- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Ahmet Paşa

ahmet paşaFâtih döneminde vücut bulan kültürel ve sosyal gelişmelerle beslenerek ken­dine mahsus özellikleriyle ilk klâsik hüviyetini kazanmış şair Ahmed Paşa’dır. Sultan II. Murad’ın kazaskerlerinden Veliyüddîn Efendi’nin oğludur. Tahsilini tamamladıktan sonra müderris olarak Bursa Muradiye Medresesi’ne atandı, ar­dından Molla Hüsrev’in yerine 1451’de Edirne’ye gönderildi.

Fâtih’in tahta geç­mesinden sonra önce kazasker, sonra da ona musahip ve müderris oldu. Kısa za­manda vezirlik rütbesine ulaştı. İstanbul’un fethi sırasında padişahın Ahmed Paşa‘yı gerek askerin maneviyatını yükseltmesi, gerekse her konuda kılı kırk yaran bir kişiliğe sahip olması sebebiyle hemen hiç yanından ayırmadığı görülür. Ken­disine bu devrede “Sipâhî Müftüsü” dendiği bilinmektedir. Padişaha olan aşırı yakınlığı bazı hasımlarının kıskançlığını celbetmiş olmalı ki, bir zaman sonra ba­zı dedikodular üzerine onun gazabına uğradı ve tutuklanarak sarayın kapıcılar odasına hapsedildi.

Kısa bir zaman sonra padişaha hitaben yazdığı meşhur “Ke­rem Kasidesi“ni göndererek, kendini affettirdiyse de bir daha saraya giremedi. Affedilerek Bursa’ya gönderilen paşa, önce Orhan Gazi ve Muradiye medresele­ri mütevelliliğine getirildi. Daha sonra Sultanönü, Tire ve Ankara sancakbeyliklerine atandı. II. Bâyezîd zamanında yeniden sarayın iltifatını kazanarak Bursa sancak beyliğine atanmıştır. 1497 tarihinde Bursa’da ölmüştür.

Zamanının “şuarâ-yı Rûm“u olarak adlandırılan Ahmed Paşa’nın Bursa’da evi edebî toplantı yeri hâline gelmiş, birçok şair onun evinde toplanmış; bir­birlerine şiirlerini okumuşlardır. Bunlar arasında Harîrî, Resmî, Mîrî, Çağşırcı eyhî gibi şairler sayılabilir. Ahmed Paşa’nın ünü daha sağlığında Osmanlı sınır­lını aşarak şark Türkleri arasına kadar ulaşmıştır. Şekil güzelliğini ahenk ve arı şiirde her şeyden üstün tutan üslûbu temiz, zevki asil bir sanatkâr olan Ahmet Paşa’ya hayâli dar, duygusu noksan bir şair denilemez.



Sevimli edası içinde renk ve lirizmin zarif dalgalanışı daima göze çarpar. Ancak bütün bu şirin renkler, bu zarif uyuşlar, bu tatlı nağmeler bir türlü kanatlanmaz. Onun şiiri çi­menler ve çiçekler arasında coşup köpürmeden akan bir derenin çağıltısı gibi yankısız, fırtınasız uzar gider. Bakî ve Nedîm’de coşkun dehayı taçlandıran za­rafet, onda ölçülü bir kudreti süslemeğe çalışır gibidir. Gerçekten, kelimelerini sevimli bir nazım meydana getirme düşüncesiyle seçen sanatkâr, meselâ Şeyhî‘deki sağlam ve geniş ifade kudretini gösterememiştir. Bazı mısralarında, za­manının nazım estetiğine uygun görülmeyen ve bir büyük şair için kusur sayıla­cak ifade hususiyetlerinden ve dil hatalarından da kendisini kurtaramamıştır.

Bu­nunla beraber Ca’fer Çelebi’nin “zarafet” ve “fesahat” kelimeleriyle itiraf ede­rek küçümsemeye çalıştığı millî dile zamanının bütün şairlerinden daha uygun, sevimli bir bir eda verme meziyeti, ona farklı bir şahsiyet kazandırmaya yeterli olmuştur. Ahmed Paşa bu tarzı Bâkî’ye kadar yetişen şairler üzerinde etkili oldu­ğu gibi, ondan sonra da bir dereceye kadar devam etmiştir.

Ahmed Paşa, kendinden önceki şairlere söylediği nazirelerle edebiyatımız­da bir nazirecilik çığırı açmıştır. O, çağdaşı veya kendinden önceki bazı şairlerin bir şiirini daha güzel söylemek hevesiyle bu yolu seçmiş ve bunda başarılı örnek­ler vermiştir. Bunda şiirin güzelliği, kafiyesi, bazen de redifi büyük rol oynamış­tır. Ahmed Paşa, zamanındaki ve kendi zamanından sonraki şairlere, hattâ XVI. asrın Bakî, Zatî, Lâmi’î, Âhî gibi büyük şairlerine etki etmiş bir şairdir.

Ahmed Paşa’nın dikkati çeken yönlerinden biri de tarih düşürmedeki başa­rısıdır. Onun tarih manzumeleri, edebiyat ve tarih bakımından önem arz etmek­tedir. Edebiyat bakımından bu eserler, klâsik edebiyatın henüz teşekkül etmeye başlayan bir türünün açık ve toplu ilk örneklerindendir. Manzum tarih düşürme daha sonraları klâsik edebiyatımızda birçok şairin denediği bir sanat olduğu için bu ilk örneklerin özelliklerinin dikkate değer olduğu aşikârdır. Paşanın tarihleri, şekil, konu, dil gibi yönlerden belli bir şekli olmayan ilk Osmanlı tarzının bir şa­irdeki özelliklerini vermektedir. Diğer taraftan bu tarihlerin bazen çok önemli bir vesika teşkil etmesi itibariyle tarih yönünden önemli oldukları görülmektedir. Ahmed Paşa’nın toplam yirmi sekiz tane manzum tarihi vardır.

Ahmed Paşa Dîvânı onun elde bulunan tek eseri olup 40 kaside, 351 gazel, 2 tercî-i bend, 1 terkîb-i bend, 1 murabba, 48 kıt’a, 47 müfred, Arapça, Farsça, Türkçe bazen karışık, çoğunlukla ayrı yazılmış 28 tarih manzumesinden oluş­muştur. Bunlara mesnevî tarzında yazılmış toplam 154 beyti geçmeyen üç şiiri –ki bunlardan 120 beyitlik olanı dibacedir- ve ayrı bir kısım oluşturmak üzere muhtelif şekillerde 9 Arapça, 28 Farsça; kasîde ve gazel kısımlarının başında yi­ne Arapça olmak üzere ikişer beyitlik iki şiir de ilâve edilirse, Ahmed Paşa Dî­vânı’m oluşturan şiirlerin sayı ve şekil itibariyle dökümü yapılmış olur.

Ahmed  Paşa Dîvân’ı Ali Nihad Tarlan tarafından yeni harflerle yayımlanmıştır (Ahmed Paşa Divanı, İstanbul 1966, Ankara 1992). Harun Tolasa, divanın tahlilini neşretmiştir (Ahmet Paşa ‘nın Şiir Dünyası, Ankara 2001). Ahmet Atillâ Şentürk ise Güneş Ka­sidesi ‘nin tahlilini yapmıştır (Ahmed Paşa’nın Güneş Kasidesi Üzerine Düşünceler, İstanbul 1994).

Kim Kimdir? sayfasına dön! «|