abecesine göre sıralanmış bir lügat takip etmektedir. Vâmbery’in tetkiki, Türk dil bilgisinin bugünkü durumunda fazla bir değer ifade etmemekle birlikte, bu sahadaki araştırmalara bir başlangıç olması bakımından, çok mühim bir rol oynamıştır.

İkinci mühim adımı W. Radloff‘un daha geniş ölçüdeki teşebbüsü teşkil eder.1600 ‘da eserin malûm olan ilk yazmasınm faksimilesinin neşrini, ertesi yıl metnin Mançu abecesi ile çevriyazısı  izlemiştir. Bu sonuncu esere eklenmiş olan giriş kısmında, Vâmbery’in ortaya attığı meseleler daha geniş ölçüde ele almmak suretiyle, Uygurlar ile ilgili malûmat bir araya toplanmıştır; bütün bu hazırlıklardan sonra, asıl metnin okunmasına ve çevirisine geçilmiştir.



1897’de matbaaya verilmiş olan bu üçüncü eserin 64 sayfası dizilip, basıldıktan sonra, Kahire’de Hidiv kütüphanesinde başka bir yazması bulunması üzerine, yazmalann karşılaştu-ılması için, eserin neşrine bir müddet ara verilmiş ve ilk kısmı 1900 ‘de ve ikinci kısmı ise, 1910’da intişar etmiştir.

Büyük ölçü ve geniş imkânlar ile ele alman bu neşriyat ağır basmış ve Kutadgu bilig üzerindeki araştırmalar son günlere kadar bu yükün altından kalkamamıştır. Radloff’un Türk yazı dili ve bunun inkişafı hakkındaki yanlış esaslara dayanan fikirleri bundan sonraki araştırmalara büyük ölçüde etki etmiş ve eser hakkında ileri sürülen birçok fikirler ancak bunun cazibesinden kurtulmuş olmaları nispetinde bir değer ifade edebilmiştir.

V. Thomsen‘ın Uygurcada ünsüzler sistemi hakkında 1897’de XI. doğubilimciler kongresinde okuduğu tebliğe ve en son 1900’de Radloff un Kutadgu bilig metninin birinci kısminin intişarı üzerine, 1901’de neşrettiği makalesine rağmen, araştırmaların temelini teşkil etmekte sürmüştür. Her dilde olduğu gibi, Türk yazı dilinde de, bir tarihî seyir ile bunun inkişaf merhaleleri üzerinde durulması tabii iken, bu esas bir tarata bırakmış, her Türkçe eserde ayrı bir dil ve hatta şive aranmağa başlanmıştır.

Muayyen şartlar altında meydana gelmiş yazı dilinin eski ve yeni dil malzemesi ile olan ilgisi ve bönün konuşma dilinin etkisi altında muayyen bir inkişafa tâbi tutulması ve ayrı ayrı eserlerde görülen dil hususiyetlerinin buna göre değerlendirilmesi fikri bugün bile tamamıyla umumileşmiş olmaktan uzaktır. Bu gibi esas meselelerdeki vuzuhsuzluklar, gayet tabiî olarak Türklük bilgisi sahasındaki çalışmaların seyrine etkisiz kalmamaktadır. Bunun en belirgin örneğini Kutadgu bilig üzerinde yapılmış olan tecrübeler teşkil eder.

Kutadgu Bilig’ in Fergana, Kahire ve Herat yazmalarının faksimileleri ve her üç yazmanın mukayesesi ile tenkitli metni neşredilmiş olduğundan, eser üzerinde bundan sonraki çalışmalar için bir engel kalmamıştır. Türklerin Kutadgu Bilig’m yazılmış olduğu devir ve çevre ile ilgili siyasî ve kültür tarihleri henüz yeter derecede aydınlanmamış ise de bunun kültür eserlerinin tahlili ise kısmen doldurulması kabildir. Türk kültür tarihi ile ilgili her hangi bir eserin değerlendirilmesi bahis mevzuu olurken, bu hususta ilk düşünülecek şey, bu eseri meydana getiren çevrenin daha yakından tetkiki ve bunun daha evvelki ve daha sonraki devirler ile bağlantılının teshiridir.

Bunların tamimiyle Türk kültür tarihi çerçevesi dışında mütalâa edilmesi hakikatlerin meydana çıkmasına engel teşkil etmekten başka bir işe yaramaz. Birçok millî kültürler ile çeşitli din çevrelerinin temas ettiği yerlerde yaşayan Türkler zaman zaman bu çevreler ile çok sıkı münasebetlerde bulunmuşlar ve onlara birçok kültür malzemesi verdikleri gibi, kendileri de onlardan birçok şeyler almışlardır. Bunların Türk edebiyatında her hangi bir biçimde ifadesini bulmalarım da tabiî karşılamak gerektir. Yalnız bu karşılıklı etkiler hakkında kesin karara varmadan, bahis mevzuu olan hususla­rın Türk kültür çevresi içindeki seyrini tespit etmek şarttır.

A. Samoyloviç‘in Kutadgu bilig ile Şâh-nâma’deki motiflerin mukayesesi için yapmış olduğu küçük bir deneme dikkate değer. Ona göre, Karahanlılar devletinde münevver çerçevelerin XI. yüzyılda yalnız Fİrdevsî’nin Şâh-nâme‘sine değil, aynı zamanda oradaki edebî sanatlara da vâkıf oldukları kesindir. Bu çok cazip işe başlamadan ya da başladıktan sonra, bu motiflerin daha önceki devirlerde Türk edebiyatındaki yerini araştırmanın daha sağlam sonuçlar vereceğine kuşku yoktur.

Kutadgu Bilig sayfasına dön! «|