- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Büyük Selçuklularda Cami Kültürü ve Mimarisi

büyük selçuklu devletiKarahanlı ve Gazneli camileri tanınmadan önce Türk cami mimarîsi İran’da Büyük Selçuklularla başlatılmış ve bu yüzden mimarî gelişmede birçok problemler aydınlatılamadığı gibi, sonradan değişen çeşitli hipotezler ortaya atılmıştır. Bugün mihrap önünde kubbesi olan ve bir mekân birliği gösteren plân tipinin Büyük Selçuklulardan önce Karahanlı ve Gazneli mimarîsinde ortaya çıktığı son yıllardaki araştırma ve kazılarla anlaşılmış bulunmaktadır.

Selçuklular İran’da Türk mimarîsinde daha önce başlayan gelişmeleri değerlendirerek büyük ölçüde ebidevî cami mimarîsinin tipini ve şemasını ortaya koymuşlar. Bundan sonra da bütün İran ve Orta Asya’da bu plân fikri hâkim olmuştur.

İlk Selçuklu camii, en mühim kısımları 1072-1092 arasında Melikşah zamanında yapılmış olan İsfahan Mescid-i Cuması’dır. Kitabelere göre büyük mihrap kubbesiyle, bunun tam karşısında avlu dışında kuzeydeki küçük kubbeli mekân, dört eyvanlı avlu ve kubbeli revaklarla bütün ana hatları Selçuklular zamanında meydana gelmiştir.



Bundan sonra cami XVIII. yüzyıla kadar, otuza yakın kitabe ile belirtilen uzun bir devrede çeşitli ilâve ve değişikliklerle genişletilmiş XIX ve XX. yüzyıllarda da tamirler geçirmiştir. Cami, Halife Mansur zamanına kadar uzanan, avlulu tipte, kerpiçten bir Abbasî camiinin yerine yapılmıştır. İlk olarak, Melikşah’ın emriyle Vezir

Nizamülmülk, onun adına, 1080’de güneydeki büyük mihrap kubbesini yaptırmıştır. Dört payenin birleştirilmesinden meydana gelen demetler halinde toplanmış, ağır yuvarlak payeler üstüne oturan sekizgen tromp bölgesi, on iki köşeye intikal ederek bunun üzerine kubbe gelmektedir. Kenarları 15 m2 boyutlu bir mekânı örten kubbe, mihrap tarafında duvara oturmakta, sekiz büyük paye grubu üzerine ve üç yandan dokuz kemerle camiye açılmaktadır. Herhalde ilk yapıda bunun iki yanında nefler uzanıyordu ve belki de bunlar, düz ahşap çatı ile örtülü idi. Kubbenin önünde eyvan vardı. Daha sonra dört eyvanlı hale getirilince bu şekil değişmiştir.

Melikşah kubbesinde, kare mekânın Damgan Camii’ni hatırlatan sıvalı kalın ve ağır demet payeleriyle, tromp bölgesinin ve kubbenin zengin mimarî şekilleri arasında göze çarpan bir tezat vardır. Bunlar adetâ birbirine bağlanmayan ayrı ayrı kısımlar gibidir. Dış taraftan tuğladan hafif sivri, çok sade bir kubbe görülmektedir. Tuğla yapısında dışta da, alt ve üst arasında görülen farklar göz önüne alınarak kubbenin eskiden kalan alt kısım üzerine yapıldığı ileri sürülmüştür. Fakat kitlevî bir alt yapı, üzerine zengin bir tromp ve kubbe mimarîsi daha önce Karahanlıların Arap Ata Türbesi gibi yapılarında görülen bir özelliktir.

Avlu dışında kuzeyde bulunan daha küçük ölçüdeki kubbe 1088 yılında, Melikşah tarafından, Karahanlılardan Nasr bin İbrahim Tamgaç Han’ın (1053-1068) kızı olan hanımı Terken Hatun adına yaptırılmıştır. Kümbet-i Haki adıyla tanınan bu kubbeyi yaptıran, da Nizamülmülk’ün rakibi ve onun ölümünden sonra yerine gelen Selçuklu Veziri Tacül Mülk olup, kubbe kasnağındaki tuğla kitabede Merzehan ibn Husrev Firûz (Taceddin) adı ve 1088 tarihi yazılıdır.

Bu 11 m. çapında 22 m. yüksekliğinde küçük bir kubbedir. Kubbe çatıdan başlayarak yukarıya yükselir. Mekânın dışarıya cephesi yoktur. Küçük bir kapı ile karanlık bir koridordan kubbeli mekâna girilir. Bir bütün olarak bu mekân yapısı Büyük Selçuklu mimarîsinin teknik ve estetik bakımdan en olgun ve başarılı eseridir. Pope’un da belirttiği gibi kubbenin içinde Gotik mimarîyi hatırlatan görünüşler vardır. Mimarî yapı küçük bir mekân olduğu için bütün detaylarıyla, bütün asaletiyle derhal kavranmaktadır. Payelerden kubbe kasnağına kadar uzun sivri kemerler, yonca biçiminde orta dilimi dik sivri tromplar ve bir sıra halinde sağır, sivri kemerler dikey hatlar aralıksız olarak devam eder.

cami, büyük selçukluHafif, sivri kubbe, külâhiyle sükûnete varan çok ahenkli bir bütün meydana getirmektedir. Kemerleri ve trompları taşıyan payelerin köşeleri kavallar halinde yuvarlatılmıştır. Alt ve üst kısımlar arasındaki birlik, Gotik sistemi hatırlatıyor. Burada bir mihrap yoktur.

Yalnız güneydeki kemer asıl mihrapla aynı eksen üzerindedir. Melihşah’ın kubbesinden sekiz yıl sonra yapılan Büyük Selçuklu mimarîsinin bu en güzel eseri, Karahanlı prensesi ve Melikşah’ın hanımı Terken Hatun’un camiye gelişi ve gidişinde dinlenmesi ve namaz kılması için sakin bir köşe olarak meydana getirilmiştir. Bu gelişmenin başlangıcı Karahanlı kubbe mimarîsinde aranabilir.

Bundan sonra İran’da birbiri arkasına diğer Selçuklu camileri hafif sivri tromplu kubbeleriyle küçük ölçüde İsfahan Mescid-i Cuması’ndaki iki kubbenin devam eden varyasyonları olarak görünürler. Bunların ilki olan Gülpayegân Camii, Melikşah’ın oğlu Ebu Şuca Muhammed tarafından (1108-1118) yaptırılmış olup, kenarları 10.63 m. boyutlu bir mekân üzerine mukarnaslı tromplarla çok hafif sivrilen bir kubbeden ibaretti. XVIII. yüzyılda Kaçarlar zamanında dört eyvanlı cami olarak genişletildi.

Oldukça büyük ve ağır kalın payeler üzerine oturmaktadır. Fakat payeler geniş ve sağlam tuğla kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Köşelerdeki ince kavallar kaybolmuştur. Kubbenin içi geometrik bir örnekle süslenmiştir. Dış taraftan kubbeye geçiş belli değildir, gizlenmiştir.

Selçuklu kubbelerinin daha İsfahan’da tamamen gelişmiş olan zengin düzenlerine karşılık dış görünüşleri kubik, kitlevî ve her çeşit süslemeden uzak tuğla örgüsünden yüzeyler halindedir. Selçuklu kubbelerinin değişmeyen dış görünüşlerinin kuvveti, hafif sivri kubbelerin sağlam kübik mimarî yapısında kendini belli eder. Kübik blok üzerinde sekizgen bir geçiş bölgesinden sonra hafifçe sivrilen kubbe silueti, sağlam bir ifade kuvvetiyle Selçuklu kubbesini sembolize eder.

Kazvin’de 1113 veya 1119 tarihli diğer bir Selçuklu yapısı olan Mescid-i Cuma kalın tuğla duvarlar üzerine kuvvetli düz tromplarla çok sade fakat o nispette ihtişamlı bir kubbe yapısıdır. Düz duvarlar üzerinde Gazne’de Sultan Mesut III. sarayından tanıdığımız üç dilimli kemer şekillerinden bir friz, bunun yukarısında, üst kenarda iri harflerle çiçekli kûfî kitabe kuşağı dört duvar boyunca uzanmaktadır.

Bunlar sade mekânın abidevî etkisini artırmaktadır. Trompla’dan sonra, 16 küçük sivri kemer kubbeye geçişi tamamlıyor. Tromplar bölgesinde ve kubbede tuğlaların değişik dizilmesinden meydana gelen kûfî yazı şekilleri ve geometrik örnekler yüzeyi canlandırmaktadır. Tromp kemerlerini çeviren nesih kitabelerde caminin ve Melikşah’ın oğlu Ebu Şüca Muhammed tarafından H. 500-508 arasında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

İlk Müslüman Türklerde Kültür ve Sanat «|