- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Erol Güngör

erol güngör kimdir, hayatıMilliyetçi düşünürler arasında ele alınan Erol Güngör’ün İslâmî düşünce bakımından çok önemli iki eseri vardır. “İslâm’ın Bugünkü Meseleleri” ve “İslâm Tasavvufunun Meseleleri” adlı eserleri denebilir ki Cumhuriyet döneminde yazılmış bu sahada bilimsel muhtevada derli toplu tek eserdir. Erol Güngör, “İslâm’ın Bugünkü Meseleleri” adlı kitabında hem İslâm dünyasının hem de Türkiye’nin İslâmî meselelerini genel olarak ele almakta ve bunlar üzerinde ilmî, fikrî tahliller yapmaktadır.

Erol Güngör önce, Batı medeniyetinin bugünkü halinin bir tahlilini yaptıktan sonra insanlığın mevcut durumundan kurtulması için İslâm’ı bir alternatif olarak görmektedir. O, modernizmi çok problemli görmekte ve bütün problemlerin kaynağı olarak göstermektedir. Bu bakımdan, onun nazarında Müslümanın bugünkü meseleleri, modernizmin hakim olduğu bir dünyada Müslümanca yaşamanın önündeki engellerle uğraşmaktır. İslâm, insanlığın bugünkü bunalımından kurtarılması için gereken şartlara haizdir. Bir defa tarihte gösterdiği bütüncü hakikat anlayışı bakımından bunu yapabilir. Bu hakikatin kavranması konusunda gösterdiği bilgi elde etme vasıtalarını birbirine indirgemeyen yaklaşımıyla bunu yapabilir. Ayrıca getirdiği sosyal adalet ilkeleriyle ve uygulamalarıyla bu kurtuluşu gerçekleştirebilir.

Erol Güngör, İslâm’ın evrensel çapta kurtarıcı özelliklerinden birkaçını belirttikten sonra yapılacak işin ne olduğunu sorar. Onun cevabı, kısa ve açıktır: Yapılacak iş, bütüncü bilgi anlayışıyla modernizmi geliştirdiği indirgemeci ve inkarcı bilim anlayışının aşılmasıdır. Bu şart ağır ve zordur; çünkü Erol Güngör Batı’nın indirgemeci bilim anlayışına karşı yeni bir bilim anlayışı getirmeyi teklif etmektedir. Buna ilaveten o sosyal adalet ilkelerine, yaşanılan şartlar içinde geçerlilik kazandırmanın gereğine işaret etmektedir. Çünkü der, İslâm’ın hakim olduğu yerlerde sınıf kavgaları, ırk mücadeleleri kölelik ve emperyalizm (sömürgecilik) görülmemiştir. Camide eşit gördüğü bir insanı sokakta hayvan sayan bir İslâm cemaati de görülmüş değildir.

Erol Güngör, modernizmin insanın acılarına, ızdıraplarına cevap veremediğini, bunlara katlanma sağlayacak bir ideoloji vermekten aciz olduğunu, hayatın bitmez tükenmez acıları ve sıkıntılarının bir metafizik bunalım haline geldiğini belirtir; buna karşılık İslâm’ın insana mutluluk, iç huzuru, acılara dayanma gücü sağladığını çünkü İslâm’ın en kuvvetli tarafının hayatta bir denge felsefesi getirmiş olmasında yattığını vurgular. Erol Güngör, teknolojinin değerler yaratıp yaratmayacağı problemi üzerinde de ciddiyetle durmuştur. “Kültür Değişmeleri ve Milliyetçilik” adlı kitabında bu konunun uzunca bir tahlili vardır. Fakat konuya bu kitapta temas etmektedir. O, modern teknolojiye karşı çıkılamayacağını, onun değerleri yıpratması karşısında yeni bir ideoloji ile ona cevap verilmesi gerektiğini, bunu da İslâm’ın teknolojiyi, daha yüksek bir değer sisteminin emrine vermekle çözüleceğini ileri sürer.

Erol Güngör, İslâm’ın bir değerler sistemi olduğunu söyler. Bu sistem, tarihî şartlara intibak göstermiştir. Bugün başka bir zaman ve mekânda uygulanması farklı olacaktır. Bu farklılık, “Sistemin ilkelerinde değil, maddî görünüşünde olacaktır.Erol Güngör, buradan İslâm’dan kaynaklanan bir medeniyetin canlanması söz konusu olabileceği neticesine ulaşır. Bu fikrini de sosyal ve kültürel değişme ile temellendirir: “Bunu kabul etmezsek sosyal değişmeyi ve kültür değişmesini de inkâr etmiş oluruz.” Erol Güngör, İslâm, medeniyetinin tekrar kurulmasını, her çağın kendi imkânlarıyla İslâm’a getireceği yeni yorumlarla mümkün görmektedir. O, “Çağımızın imkânların da İslâm prensiplerine daha geniş bir uygulama sahası verecek durumda olması” kanaatiyle bu iddiasını desteklemektedir.

Erol Güngör, İslâm dâvâsının siyasî bir dâvâ olmadığı kanaatindedir. Ama o, Müslümanların yeni bir medeniyet kurarak varlıklarını korumak ve yüceltmek mecburiyetinde olduklarını söylemektedir. Acaba İslâm’ın siyasî hedefleri olmaksızın İslâm medeniyeti nasıl kurulabilir? Erol Güngör bu sorulara girmiyor. Ama onun siyasî İslâm’a kapıyı kapatması, İslâm’ın siyasî emellerle yıpratılmasını önlemek içindir. Erol Güngör, kitabında zihnin ve hayatın düzenini, bu çerçevede İslâm hukukunun meselelerini, edebiyat ve din münasebetlerini, İslâm, sosyalizm ve milliyetçilik ilişkilerini çokluk içinde birliğin nasıl sağlanacağını, eski-yeni çatışmasını ve benzeri birçok sorunu incelemektedir. Kitap birtakım tavsiyelerle sona ermektedir.



Erol Güngör, “İslâm Tasavvufunun Meseleleri” adlı eserinde, önce tasavvufun kaynağını araştırır; kaynağın İslâmî olduğu sonucuna ulaşır: “Bu haliyle tasavvuf, medeniyetimizin çok kıymetli bir parçasıdır”der. O, tasavvuf ile İslâmlaşma arasında sıkı bir bağ kurar. O’na göre tasavvuf, büyük kütlelerin İslâm’a girişlerinde başlıca rolü oynamıştır. İslâmlaşma tasavvufla hız kazanmıştır. Dolayısıyla tasavvuf, Müslüman kütleler arasında bir çeşit “halk dini” haline gelmiştir.

Erol Güngör, ayrıca tasavvufun Sünnî Müslümanlıkla uzlaştığını, bu uzlaşmanın Şiîliğin nüfuzunu kırdığını söyler. O, tasavvufla siyasî çöküntü arasında da bir ilişki kurar: Onun düşüncesinde tasavvuf, siyasî-iktisadî bir çöküntünün bir neticesi değil, fakat bu çöküntüye karşı ortaya çıkan bir reaksiyondur. Erol Güngör, tasavvufun çöküntüye sebep olduğu iddiasını, savunulamayacak kadar çürük bulur.

Erol Güngör, bu reaksiyonun ortaya çıkış şeklini ve İslâm toplumlarındaki sosyal değişmelerle aradaki münasebeti de inceler ve şöyle bir sonuca varır: Tasavvuf İslam dünyasındaki dini doktrin birliğinin şiddetle sarsıldığı bir zamanda İslâmî birliği sağlamak gayretini temsil eder. Tasavvuf, çöküntü zamanlarında çıkan bir ümitsizlik felsefesi ve tembelliğin aklîleştirilmesi değildir; O çözülmeyi değil, manevî birliği ifade eder. Bu tespit ve tahlillerden sonra Erol Güngör, Sufiliğin İslâm kültürü içindeki yerinin ne olduğu meselesini ele alır ve tasavvuf aleyhine bazı neticelere ulaşır:

Ona göre, tasavvuf, İslâm kültürüne olumsuz tesir etmiş, en parlak zekâları, kültür hayatının dışına çekmiş, İslâm cemiyetinin meseleleri açısından başarısız bir imtihan vermiştir. Buna mukabil insanın iç hayatına muazzam bir zenginlik kazandırmış ve imanın tam manasıyla yaşanması hususunda bize öğretmenlik yapmıştır. Erol Güngör, ayrıca tasavvufun günümüzdeki meselelerini konu edinir. O, günlük hayatın baskılarından bunalmış, irşada susamış gençlerin, tasavvufa meylederek enerjilerinin hebâ edilmesinden endişe duyar; dolayısıyla tarikata girenlerin toplumsal faaliyetlerden kopmadan hamleci olmalarını savunur.

Bir tefekkürü İslâmî yapan şeyin neler olduğu hususunda da, İslâmî bilim için ileri sürülen bazı ölçüler, ileri sürülebilir. Bu düşünceyi İslâmî yapan şey, insanın içindeki ve dışındaki gerçekler dünyasını, çevresini ve hayatı kavramakta ilişkileri belirleyen esasların İslâm’a dayanmasıdır. Erol Güngör realite ile vahyî esaslar, olanla olması gereken arasındaki bağlantının sağlam kurulması taraftarıdır. O, İslâmî gelenekten gelmemesine rağmen kendi gayretiyle Arapça öğrenip İslâm’ı aslî kaynaklardan öğrenmiş ve araştırmıştır. O bu konularda farklı ve kabule şayan görüşler ileri sürmüşse, bunun sebebi, aslî kaynaklara inebilmesi ve derinliğe sahip olmasıdır.

Hayat Hikâyesi Hakkında

1938 yılında Kırşehir’de doğan Erol Güngör, 1956 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk bölümüne kaydoldu. Burada hocası Fethi Gemuhluoğlu onu Mümtaz Turhan’la tanıştırdı. Mümtaz Turhan hocanın teşvikiyle hukuk fakültesinden ayrılıp İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kaydını yaptırdı. 1961 yılında fakülteden mezun olan Güngör, 1975’te bu fakültede resmî göreve başladı. Fransızca ve İngilizce de öğrenen Erol Güngör, misafir profesör olan Hains’in asistanlığını yaptı ve onun ders notlarını Türkçeye çevirdi.

Tecrübî Psikoloji kürsüsünde asistan oldu. Bu sırada Türkiye’de yeni bir bilim dalı olan Sosyal Psikolojiye yöneldi. Bu disiplinin önemli eserlerinden Krech ve Crithfield’in Sosyal Psikoloji kitabını Türkçeye çevirdi. 1965’de “Kelâmî (Verbal) Yapılarda Estetik Organizasyon” adlı teziyle doktor oldu. 1966’da ABD Colorado Üniversitesinden tanınmış sosyal-psikolog Kenneth Hammond’un daveti üzerine Amerika’ya gitti. Bu üniversitenin Davranış Bilimleri Enstitüsünde milletlerarası bir ekibin araştırmalarına katıldı. Sosyal-psikoloji ders ve seminerlerini yürüttü. “Şahıslar arası İhtilafların Çözümünde Lisanın Rolü” konulu teziyle 1970 yılında doçent oldu. Akademik çalışmalarının yanı sıra çeşitli yerlerde yazılar yazmaya devam etti.

Erol Güngör üniversitede verdiği derslerle, ilmi yayınlarıyla Türkiye’de sosyal-psikoloji dalını önemli bir saha haline getirdi. Devlet Planlama Teşkilatı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nın çeşitli komisyonlarında görev alan Güngör, 1978 yılında “Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar” adlı teziyle profesör oldu. 1982 yılında YÖK tarafından Selçuk Üniversitesi’ne rektör tayin edildi ve bu görevi sırasında 24 Nisan 1983’te geçirdiği bir kalp krizi sonucunda öldü. En verimli dönemi 70’li yıllardır. Hemen hemen bütün eserlerinde geleneği, halk, kültür, din ve şahsiyet ile yorumlamaktadır. Güngör’ün muhafazakârlığı statükoculuğa kapalı, değişimlere ve yenilikçiliğe açıktır.

Kim Kimdir? sayfasına dön! «|