- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Büyük Selçuklularda Kervansaraylar

kervansaraylarSimnan-Şahrud yolunda, Ehvan’da taş ve tuğladan yapılmış olan ve Ribat Anuşirvan adıyla tanınan kervansaray, Selçukluların ilk devrinden Tuğrul Bey zamanında yapılmış olup, halen de ayaktadır. Karahanlıların Dehistan ve Day Hatun kervansarayları ile bazı benzerlikler gösterir. Kervansarayın adı, Ziyarîlerden, Şerefül Maâli Anuşivan’a (1029-1049) bağlanmaktadır.

72×72 m. kare plânda, bir kale gibi sağlam duvarlar köşelerde tam silindire yakın kenarlarda yarım silindir kulelerle takviyelidir. Dört eyvanlı ve payeler üzerine revaklı avlu, bunların arkasında tonozlu, uzun diktörtgen biçiminde yanyana simetrik olarak sıralanmış odalardan ibarettir. Üç köşede dört kollu eyvanlarla çevrili küçük kubbeler halinde ayrı daireler vardır. 5 metre genişlikte ve 17 m. derinlikte eyvanlardan, girişin karşısına gelen eyvanın arkasına gelen eyvanın arkasında, kare bir mekân vardır ki aslında belki kubbeli idi.

Giriş eyvanı tam orta eksende olmadığından bir tarafında üç bir tarafında dört oda, diğer eyvanların her iki yanında üçer oda vardır. Aynı bölgede, Nişabur-Sebzevar arasında bulunan, Melikşah’ın kervansarayı Ribat Zafaranî teknik bakımdan bazı gelişmelerle, plân değişikliği gösterir. Tamamıyla teknik bakımdan bazı gelişmelerle, plân değişikliği gösterir. Tamamıyla harabe halindedir. Herzfeld’in plân taslağına göre 75×75 m. kenarlı kare biçiminde köşeleri kuleli bir yapı olup ortasında dört eyvanlı avlu ile kenarları simetrik bir kervansaraydır.

Odalar tek tek sıralanmış beyt şeklinde mekân grupları yoktur. Yüksek bir tuğla temel üzerine kerpiç duvarlarla yapılmış olan kervansaray tuğlaları söküldüğünden çok harap durumda idi. 1940’da bu bölgeleri araştıran Godard’ın notuna göre Ribatı Zarafanî tamamen ortadan yok olmuştur.

İran’da, Büyük Selçukluların en önemli abidelerinden biri Meşhed ve Serahs arasında ıssız bir arazide bulunan Ribat-ı Şerif’tir. Eskiden adı böyle değildi. Bir zamanlar, Nişabu-Merv arasındaki büyük Horasan yolu buradan geçiyordu. Godard’ın etraflıca araştırıp yayınlanmış olduğu bu Selçuklu kervansarayının adı, tarihe dayanarak, 1088’den itibaren 40 sene boyunca, Selçukluların Merv Valisi ve Veziri olan, Şerefeddin ebu Tahir bin Sadeddin bin Ali el-Kumî’ye bağlanmakta ve üslûp özelliklerine göre ilk yapılış tarihi 1114-15’e konulmaktadır. Bu tarihde Melikşah‘ın oğlu Ebu Şuca Mehmed zamanına rastlamakta olup, 1117’de de kardeşi Sultan Sencer gelmiştir. Selçuklu sultanları tarafından yaptırılması gereken kervansarayın asıl adı bilinmediğinden, Ribat-ı Şerif olarak tanınmaktadır.



Çok olgun, simetrik plânı ve süslemeleri Büyük Selçuklu mimarîsinin bütün kuvvetini göstermekterdir. Kervansaray, arkada kareye yakın asıl ile, bunun önünde yatık dörtgen biçiminde eklenmiş kısımdan ibarettir. Yalnız, köşelerde kuleler vardır. Kuzey taraftaki 4/3 silindir köşe kulelerinin iki tarafında birer adet daha küçük yarım silindir kuleler vardır.

Ön taraftaki köşe kuleleri beşgen biçimindedir. Her iki bölüm dört eyvanlı bir avlu etrafında sıralanmış mekânlar şeklindedir. Eyvanlardan üçü, dış ve iç portalden avlulara geçişi sağlar. Diğer beş eyvan kare biçiminde kubbeli mekânlara götürmektedir. Bunlar, tromplu kubbelerdir. Dış portal, kare biçiminde kulelerle çevrilidir. Bunların içi, tonozlu mekânlar olup, soldaki camidir. İkinci portal, masif kuleler takviyelidir ki bunların biçimi Karahanlıların Day Hatun Kervansaray portaline tamamıyla uygundur.

Mimarîde ve yapıldığı tarihten kalan süslemelerde de Karahanlı mimarîsinden gelen birçok özellikler gözden kaçmaz. Tuğlaların çeşitli örneklere göre dizilmesi de oradan geliyor. Dıştan kaleyi andıran ribatın içi, adetâ bir sarayı andıran şaşılacak bir mimarî zenginlik gösterir. Birinci avlu, nispeten daha sade, fakat ikinci avlu daha kubbeli camiden başlayarak revaklı avlusu ve arka eyvanın iki tarafındaki küçük dört eyvanlı avluları ile özel dairelere varıncaya kadar her türlü konfora sahiptir. Büyük arka eyvan abidenin en zengin ve gösterişli kısmıdır.

Bu eyvanın cephesinde tuğladan, kes geometrik geçmeler ve abidevî kûfî harfllerle etrafını çevreleyen geni bir kitabe kuşağı göze çarpar. Bu büyük kitabenin üst kısmı yıkılmışsa da altta yine tuğladan kûfî harflerle daha küçük bir satırlık kıta daha vardır. Serahs’lı, Ebu Mansur Esad bin Muhammed, kitabeyi yazarın adı olarak okunmuştur. Yukarıdan aşağı uzanan büyük kitabe kuşağının sağında, başlangıçta, “Ebul Kasım” solunda, bitiş kısmında ise, yalnız “seneti semane…” okunmaktadır. Godard, Karahanlıların Ribatı Melik Buhara’da Namazgâh Camii’nin mihrap duvarı ve Özkent türbeleriyle yaptığı karşılaştırmalar sonunda, isabetli olarak bunu 508 olarak tamamlanış ve yapılış tarihini 1114-15 olarak bulmuştur.

Eyvanın içi, sonradan tamamıyla ştuk süslemelerle kaplanmış ve alçı kabartma çiçekli sülüs ile geniş bir kitabe kuşağı eyvanın yan duvarlarının ve arkasını boydan boya çevirmiştir. Tonoz yıkıldıktan sonra, çok bozulan ribatın bu tek sülüs kitabesinde, Sultan Sencer’in adı ile Ali Efrasyab Kutluğ Bilge, Terken bint el Hakan olarak, onun hanımı ve Karahanlılardan, Muhammed Arslan bin Süleyman Han’ın kızı Terken Hatun’un adı okunmaktadır. Tarih olarak 1154-55 yılı yazılıdır.

Bu yeni kitabenin arkasında ve eyvanın arka duvarında eski, sade süslemeler belli olmaktadır. 1153 yılı başında, Oğuzlar’ın bir isyanı olmuş, Sultar Sencer onların eline esir düşmüş fakat kendisini yine sultan olarak tanımışlardır. Terken Hatun da beraber olduğu halde, 4 yıl esir kalan Sencer,  1156 başında onun ölümü üzerine Merv’e geldi ve 1157 başında, 72 yaşında öldü.

Oğuzlar isyan halinde iken, ribatı tahrip etmişlerdi. Terken Hatun, babası Arslan Han’dan mimarî zevkini almıştı. Ribatı baştan başa tamir ettiren ve alçı (ştuk) süslemeleri yaptıran odur. Bu arada aynı şekilde, Oğuzlar tarafından tahrip edilen, Ribatı Mahi’yi de tamir ettirmiştir.

Ribatı Şerif ilk yapıldığı zaman Horasan mimarîsinde gerek yapı gerek süsleme malzemesi olarak yalnız tuğla kullanılıyor, ancak aradaki boşluklarda tuğla örneklere uydurulan harç süslemeler görülüyordu.

1154-55 tarihli büyük nesih kitabe yazıldığı zaman bütün değişiklikler ve alçı süslemeler de yapılmıştır.

İkinci avluya götüren portalin süslemeleri de değiştirilmiştir. Camilerin süsleme ve mihrapları da eski duvarlar üzerinde bu zamanda yeniden yapılmıştır.

Birinci avlunun güney cephesi de aynı tarihtendir. Nişli cephe tuğladan kesme geometrik geçmeler bu büyük kûfî kitabelerle asıl mimarî 1114-15’teki orijinal durumunu göstermektetir.

İlk Müslüman Türklerde Kültür ve Sanat «|