- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Atatürk’ün Subaylık Dönemi Hayatı

atatürkün subaylık dönemiMustafa Kemal, atama emrini beklerken siyasal çalışmalarını sürdürüyordu. Arkadaşları ile tuttukları bir evde düzenledikleri toplantılarda, kendi aralarında ülkenin siyasi geleceğini tartışıyor, yasak yayınları okuyorlardı. Eski bir arkadaşlarının ihbarı üzerine yakalanarak tutuklandılar. Fakat birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Salıverildikten sonra sarayda oluşan kuşkular etkili olur ve Mustafa Kemal İstanbul’dan çok uzaklara Şam’da bulunan 5. orduya atanır. Meslek hayatına Şam’da 30. Süvari Alayı’nda stajyer olarak başlar.

Suriye’deki kıta hayatı, daha sonraki askerî ve siyasî hayatı için değerli gözlemlerle geçti. Devlet yönetiminin kötülüğünü, sistemin çürümüşlüğünü, ordunun yetiştirilmesindeki eksikliği, kötü yönetim yüzünden halkın çektiği zorlukları ve sıkıntıları burada yakından görme fırsatı buldu. Mustafa Kemal’in Şam’a ulaşmasından bir süre sonra Havran’da çıkan Dürzi ayaklanmasının bastırılmasında görev aldı. Ayaklanmalar Çerkeslerin yerleştirilmiş olduğu Kuneytra bölgesinde de sürüyordu. Mustafa Kemal’in, görev yaptığı alay bu ayaklanmaları bastırmakla uğraşıyordu. Bazı yerleşim birimlerindeki ayaklanmalar onun uzlaştırıcılığı sayesinde kan dökülmeden bastırıldı.

1906 yılı Ekimi’nde birkaç arkadaşı ile Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Bu derneği geliştirmek için Makedonya’ya gitmek istiyordu. Arkadaşlarının temin ettiği bir izin kağıdından yararlanarak Selanik’e gitti. Burada dört ay kalan Mustafa Kemal, cemiyetin bir şubesini kurdu. Birliğinden ayrıldığı öğrenilince ve tutuklama emri çıkması üzerine Yafa’ya dönmek zorunda kaldı. Daha sonra 14 Kasım 1906’da topçu sınıfında staj yapmak üzere Şam’a geldi.

Bu stajı tamamladıktan sonra 20 Haziran 1907’de Kolağası rütbesi ile Şam’da bulunan 5. ordunun kurmaylığına atandı. Memleketin kaderi ile yakından ilgilenmek isteyen Mustafa Kemal Selanik’e gitmeyi arzuluyordu. Dostlarının yardımı ile 16 Eylül 1907’de 3. orduya atanarak Selanik’te ordu müşirlik kurmayına memur edildi. Bu görevine ek olarak Selanik-Üsküp demiryolu müfettişliği de ona verildi.

Mustafa Kemal, 1908 yılı Eylül ayı sonlarında Meşrutiyet’in ilanına karşı başlayan ayaklanmayı bastırmak üzere Trablusgarp’a gönderildi. Önce İbrahim Paşa ile görüşen Mustafa Kemal, askeri birliklerin ayaklanmacılara karşı bir tedbir almak niyetinde olmadıklarını anladı. Ayaklanmacıların elebaşıları ile Büyük Cami’ye gittiğinde bunların görevlerinden atılmaktan korkan memurlar olduklarını anladı. Onlara teminat verdikten sonra ayaklananların elebaşılarından bir şeyh ile görüştü.

Kendisine verilen yetki mektubunun benzerinin daha önce bölgeye aynı amaçla gönderilen iki kişiye de verildiğini ve bu şahısların tutuklandıklarını öğrenince, görevlendirilmesinin Cemiyet’in kendisini uzaklaştırmak veya cezalandırmak maksadı taşıdığına dair şüpheleri kuvvetlendi.

Kişisel yeteneklerini kullanan Mustafa Kemal, şeyhin güvenini kazanmasını bildi. Daha önce tutuklanan iki kişi serbest bırakıldı. Halka hitaben yaptığı konuşmada ortak din kardeşliğinden bahsederek birlik ve beraberliğin yaratacağı gücün, devletin varlığını korumakta kullanılacağına dair söz verdi; halkı imparatorluğu güçlendirmek için işbirliği yapmaya davet etti. Bu çağrıya uyan halk, hükümet otoritesini kabul ederken garnizondaki askerler 10 Ekim 1908 sabahı meşrutiyete bağlılık andı içtiler.

Trablusgarp’tan Bingazi’ye geçen Mustafa Kemal, aldatmaca bir askeri manevra düzenleyerek evinde kuşattığı bölgenin hakimi Şeyh Mansur’u teslim olmak zorunda bıraktı. Burada halkın saygı ve güvenini kazanan Mustafa Kemal, devlet otoritesini sağladıktan sonra İstanbul’a döndü.

O bu görevi sırasında ikna kabiliyeti yüksek iyi bir konuşmacı, iyi bir komutan ve örgütleyici olduğunu göstermişti. Çok kısa bir süre aralarında bulunduğu halka kendisini kabul ettirmiş ve bunun sonucu olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti Kongrelerine Trablusgarp’tan delege seçilmiştir.

Trablusgarp’tan dönen Mustafa Kemal’i bir başka görev beklemektedir. 31 Mart (13 Nisan) 1909’da İstanbul’da yeni rejime karşı bir ayaklanma olur. Bu olay, devrimci bir karaktere sahip olan Mustafa Kemal’i harekete geçirir. Ayaklanmayı bastırmak üzere özel bir ordu kurulması fikrini ortaya atar. İlk devrede Kurmay başkanlığını üstlendiği bu orduya “Hareket Ordusu” adını verir. Hareket ordusu ayaklanmayı bastırdıktan sonra Mustafa Kemal Selanik’e görevinin başına döner.

Mustafa Kemal, Meşrutiyet’in ilanından sonra ileri sürdüğü ordunun siyasetle uğraşmaması görüşünü 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasını müteakip bir kere daha gündeme getirdi. Bu konuda bir sonuç alamayacağını anlayınca siyasetle bağlarını kopararak bütün dikkat ve ilgisini askeri çalışmalar üzerine yoğunlaştırdı. 1909 Ağustosu’nda “Cumalı”da yapılan tatbikattaki gözlemlerini “Cumalı Ordugahı” adı altında yayınladı.



Kolağası Mustafa Kemal’in üçüncü ordu subay talimgâhı kumandanlığında (6 Eylül 1909) ve ordu karargahında gösterdiği başarı herkesin takdir ve övgüsünü topluyordu. Harp oyunlarında, manevralarda bir çok general ve daha yüksek rütbeli subayların bulunmasına rağmen harekât müdürlüğü görevini daima fiilen o yapıyordu. Bu sırada yaptığı sözlü ve yazılı tenkitler, eski komutanların hoşuna gitmiyordu. Onu yalnızca bir teorisyen olarak nitelendirenler, rütbesi küçük olduğu halde başarısızlığa uğrasın diye 38. Piyade Alayı Kumandanlığı’na tayin ettirdiler. Bu tayin onun askerlik alanındaki üstün yeteneğini daha iyi gösterme imkanı verdi. Selanik’te bulunan askeri birlikler kendiliklerinden 38. Alay’ın tatbikatlarına katılmaya başladılar. Onun düzenlediği konferanslara diğer subaylar da katılıyor, beğeni ve takdirlerini ifade ediyorlardı.

Subayların mesleki bilgilerini artırmak ve zenginleştirmek gerektiğine inanan Mustafa Kemal, ordu talimatnâmesinin değiştirilmesi düşünüldüğü sırada Berlin Askerî Akademisi’nin eski komutanlarından General Litzman’ın kitabından bir bölümü “Takımın Muharebe Talimi” adı ile Türkçeye çevirdi (1909). Bu kitabın bir diğer bölümünü ise “Bölüğün Muharebe Talimi” adıyla 1911’de yayınladı. Aynı yıl içinde “Beşinci Kolordu Erkânı Harbiye ve Tatbikat Seyahati” adlı eserini yazdı. 1918’de İstanbul’da basılan bir diğer eseri ise “Zâbit ve Kumandan ile Hasbihâl” adını taşımaktadır.

Selanik’te bulunduğu sırada Arnavutluk’ta çıkan ayaklanma ile de meşgul oldu. Ayaklanmayı bastırmak üzere bizzat işe el atan Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa, kurmay heyetine askerî alandaki başarılarıyla herkesin takdirini toplayan Mustafa Kemal’i de aldı. Bu harekât esnasında Kurmay Başkanı olarak görev yaptı.

Türk ordusunun hizmetinde bulunan Alman Mareşal Von der Goltz ile tanışma fırsatı buldu. Goltz’un garnizon tatbikâtı yaptırmak üzere Selanik’e geleceğini öğrenen Mustafa Kemal, tatbikini uygun gördüğü bir mesele hazırlayarak komutanlarını bundan haberdar etti. Hadi ve Ali Rıza Paşa’nın başlangıçta karşı çıkmalarına rağmen yaptığı açıklama ile onları ikna etti. Mustafa Kemal’in hazırladığı meseleyi çok beğenen Goltz, bu genç kurmay yüzbaşıyı yanına alarak ertesi gün tatbikatı birlikte yönettiler. Mareşal’in yaptığı değerlendirme bütün kumandan ve kurmay heyetini memnun etmişti. Mustafa Kemal’in kanaatine göre, Alman Mareşal’in tenkidi, herkeste şu izlenimi bırakmıştı:

Kumandanlar mâdunlarından yüksek ve âlim olmalıdırlar.

Bu sırada Mustafa Kemal’in ifa ettiği görevlerden biri de Bosna’da Avusturya-Macaristan Devleti’nin yaptığı askerî yığınağın kime karşı olduğunu araştırmak olmuştur. Bosna’ya gizlice girdikten sonra Avusturya yığınağının Sırbistan’a karşı yapıldığını anlayıp hemen geri dönmüştür.

Başarılarıyla mükemmel bir teorisyen ve uygulayıcı olduğunu ispat eden Mustafa Kemal, 1910 yılında Fransa’da düzenlenen manevraya Türk ordusunu temsilen seçilen üç kişilik heyette yer aldı. Manevralardan sonra söz alarak bazı eleştiriler yapan Mustafa Kemal, Komutan General Foch’un dikkatini çekmişti. Onun üstün meziyetlere sahip bir kurmay subay olduğunu anlayan Foch, o akşam verilen ziyafete albay rütbesinden daha küçük subaylar davet edilmediği halde özel olarak yüzbaşı Mustafa Kemal’in çağrılmasını istemişti.

Mustafa Kemal, 1911 yazında kendisine karşı birikmiş kin ve kızgınlıkların eseri olan bir olay yaşar. Atanmasında kendisinin de payı bulunan Üçüncü Ordu Kumandanı, Mustafa Kemal’in tenkitlerinden çekindiği için onu etkisiz hale getirmek amacıyla sicil işleri masasında görevlendirir. Mustafa Kemal’in itirazları üzerine de Selanik’ten uzaklaştırmak için İstanbul’da Genelkurmay Başkanlığı’na yazarak onun başka bir göreve atanmasını ister.

Bunu yapmak Türk ordusunun en kıymetli, en bilgili subayının meslek hayatını körleştirmek demekti.    Harbiye Nezareti bu istek üzerine O’nu 27 Ağustos 1911’de Trablusgarp Tümeni Kurmay Başkanlığı’na tayin edip oraya gönderilmesini Selanik’e bildirir. Fakat Mustafa Kemal daha yola çıkmadan Harbiye Nezareti’nin 13 Eylül 1911 tarihli emriyle Genelkurmay Başkanlığı dairesine tayin edilir.

M. Kemal Atatürk sayfasına dön! «|