- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Atatürkçülük Nedir?

atatürkçülük, kemalizmAtatürkçülük nedir sorusuna en kısa tanım olarak Türkiye’yi “muasır medeniyet seviyesi”ne çıkartma ve bunun için gereken her tedbiri alma idealidir, denebilir. Gerçi Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, 1950’li yıllardaki baskılarında, “Kemalizm, Türk milletinin dinidir.” diye tarif ediliyordu. Aslında Atatürk ne bir din kurmak ne de bir peygamber olmak istedi. Kemalizm, topyekün ve tavizsiz bir modernleşme ideolojisidir. Bu çerçevede Kemalist reformlar toplumu laikleştirerek modernleştirme hareketidir. Laikleştirme hareketinin en keskin görülen alanlarından biri de ailedir. Aile hukuku tam laikleştirildi. Dinî nikâh ve çok kadınla evlenme kaldırıldı.

Gökalp’in ilke olarak savunduğu dayanışmacılık (Tesanütçülük), Cumhuriyet döneminde halkçılığa dönüştü. Gökalp zaten “Halka Doğru” yazısıyla halkçılığın esaslarını ortaya koymuştu. Kemalist ideolojide belirleyici bir role sahip olan din, millî kimliğin içinden atıldı ve ferdî alana inhisar ettirildi.

Türkiye’yi kalkındırmak, Batılı ülkelerin medenî, hür, akılcı hayat tarzlarına ulaştırmayı hedef alan Kemalizm’in iki esası vardır; milliyetçilik ve medeniyetçilik. Kemalizm’in laiklik gibi diğer ilkeleri de açık tanımlanmamıştır. Dolayısıyla bu ideoloji zamanla istismara müsait hale gelmiştir. Kavram kargaşası ve fikir bulanıklığından dolayı, Kemalizm, niyetleri farklı bazı kimseler ve gruplarca dinden, milliyetten, tarihten ve milleti ayakta tutan manevî değerlerden koparılmanın aleti olarak kullanılmıştır, kullanılmaktadır.

Batı’nın sömürgeciliğine ve istilacılığına karşı savaşan Kemalizm’in; medeniyet, kültür ve hayat tarzı olarak onu benimsemiş olması, ilk bakışta şaşırtıcı görünebilir. Bu, evrensel-millî alanın barıştırılması ile gerçekleştirilmek istenmiştir. Bunun da birçok temellendiricileri vardır. Atatürk, kendi dönemindeki enternasyonalist hareketlere, millî kültüre ağırlık vererek karşı durmaya çalışmıştır. Bununla beraber Batı medeniyetinin evrenselciliğini kabul etmeyi bir zorunluluk olarak görmüştür.



Kemalist inkılâbın yorumcularından olan ve felsefî temellendirmesini yapan Mehmet Saffet (Engin), Kemalizm İnkılâbının Prensipleri adlı eserinde Kemalizm’i değişik yönlerden yorumluyor ve Kemalist ilkelerin felsefî ve tarihî temellendirmesini yapıyor. O, Kemalizm’in millîleşen “maşerî iman”a dayandığını söylerken aynı zamanda insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir hareket olduğunu özellikle vurguluyor. Şöyle diyor: “Kemalizm, beşeriyet tarihinde emsali görülmemiş bir sür’at, heyecan ve mükemmeliyetle meydana gelmiş bir millî kurtuluş ve yükseliş hareketinin doğurduğu karakterdir.

Kemalizm’in ve Kemalist inkılâbın pozitivist felsefeyle sıkı bir ilişkisi olduğu bilinmektedir. Hatta onun karakterinin pozitivist olduğunu söylemek daha doğru olur. Nitekim M. Saffet bu fikri doğruluyor; “Şeriatcılığın iskolatisizmi, Kemalizm’in pozitivizmine müncer olmuştur. Kemalizm ‘sosyal ideal, hakim ve muharrik kuvvet’ olup, hayatın her safhasında cezrî (köktenci) ve dinamik bir millî inkılâp”tır.

M. Saffet, yıktığımız şeriatın yerine ne koyduk, diye soranlara “Millî şuuru, maşerî vicdanı koyduk” diye cevap veriyor. Buradan Kemalist inkılâbın veya Kemalizm’in dini kamu alanı dışında bırakan milliyetçi karakteri ortaya çıkmaktadır. Bu “millî vicdan” nerede ortaya çıkar, nerede “tecessüm eder” (cisimleşir-somutlaşır)? M. Saffet’e göre milletin “yüksek şahsiyetlerinde” en hakikî şekliyle ortaya çıkar. Bundan ne gibi sonuç çıkar? İnkılâbın baş mimarının yanılmaz olduğu neticesi çıkar:…Onun her söz ve hareketi her türlü hatadan salim, mutlak bir suretle isabetli, iyi ve doğrudur; millî dehanın ifadeleridir.” “Bütün hareketlerinde hiçbir isabetsizlik bulunmayan” Atatürk, Nietzsche’nin “Üstün insan”ıdır (fevkâlbeşer). Nietzsche’nin dünyevî, coşkun dionisos ahlâkının kurucusu Türkler olduğu için, Atatürk’ün ahlâkı, en yüksek şekilde bu ahlâkı temsil eder.

Kemalist düşünce ve Kemalizm, kendisini savunan, koruyan, sistemleştiren, felsefî yönden temellendirmeye çalışan çeşitli düşünürler yetiştirmiştir. Kemalizm, aynı zamanda devletin resmî ideolojisi olmuştur. Bu ideoloji, okul kitapları, inkılâp tarihi dersleri ve Atatürkçü düşünce dernekleri kanalıyla yayılmakta ve faaliyet göstermektedir.

Atatürkçü veya Kemalist düşünce, altı okta belirtilen ilkeler çerçevesinde Atatürk’ün gerçekleştirdiği inkılâpların yorumunu yapan ve bu inkilâpları çeşitli yönlerden temellendirmeye çalışan düşünce şeklidir. Gerçi Atatürkçü düşünce, toplumlar ve siyasî eğilimlere göre farklı yorumlar kazanmakta ise de özünde değişiklik yoktur. 1977 senesinde Ankara Üniversitesi’nin açılış töreninde ilk dersi veren Prof. Dr. Coşkun Üçok şu mealde sözlerle başlamıştı:

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana elli iki sene geçmesine rağmen hâlâ Atatürk’ü kanunlarla koruyoruz. Neden? Çünkü, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü halka maledemedik. Bu kabahat, aydınlarındır.

Türkiye’de 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül Darbeleri hep Atatürkçülük adına yapıldığı ve iktidarlar Atatürkçülükten uzaklaştığı için iktidardan düşürüldüğü söylenmiştir. Atatürkçülüğü yaymak için yeni birtakım kurumlar kurulmuş, inkılâp tarihi dersleri üniversite ve yüksek okullarda mecburî ders olarak daha yaygın bir şekilde konulmuştur.

Devletin geniş desteği ve imkânlar ile pek çok araştırma yapılıyor. Tezler hazırlanıyor, kitaplar yayımlanıyor, Atatürkçü düşünce gelişiyor. Genelkurmay ve Millî Eğitim ve Kültür Bakanlıkları ile Atatürk Dil, Tarih ve Kültür Yüksek Kurumu pek çok kitap çıkarmaktadır. Özel yayınevleri de bu konuda değişik kitaplar yayımlamaktadır. Atatürkçü düşüncenin değişik zamanlarda farklı yorumlarını yapan düşünürlerden belli başlıları ana hatlarıyla incelenmiştir.

M. Kemal Atatürk sayfasına dön! «|