- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Dil ve Kültür İlişkisi

dil ve kültürKültür kavramı, bakış açısı ve yapılan araştırmanın türüne göre farklı biçimlerde tanımlanabilir. Kültür 18. yüzyılda Fransızca kanalıyla ortaya çıkan bir anlamıyla sanat, yaşama biçimi ve toplumsal kurumlar bakımından gelişmiş, diğer toplumlara göre ileri bir aşama olarak algılanır. Türkçede kültürlü (adam) türemesinde de bu anlam vardır. Antropolojik anlamda ise kültür insanın bir topluma aidiyetiyle miras olarak devraldığı maddi manevi değerler bütünüdür. Temel noktalardan hareketle genel bir tanımlama yoluna gidilirse kültür, bir toplumu diğerlerinden ayıran ortak yaşama biçimi ya da bireylerin toplumda yaşamak ve kabul görmek için edindiği bilgi, inanç ve deneyimlerin bütünüdür. Bu bilgi, inanç ve deneyimler genetik değildir, bir topluma özgüdürler. Bireylerin günlük yaşam içerisinde öğrendikleri, neyin nasıl yapılacağına dair ortak edinimlerdir. Kültür en genel haliyle maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılabilir. İnsanların ev bark biçimleri, kullandıkları çeşitli alet ve eşyalar, giyim kuşam tarzları, yeme ve beslenme biçimleri maddi kültür; dil, tarih, gelenek ve görenek, hukuk, ahlak gibi hayatın manevi yönünü ilgilendirenler de manevi kültür içinde yer almaktadır.

Dil ve kültür arasındaki ilişkiyi değişik boyutlarda ele almak mümkündür. Her şeyden önce dil kültürün taşıyıcısı ve tanığıdır. Bir milletin yaşayışına dair her türlü maddi ve manevi değerler dil ile ifade bulur, tarihten günümüze olduğu gibi günümüzden gelecek kuşaklara da dil ile taşınır. Toplumların eski yaşam tarzlarından, sanat ve estetik anlayışlarından, duyma, düşünme ve algılama biçimlerinden haberdar oluşumuz, önemli oranda dil verileri yoluyla mümkün olmaktadır. Elbette yazılı belgelerin olmadığı dönemden kalan dil dışı verileri araştıran bilim dalları varsa da dil malzemesi bulunmayan dönemlere ait kültürel verilerin belgelenmesi dil verilerindekinden daha güç olmaktadır. Dil, böylece kültürün taşıyıcısı olduğu gibi tanığı da olmaktadır.



Dil ve kültür ilişkisinin bir başka boyutu dilin, kültürün yaratıcısı olmasıdır. Kültürel öğelerin bir bölümü, en azından şiirler, şarkılar, türküler, maniler, masallar, ninniler gibi edebiyatla ilgili olanlar, dil ile yaratılmakta ve birer kültürel öge olarak dil içinde yaşatılıp canlı tutulmaktadır. Aynı şekilde müzik, tiyatro, sinema gibi alanlarda da dil çok önemli bir yer tutmaktadır.

Dil ve kültür ilişkisinin diğer bir boyutu, dilin kültürün yansıtıcısı olmasıdır. Bir toplumun dilinden o toplumun kültürüne ve dünya görüşüne inilebilir. Dil verilerinin incelenmesiyle bir ulusun yaşayış biçimi, gelenekleri, dünya görüşü, çeşitli nitelikleri, kısaca eski dönemlerdeki kültürü hakkında çok değerli bilgiler ve güvenilir ipuçları edinilebilir. Örneğin Anadolu’da, yörükler arasında, deve ile ilgili, standart dilde olduğundan daha çok sözcük vardır: beşerek, dorum, iğdiş, maya, lök, potuk vb. Aynı şekilde bu sözcükler maya gibi kız “güzel, gösterişli kız“, lök gibi çökmek/oturmak “gamsız, yayılmış bir biçimde oturmak; saygı uyandıracak bir biçimde oturmak” ve başka deyimlerde geçtiği gibi, anneler gürbüz erkek çocuklarını gara löküm diye severler. Oysa şehirde yaşayan ve hayatlarında devenin bir rolü olmayanlar için deve ile ilgili daha az sözcük yeterlidir.

İnsanların, hayatlarında önemli olan şeyleri daha ayrıntılı ifade etmeleri doğaldır. Ancak bu husus zaman zaman abartılmış, hatta efsanelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örnek olarak dilciler arasında Eskimo dilinde karı çeşitli açılardan belirleyen birçok sözcük bulunduğu efsanesi yaygındır. Ancak bu doğru değildir. Tek bir Eskimo dili olmadığı gibi karla ilgili sözcüklerin bir kısmı türemiştir. Ayrıca karı çeşitli açılardan adlandırmak diğer dillerde de mümkündür.

Dil ve kültür ilişkisinin üzerinde duracağımız son boyutu, kültürel dinamizmin dilde de izlenebilmesidn. Örneğin Eski Uygur Türklerinin Budist ve Maniheist çevreye dahil olmaları dönemin dilinde de izlenebildiği gibi Karahanlı Türklerinin İslami çevreye dahil olmaları da dilde gözlenmektedir. Günümüzde dilimize giren İngilizce kelimeler de toplumsal ve kültürel değişmelerin dile yansımasından başka bir şey değildir. Türkçe, kültürel dinamizmin dile yansıması konusuna sıkça dikkate değer veriler sağlayabilmektedir. Gerçi dil değiştiği için kültürün değiştiği yönünde bir algılama da vardır, ancak bu doğru değildir. Dil dışı alanlardaki değişmeler, dile de yansır.

Dil ve kültür ilişkileriyle ilgili çalışmalarda akrabalık ve renk adları önemli bir yer tutar. Bu anlam alanları doğal olarak her yerde aynı olduğu halde diller, akrabalıkları ve renkleri farklı derecelerde ayırırlar. Örnek olarak anne ve babanın erkek ve kız kardeşleri Türkçede ayrı kelimelerle ifade edilirken, Almancada birer kelime ile gösterilmektedir. Ancak bu durumun Türkçede de değişebildiği unutulmamalıdır.