- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Büyük Selçuklularda Çini Sanatı

selçuklu kültür ve medeniyetiFakat Zevvare’den daha önce tek kubbe halinde yapıldığı ve Zevvare Camii kubbesinin bunu örnek aldığı kabul edilir. Alt kısım çiçekli nesih bir kitabe kuşağı ile nihayetlenmekte bunun üzerine İsfahan Mescid-i Cuması’ndaki Kümbeti Hakiye benzer bir tromp ve kubbe sistemi yerleştirilmiş bulunmaktadır.

Tuğlaların değişik dizilmesinden meydana gelen örnekler ve kubbe içindeki baklavalar Zevvare’den daha itinalıdır. Burada diğer Selçuklu camilerinden farklı olarak kubbeyi taşıyan payeler arasındaki kemerlerin iç yüzleri kitabeler ve alçı süslemelerle canlandırılmış ve böylece mekân etkisinde mimarînin asaletini bozmayan bir zenginlik elde edilmiştir.

1158 ve 1160 tarihlerinde komşu şehirdeki Zevvare Camii’ne göre, Ardistan Camii de dört eyvanlı hale getirilmiş, cami o zaman daha birkaç yıllık olduğu halde, plânı eskimiş gibi göründüğünden, büyük hayranlık uyandıran Zevvare Camii plânına göre değiştirilmiş, ona uydurulmuştur. Bu arada eski, harap Abbasi camiinin sütun paye ve revak kemerleri gibi bazı kısımları da kullanılmıştır. Kubbeli kısımdaki büyük kitabe 1158, güney eyvanındaki kitabe 1160 tarihlidir. Mihrap da 1158’den kalmadır. Minare burada da kuzeybatı köşesindedir.



Selçuklular İran’da ilk defa orijinal bir cami mimarîsi meydana getirmişler, bunun için Karahanlı ve Gazneli camilerinde ortaya çıkan gelişmeleri değerlendirmişlerdir. Plân içinde, kubbe dıştan hâkim bir görünüşe sahip olmuştur. Gerçi, tromplu kubbe ve eyvanın İran’da, ta Sasanîlere ve Partlara kadar uzanan eski bir tarihi vardır. Aynı şekilde sütun, paye, kemer ve tonoz da her devirde kullanılmış mimari unsurlardır. Fakat bunların hepsini yeni bir mimarî içinde değerlendirmek ve orijinal plân şekilleri halinde camilere, medreseler, kervansaraylara yerine göre tatbik ederek yeni bir üslûp yaratmak Selçukluların işi olmuş onların millî karakteri sanatlarında ifadesini bulmuştur.

İran’dan başlayarak Orta Asya‘ya kadar bundan sonraki camiler yeni bir abidevî manzara kazandırmış olan Selçuklu cami plânı kalabalık bir cemaatin namaz kılması için ideal bir şekil değildir. Eyvanlar, mihrabın her taraftan görülmesine imkân vermez. Namaz kılarlar, birbirlerini görmezler. Bu yüzden asıl mihrap, çok küçük kalmış, çeşitli yerlerle mihraplar yapmak gerekmiştir. Eyvanların çok yüksek görünmemesi için, revakları iki katlıdır. Selçuklular birbirleriyle güç kaynaşan unsurları biraraya getirerek çok abidevî bir mimarî yaratmışlar ve bu yüzden pratik bakımdan camiye uymadığı halde bu plân, bütün İrân’da Asya’da hâkim olmuştur.

İran Selçuklu camilerinden sonra, Harzemşahlar zamanında yapılmış olan, Horasan’da Zevzen Camii büyük ölçüde bir abidedir, fakat pek az kısmı ayakta kalmıştır. Bugün yalnız birbirinden 45 m. uzaklıkta iki eyvan görülür. Kubbe yoktur. Yalnız eyvanlı cami olarak, Selçuklu tiplerinden ayrılıyor. Kıble eyvanının iki tarafındaki kemer ayağı izlerinden anlaşıldığına göre, tek katlı revaklar avlunun etrafını çeviriyordu.

Eyvanın genişliği 13.50 m., derinliği 27.90 m.’dir. Arka duvarında mihrabın solunda bir kapı açılmıştır. Mihrabın yönü de yanlıştır. Ayrıca eyvanın iki yanında, arkadan bir koridorla bağlanan üst kat mahfilleri vardır. Cami mimarîsinde garip olan bu görünüşler, eyvanın daha önce mevcut diğer bir yapıya bağlı olarak plânlandığını belli eder. Tarihî kaynaklara göre, 1210 yılında, Kirman eyaleti, Harzemşahla tarafından fethedilince, Harzemşah Alâeddin Mehmet bin Tekeş (1199-1221) zamanında, Kıvameddin Müeyyed el Mülk Ebubekir bin Ali Zevzenî, bu şehre vali olmuş ve Zevzen’de muazzam bir saray yaptırmıştır.

Mihrabın yanındaki kapı ve üst mahfillerin durumu, sarayın, caminin, arkasında olduğunu gösteriyor. Eyvanın tonozu çökmüştür. Bunun yerden yüksekliği 20 m. kadardı. Tonozun üst cephesi ile birlikte eyvanın yüksekliği 30 m.’yi buluyordu. Muhteşem bir görünüşü vardı. Caminin asıl önemli tarafı çini süslemeleridir. Lâcivert ve firuze çiniler, geniş ölçüde kullanılmış olup iki renkli çini süslemelerin İran’da Selçuklu Devri’nden kalan en eski abidesidir.

Eyvanın arka duvarında 13 m. uzunluk ve 5 m. genişlikte, pembe tuğla duvar üzerinde lâcivert ve firuze sırlı madalyonlar, kitabeler ve diğer süslemelerle şahane bir pano uzanmaktadır. Lâcivert sırlı kûfî kitabe, okunması güç bir yazıdır, fakat bunun sonunda bulunan nesih yazı ile tarih kitabesi 1219 tarihini Sultan Tekeş zamanını gösterir.

XIII. yüzyıl başında ve Selçuklu geleneğinin devamı olarak, fakat iki eyvanlı cami tipinde Horasan’da yapılan bu eser, Anadolu Selçuklu çini sanatı bakımından da sağlam ipuçları vermektedir. Moğol tahribinden kurtulan bir abide olarak sağlam ipuçları vermektedir.

Moğol tahribinden kurtulan bir abide olarak İran’da Selçuklu çini sanatının birçok özelliklerini devam ettirmesi bakımından Anadolu’daki ilk çinili abidelerle paralel bir durumu vardır.

Bundan biraz daha sonra Horasan’ın kuzeyinde, Forumad şehrinde daha küçük ölçüde bunun benzeri plânda diğer bir iki eyvanlı cami daha yapılmıştır. Selçuklulardan sonra Suriye’de, Zengîler zamanında ve Anadolu’da iki eyvanlı medreseler çok yapılmıştır. Bu camilerde de aynı plânın değerlendirildiği görülmektedir. Hargirt Medresesi’nin dört eyvanından ikisi alınmış ve cami olarak düzenlenmiştir. Klâsik Selçuklu camilerinde eyvan kubbeli mekânla birleştirilmiştir. Gerçi Sasanî saraylarında bunun daha eski örnekleri mevcut ise de, Godard’ın isabetle belirttiği gibi İslâmlık devrinde, Selçukluklardan önce ne Doğu ne de batı İran’da tek bir örnek görülmemiş ve Selçuklular bunu yeniden bulmuşlardır.

Melikşah zamanında dört eyvanlı medrese şekli İsfahan’da tatbik edilmiş bu plân etkisiyle dört eyvanlı cami yaratılmıştır. Gelişmede tabiî olarak cami kubbeli mekânının önüne medresenin güney eyvanı gelmiş ve böylece ortaya çıkan dört eyvanlı klâsik Selçuklu camii Timurlu Devri’nden başlayarak, İran’ın gerek doğusunda gerek batısında bütün mimarîde hâkim olmuştur.

İlk Müslüman Türklerde Kültür ve Sanat «|